ALİ BABACAN KURD MESELESİNİ ÇÖZME KONUSUNDA CİDDİ MİDİR?

0
1168

DEVA Partisi lideri Ali Babacan’ın Kurd meselesiyle ilgili açıklamalarını bazı arkadaşlarımız bana gönderdi. Bu konuyla alakalı düşüncelerimi sordular.

DEVA Partisi lideri, “Türkiye Büyük Millet Meclisi, bütün vatandaşlarımızı temsil eden kurum demek değil mi? TBMM’de insanların konuştuğu dil inkâr ediliyor. Bir insanın annesinden ninni dinlediği dil inkâr edilir mi? Meclis’in tutanaklarını açın bakın. İnternette hepsi yayınlanıyor. ‘X’ harfi koyuyorlar. ‘X’ İngilizce’den alınan bir harf değil mi? Sen İngilizce’den aldığın harfi oraya koymayı biliyorsun da Kürtçe iki tane cümleyi yazmayı bilmiyor musun? Kürtçe bu toprakların dili. Üstelik ülkemizde en çok konuşulan ikinci dil. Kürtler Meclis’e girdi ama daha Kürtçe bu ülkenin meclisine giremedi” dedi.

Ali Babacan’ın bu açıklamalarının samimi olduğuna inanıyoruz. Söylediklerini de alkışlıyoruz. Ancak asıl önemli olan, söylediklerini yerine getirebilecek mi? Bu bizim için soru işaretidir.

Erdoğan daha önce benim bile desteğimi alacak sözler vermesi ve sonradan kıvırması, inkârcı davranması ve kalleşlik yapması Türkiye devletinin temel stratejisidir.

Ali Babacan’da aynı kıvırmaya girecek mi?

Aynı stratejiyi sürdürecek mi?

Parti tüzüğünde bunları netleştirmiş mi?

Bunlara bakmak lazım ama yine de söylediklerini alkışlıyoruz.

Bütün dünyada görsün ki; zulme maruz kalmış olan biz Kurdler; Türkiye devletinin Dışişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Avrupa Birliği Bakanlığı yapmış bir zat, Erdoğan’la beraber çalışmalar yaptığı dönemi eleştiriyor. Bizim söylediklerimizi söylüyor. Bütün dünya bunu görmelidir.

Deva Partisi binasının açılışı sırasında Ali Babacan’ın yanına gelen bir vatandaş, “Dinimize saldıranlar ile birliktesiniz, Zilan katliamında 18 bin vatandaşımızı katleden CHP zihniyeti ile birliktesiniz” diye tepki gösterdi.

Zilan katliamında bütün katledilenler yaşlılar, kadınlar ve çocuklardı. Orada bir tek savaşçı yoktu ama büyük bir katliam gerçekleştirdi. Zilan Katliamı, CHP’nin katliamıdır ama yalnız o değil. Dersim Katliamı da, Koçgîrî Katliamı da ve Şêx Said döneminde ki katliamların hepsi CHP’nin katliamlarıdır. 1923 yılında faşist kanunların resmileştiği ve Türkiye’nin resmileşmesi ile birlikte Kurdlere faşist kanunlarla zulmeden CHP’dir.

Bunu unutan ve bunu görmezden gelen bir Kurd, Kurd değildir. CHP’nin yöneticileri çıkıp, insan gibi; ‘‘biz bu hataları yaptık, bu hatalarımızdan ötürü özür diliyoruz. Bu hatamızı düzelteceğiz.’’ Demediği sürece onları hiçbir şekilde bizim dikkate almamız gerekir.

Boşboğazlık yaparak, ‘‘helalleşme’’ diyorsun ama sen kiminle helalleşiyorsun?

Kendini bilmez soysuz, kiminle helalleşiyorsun?

Öncelikle onun adına koymak gerekiyor. Öyle yuvarlak kandırmaca sözlerle bizi oyalayamazlar. Herhangi bir Kurd siyasi hareketi, CHP ile birlikte hareket etmek istiyorsa bilsinler ki onlar da CHP kadar Kurd halkına karşı suç işliyorlardır. Bunu bilsinler  ve net olarak bizden duysunlar.

Sonuçta Ali Babacan bugün Erdoğan’ın partisinden ayrılmış ve ayrı bir çalışma yürütüyor. ‘‘Kurd halkı ile ilgili kardeşlik temelinde değil, eşit temelde sorunu çözeceğiz’’ diyor.

Dediklerinin altını doldurması ve parti tüzüğünde olması gerekiyor. Kurd halkı bunu görecektir. Yine yuvarlak laflarla, Erdoğan benzeri yalan dolanla ve sonradan kalleşçe kandırmalarla Kurd halkının kandırmacalara karnı toktur. Bunları aldanmayacağız. Bunun da insanlarımız tarafından anlaşılması gerekir.

Ali Babacan, kendi eski patronu veya CHP gibi Kurd halkını kandırmaya yönelik propaganda konuşmalarıyla bizi oyalamaz. CHP ile ittifakı yapan herhangi bir Kurd şahsiyet ve siyasi parti CHP’ye kadar Kurd halkına işlenmiş olan suçların suç ortağı olurlar. Bunu tekrarlıyoruz.

Eğer Ali Babacan’da gidip, CHP ile ittifak yapacaksa ve CHP bu olaylardan ötürü, izah ettiğimiz gibi özür dilemez ve iktidara gelecekleri zaman ne yapacaklarını söylemezlerse, ona rağmen Ali Babacan onlarla ittifak kuracaksa Ali Babacan’da onlardan bir farkı yok diye bakarız.

Yine de söylediklerini alkışlıyoruz ki, dünya görsün. Kurdlerin maruz kaldığı sıkıntıları birinci ağızdan duymak önemlidir.

Bütün dünyada görsün ki; Türkiye devletinin Dışişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Avrupa Birliği Bakanlığı yapmış bir zat, Erdoğan’la beraber çalışmalar yaptığı dönemi eleştiriyor. Bizim söylediklerimizi söylüyor. Bütün dünya bunu görmelidir.