19-MAYIS-2017 TARİHLİ MAHKEME KOMEDİSİ

0
2235

19 mayıs 2017 tarih Cuma günü Den Bosch şehri yüksek mahkemesinde benim finans davam görüldü. Mahkeme başsavcısı çok tedirgindi. Yirmi yıl önce benim ve yakınlarımın malvarlıklarımıza barbarca el koydular. Türkiye ve İngiltere devletlerinin görevlileri de 1995’ten 1998 yılına kadar olan süreçlerde, Hollanda devlet görevlilerinin kanunsuzca malvarlıklarımıza el koymalarına göz yumdular. Şimdi ise, elde etmiş olduğumuz resmi belgeler gösteriyor ki; Türkiye’de küçük çocuklara zorla tecavüz etmiş olan o dönemin Hollanda Adalet Bakan müsteşarı Joris Demmink ve bir grup üst düzey Hollanda devlet görevlileri suçüstü yakalanmışlar. 1995 yılında Bodrum Gümbet’te oluşan o çirkin olayın sanıkları Ankara’ya götürülmüşler. Ankara’da Süleyman Demirel ve Tansu Çiller bir ekip görevlendirmişler. Görevlendirilmiş olan ekip’in başında, Tansu Çiller’in kocası Özer Uçuran Çiller ve Süleyman Demirel’in yeğeni Yahya Demirel yer almışlar. Emin Aslan ve Feruh Tankuş gibi emniyet görevlileri işleri organize etme görevini üstlenmişler. Hollanda devlet görevlileri olan sapık şahıslarla anlaşma yapmışlar. Anlaşma’ya göre Hollanda’lı sapıklar Hüseyin Baybaşin’i bulup Türkiye’ye teslim ederlerse, onların çocuk tecavüzü suçları örtbas edilecek. Böylece anlaşma sağlanmış. Hollanda’lı devlet görevlileri de bir ekip oluşturmuşlar. Hollanda’da Adalet dış ilişkiler başkanı aynı yıl Türkiye’ye gitmiş. Türkiye’de Devlet Güvenlik Mahkemesinde başsavcı bay Köksal ile görüşmeler yapmış. Bay Köksal Hollanda’lı görevliye neler yapılacağını anlatmış. Hollanda’lı görevli de “söylediklerinizi doğrulayacak deliller var mı?” diye sormuş. Hollanda’lı devlet görevlisi olan o şahısın adı bay Koers’tir. Bay Köksal, “bizim devletimiz sizin devletinizle anlaşma yapmış. Biz ve sen o anlaşmanın gereğini yapacağız.” diye cevap vermiş. Bay Koers böyle bir anlaşmanın olamayacağını ve kendisinin buna inanmadığını söylemiş. Bay Koers Hollanda’ya geri dönmüş. Kendisinin bir üstü olan Hollanda adalet bakan’lığı görevlisi bay Ruyters’e durumu izah etmiş. Bay Ruyters, bay Koers’a “doğrudur. Baybaşin’i bulup Türkiye’ye vereceğiz. Eğer veremezsek onu bulup Hollanda’da hapsedip susturmamız gerekir. Bunu kabul etmek veya etmemek gibi bir söz hakkımız yoktur. Devlet’imiz anlaşma yapmış biz de gereğini yapacağız” demiş. Bay Koers “ben bunu görev olarak görmüyorum ve red ediyorum” diye cevap vermiş. Daha sonra Hollanda adalet bakan’lığı yine cinsi sapık olan başka bir savcıya görev vermiş. Hugo Hillenaar adındaki savcı da kendisine verilen görevi kabul etmiş. Bay Koers açığa alınmış. Bay Koers Hollanda Yargıtay başsavcısına bu olayla ilgili detaylı ifade vermiş. Üç ayrı kez ifade vermiş olan bay Koers Hollanda’yı da terk etmiş. Adresi belli elbette. Böylesi bir çirkinliğin olabildiği bir ülkede ben yaşamam diyerek bir açıklama yapmış. Bay Hillenaar Hollanda da bir grup kurmuş.

