Türkiye’de ekonomi çökmek üzeredir. Ekonominin çöküşünün engellenmesi için hiçbir tedbir alınmadığı gibi herhangi bir tedbir almak adına çalışma dahi yapılmıyor. Ekonomi donmuş durumdadır. Donukluğu uzatmaya çalışan yöneticiler kendi işlerini istedikleri gibi dönderip dönüştürüyorlar ama vatandaşa çok ağır bedeller ödetiyorlar. Bir Çete organizasyonu yapısına dönüşen işleyiş tarzına hizmet edenlerin dışında toplumun her kesimi ekonomik çöküşün sıkıntısını çekiyorlar. Sanayici, tüccar, küçük esnafı, tarım hayvancılık, madencilik, işçi ve memur istisnasız toplumun her kesimi devlet yönetiminin çarpıkları yüzünden ekonomik çöküntünün sıkıntılarını yaşıyorlar. Yalanlarla şişirme rakamlarla ekonomi düzelmez, devlet yönetimi de istikrarlı isleyiş tarzına kavuşamaz.
İnsan hakları konusu en kötü dönemindedir. Türkiye’nin tek parti döneminin barbarca uygulamalarından daha fazla zülüm uygulamaları yasallaştırılmıştır. Türkiye’de insanların ailecek intihar ettikleri başka bir dönem olmamıştır. Baskı uygulamaları o kadar yoğundur ki insanlar bu vahim durumu konuşarak tartışarak bir çıkış yolunu arayabilecek yolunda değildirler. Bugünkü insan hakları ihlali daha önce hiç bu düzeyde kötü olmadı, Kürtler zaten Türkiye devletinin kuruluşundan bugüne sürekli olarak barbarca uygulamalarının hedefiydiler şimdi ise toplumun her kesimi baskı altındadır. Yöneticilerin devleti tüm kurumlarıyla kendi çıkarları için kullanıyor olan Çete dışında toplumun her kesimi baskı altındadır. İnsanlar intihar edebilecek kadar çaresizliğe sürüklenmiştir. Vergi, yan ödeme, ÖTV, para cezası, elektrik, su parası, ev ve ev eşyası ödemeleri, faiz ve cezalarının ödemeleri insanları içinden çıkamaz duruma sürüklemelerinden kurtuluşu intihar etmekte buluyorlar. Bu durumda olan insanların durumu günlük işkence görmekten beterdir. Türkiye’de bu durum toplumun her kesimi ve devlet yöneticileri tarafından çok iyi biliniyor. Baskı nedeniyle kimse ses çıkaramıyor. Elbetteki durum böyle gidemez.
Ekonomik donmuşluk insan hakları ihlalini beraberinde getirmiş. Ahlaki anlayış sıfırın altına düşürülmüş. Muhalefetin yokluğu yöneticilerin sorumsuzluklarını sürdürebilir kılmış. Dolayısıyla çözüm pek kolay gözükmüyor. Bu gerçekler ışığında biz Kürtler kendi geleceğimizi idame etmek zorundayız. Kürdistan birleşik devletlerini resmîleştirmek ve kendi devletimizin yöneticisi olmak tek çaremizdir. Ancak o zaman vatanımızda ki doğal zenginlik kaynağını halkımızın hizmeti için kullanabiliriz. Hiçbir Kürt bireyinin Kürdistan bağımsızlığını gereksiz görmek gibi bir hakkı yoktur. Kürtler için bağımsızlık olmazsa olmazdır. Biz bu kararla yaşıyoruz.
Saygılarımla, Hîsen Baybas