Türkiye Devleti başta olmak üzere Kurdistan ülkesinin topraklarını işgal altında tutmaya devam ederek, Kurd Halkının Bağımsızlık tutkusunu yok edebileceklerine mi inanıyorlar?
Kurd Halkının haklarını savunmak amacıyla canlarını ortaya koymuş olan soylu Kurd şahsiyetlerden oluşan siyasi hareketlerin yönetici ve yetkilileri, Kurdistan ülkesinin topraklarını işgal etmiş olan barbar devletlerle, sıradan temel insani haklar adına yüz yıl daha insanlarımızın ölmelerini sürdürmek mi istiyorlar. Böylesi basit hakları edinmek amacıyla veriliyor olan mücadele için, Kurdistan Halkının soylu ve fedakar yiğitlerinin yaşamlarını yitiriyor oldukları, Halkımızın tamamının göçber duruma sürüklendikleri, Kurdistan yerleşim alanlarının insansızlaştırılma çalışmalarının sistemli duruma getirildiğini görüp, kazanımların ise Kurd Halkına hizmet getirmediğini kabul etmek gerekmiyor mu?
Yüz yıla dayalı zorlu ve fedakar mücadele yönteminin Kurd Halkının beklentilerine yanıt olabilecek stratejik plan ve projelere yönelmesi gerekmiyor mu?
Özellikle Batı Avrupa, ABD, Kanada ve Avustralya gibi gelişmiş ülkelerde sürgünde yaşamak zorunda kalmış ve kendi özel gereksinimlerini sağlamış olan soylu ve asil Kurd soydaşlarımızın Kurd ve Kurdisan sorununa ulusal düzeyde çözümlenmesi için çalışmalara yönelmeleri gerekmiyor mu?
Diğer taraftan, yaşamlarını Kurd Halkının duygularını sömürerek, yetersiz de olsa Kurd u Kurdistan davasına hizmet ediyor olan çevrelere saldırarak ortalığı bulandırmaya devam etmekten vaz geçmeleri gerekmiyor mu?
Kurd Halkına zulum ederek, barbar yöntemlerle sistemli olarak soykırım uygulayarak, Kurdistan topraklarında Egemenliklerini kalıcılaştırmaya çalışan faşist Türk devleti ve korkak oldukları kadar kalleş siyasi veya etkin yetkili şahsiyetleri insan gibi düşünmeye başlayarak, Kurd Halkına zulum ve barbarca dayatmalardan vazgeçerek Kurdistan topraklarının işgalinden vaz geçmeleri kendi devletleri için tek kurtuluş yolu olduğunu göremiyorlar mı?
Kurdistan, Kurd Halkının yurdu welatıdır.
Zulum ve sistemli soykırım uygulamasıyla, soylu Kurd Halkının Bağımsızlık tutkusunu yok edemediniz.
Devlet adına, devlet eliyle, Kurd Halkına yönelik, Dünya’nın en ağır silahlarıyla, bir milyona yakın askeri, güvenlik ve benzeri güçler ile her türlü şiddet terörünü uyguladınız. Yüz yıllık terörize ederek susturamadığınız Kurd Halkını susturmak için daha kaç yüz yıl zulum ve soykırım dayatmasını-uygulamasını sürdürebileceğinize inanıyorsunuz?
Türklük ve Türkiye devleti adına “Kurd sorununu silah zoruyla çözeceğiz” zihniyetinde direten zavallı insanlar ahlaki anlayıştan yoksundurlar. İnsani değerlerden yoksundurlar. Zavallıdırlar çünkü bir Halkın Vatanını zorla işgal edip kendilerini haklı görmeyi kabul ettirmeyi dayatmak zavallılıktır. “Kurd sorunu kalmadı” diyebilmek, siyasi fahişeliktir.
Kendi adıma herkese net olarak söyleyeyim: Kurdistan’ı işgal etmiş olan faşist devletlerin barbarca uygulamaları, aynı devletlerin yöneticilerinin siyasi körlükleri nedeniyle ve yüz yıllık Kurd siyasi hareketlerinin kazanımlarının yetersizliği sonucu, Kurd Halkının insani, hukuki ve siyasi haklarının güvence altına alınmasının garantisi yalnızca Bağımsız Kurdistan Birleşik Devletlerinin, Birleşmiş Milletler üyesi olarak tanınmasının resmileşmesidir.
Bu çerçevede kalan yaşam süremi, enerjimi ve tüm olanaklarımı bu amaç için kullanacağım. Birilerinin zoruna gidebilir.
Diğer taraftan birilerini de ürkütebilir. Bu da onların sorunudur. Dem xweş.
13-06-2018
Saygılarımla, Hüseyin Baybaşin