Tunceli’li Yücel Yeşilgöz adında bir sübyancı sapık, Tayyar Çetinkaya adında bir Tercüman ve Jorense adlı bir polis Hollanda’dan, Emin Aslan, Ferruh Tankuş ve Hüdai Sayın gibi görevliler Türkiye’den müşterek çalışmalar yapıyorlar. Yücel Yeşilgöz Almanya’da bir sübyancılık olayından dolayı tutuklanmış. Hollanda adalet bakan’lığı Yücel denen sapık’ın Almanya’daki davasını kapatmak için söz veriyor. Buna karşılık Yücel, Baybaşin davasında kirli ve sahte iş yapmayı kabul ediyor. Türkiye ve Hollanda’nın bu ekipleri bir taraftan benim aleyhimde suç ve suç delili oluştururken diğer taraftan mediya da yalan ve iftiraya dayalı yazılı ve görsel yayınlar organize ediyorlar. Tamamen yalan içerikte “Türkiye’nin Mafiyası” diye bir kitap hazırlanıyor. Hollanda’lı başka bir cinsi sapık olan profesör Frank Bovenkerk ve Tunceli’li yavşak Yücel Yeşilgöz kitap için sözde yazar-uzman olarak adları yazılıyor. Hollanda, Türkçe, Yunanca, İngilizce gibi birkaç dilde yayınlanmış olan o kitap esas alınarak Dünya basınında benim aleyhimde olumsuz imaj oluşturuluyor. Türkiye’de basınla ilgili işleri Uğur Dündar denen sapık ile Saygı Öztürk denen gazeteciler kara propaganda işini yürütüyorlar.

Türkiye’de benim ve yakınlarımın mal varlıklarımıza el konma ve yalana dayalı suçlamalara karşı bizim açmış olduğumuz itiraz davalarıyla ilgili karşımıza Zekeriya Öz diye bir savcı çıktı.

Eh, xwedané kurdan mezine.

Şimdi, yirmi yıldır ilk defa finans mahkemesine çağrıldım ve bana sorular soruldu. İnanıyorum ki, kürd’lüğüme ve kürd’çülüğüme yakışır cevaplar verdim.

Mahkemeye, çok değerli soydaşlarım gelmişlerdi. Hepsini ayrı ayrı yüreklerinden öpüyorum. Ayrıca Hollanda’lı çok değerli insanlar gelmişlerdi. Ünlü Filozof Profesör bay Derksen ve saygı değer eşi. Yine Dr. T.Hofstede, saygıdeğer Anne ve Babası, adalet bakanlığından emekli üst düzey görevli değerli insan bay Bart Molencamp olmak üzere çoğunluğu bayan olan insanlar gelmişti. Hollanda’lı vatandaşlar çoğunluktaydı. Bunu yazarken, sizlere Hollanda’da çok iyi insanların var olduğunu ve benim maruz kaldığım çirkinlikleri kabul etmiyor ve kınıyorlar. Hollanda adalet bakanlığı ise gerçekten Joris Demmink gibi sapık, fırsatçı ve rüşvetçilerin işgali altındadır. Ben durumu çok iyi biliyorum. Dolayısıyla sabırlı davranıyorum.

Bizim site ve Face’de mahkeme günüyle ilgili bilgi kaynaklarını paylaşacağız. Benim sesimden İngilizce konuşmalar da olacak.

Çok değerli kürd soydaşlarımın hepsinin adlarını bilmiyorum. Hepsini de tanımadım. Hepsini de göremedim bile. Kalabalık grup vardı. Tekrardan hepsine teşekür ederek, heribirinin kendi gördüklerini ve görüşlerini bizim site ve Face’de paylaşmalarını istiyorum. Bizim site ve Face’de takipçi arkadaşlar, bu davayı, Birleşik Kurdistan Devletinin resmileşmesi için nasıl kullanabileceklerini yazıp tartışmalarını rica ediyorum.

Doğrudur: Eğer Bağımsız Birleşik Kurdistan Devleti resmen tanınmış olsaydı bu dava da olmayacaktı. Olamazdı da.

Bugün herkes, her halk, Kurdistan ülkesini işgal edip soyuyor ve harabe edebiliyorsa, kürd insanının kafasına kafasına vurabiliyorsa, biz kürd’lerin Welatsızlığımızdandır. Ezilmeye, aşağılanmaya ve sömürülerek, asimile edilerek, hapsedilerek, işkencelere ve katliamlara maruz kalarak soyumuzun kurutulmasını istemiyoruz. Demektir ki hepimiz Bağımsız Birleşik Kurdistan Devletinin resmileşmesi için çalışmalı ve başarmalıyız. Biraz zor görünebilinir ama imkansız değildir. Başka da çaremiz yoktur. 19 mayıs günkü mahkemenin kararı 30 haziran 2017 tarihinde aynı mahkeme salonunda açıklanacak.

Kurd u Kurdistan béjin u péra herin!

Saygılarımla,
Hüseyin Baybaşin