Biz Kurdler de her Halk gibi, kendi Devletimize sahip olmak hakkına sahibiz. Her Halkın kendi Devletleri varken, biz Kurdlerin niye olmasın?
Dört ayrı parçaya bölünmüş olan Kurdîstan topraklarında işgalcilerin, Kurdlerin devleti olmak istemediklerinden ötürü, savaş hali süreklileşti.
Eğer, işgal devletleri, Kurdlere yönelik temel insani hakların yasal güvence altına alınmasıyla eşit muamele yapmış olsalardı, yüz yıllık süreçte savaş hali olmazdı.
Kurdîstan topraklarında işgalci olan İran, Kurdleri sistemli olarak barbarca ve sinsi uygulamalarla yok etmeye çalışmış. Irak ve Suriye aynı barbarlığı yapmış. Sürekli olarak, Kurdleri kendi topraklarından zorla uzaklaştırmış ve Arapları, Kurd topraklarına yerleştirmişler.
Birleşmiş Milletler ve Dünya Devletleri de, raporlar yazarak, böylesi barbar uygulamalara seyirci kalmışlar.
Türkiye ise, kuruluşundan bugüne, Kurdlere zulüm etmiş. Barbarca uygulamalarla ve sistemli olarak soykırım uygulamış. Sürekli olarak Kurdleri, kendi topraklarından zorla göç ettirmiş. Kurd olmayanları da Kurd topraklarına yerleştirmiş. Macir köyleri bu uygulamalar sonucu oluşmuş.
Türkiye devleti, Kurd topraklarında, Kurdçe yasağını uygulamış. Dağ, taş, ova, dere, tepe, yayla, çeşme, yol, mezra, köy, kasaba, şehir ve insanların adlarını Türkçeleştirmiş.
12 Eylül 1980 tarihinde, Kurd adı, kültürü, tarihiyle ilgili yeni yasakları yasallaştırmış ve çok ahlaksızca ceza uygulamalarına başlamış. Diyarbakır zindanlarında insanlara yapılmış olan ahlaksızca işkenceler, Dünya’nın hiçbir yerinde görülmemiş, duyulmamış. Bunun sonucu olarak, dört genç insan, kendilerini ateşe verip yakmışlar. 1984 yılından itibaren PKK’nin silahlı savaşla ortaya çıkmış olması, öylesi devlet terörizmine tepki nedeniyledir ki, diğer Kurdîstani siyasi hareketlerinden farklı olarak, Kurd Halkından yoğun destek almış ve olağanüstü büyümüş. Yani, Kurd Halkı, Türkiye devletinin, Kurdlere yönelik barbarca zulüm uygulamalarına karşı tepkisini, PKK’ye destek vermekle göstermiş.
Son yüz yıllık süreç, böylesi zorbaca dayatmalara karşı PKK veya benzeri tarzda Kurdlerin tepkisiyle karşılık bulmuş.
Merhum Özal’ın, Türkiye’de Kurd sorununa gerçekçi temelde siyasi ve yasal çerçevede çözüm getirmek için ciddi çalışmalar yapmıştı. Sonuçta, devlet tarafından onurlandırılman gereken, Sayın Özal gibi büyük devlet adamı, hizmet ediyor olduğu devlet eliyle katledildi.
Ak Partiyle ortaya çıkıp, Kurd sorununun çözümüyle ilgili birçok yöntemden söz eden Bay Erdoğan, Kurdlerin, sempatiyle desteğini aldı. Güçlü duruma geldikten sonra, hiç utanmadan, yüzü kızarmadan, toplumun karşısına çıkıp “Kurd sorunu yoktur” dedi.
Türkiye’nin sözü kanun olarak, kabul gördüğü diktatörü durumuna gelmiş olman Erdoğan, şimdi yalnız Türkiye’ye değil, Dünya’ya hükmetmeye ve Kurdleri yok etmek için Türkiye’yi malzeme olarak kullanmaya çalışıyor. Suriye ve Irak’ta askeri üs kurmaya çalışıyor. Efrin’de yapmış olduğu gibi, Suriye ve Irak’ın işgalinde olan Kurdîstan topraklarında yeni yerleşim alanları kuruyor. Kamplarda İŞİD ve benzeri terör zihniyetinde militanlar yetiştirip Kurdîstan’a yerleştiriyorlar. Kurdleri, Kurdîstan’da kirli uygulamalarla, sözde İslam ideolojisine boğdurmaya çalışıyor.
Kurdîstan topraklarında, son yüz yılda uygulanan barbarlıkların onlarca örneğini sıralayıp yazabiliriz.
Sayın Özal’ın akıbetine uğrayan iyi niyetli çalışmaları ve sonuçlarına benzer birçok örnekler de sıralayıp yazabiliriz.
Erdoğan gibi ortaya çıkıp, iyi niyet rüzgarı gibi esip sonra da, Kurdleri barbarca yok etmeyi hedefleyen sinsi plan uygulayıcılarının da örneklerini çoğaltıp yazabiliriz.
PKK ve benzeri Kurd hareketlerinin de ortaya çıkış nedenlerini, çalışmalarını ve konumlarını sıralayıp yazabilir, örneklerini de çoğaltabiliriz.
Bilgileri paylaşmış olmanın dışında hiçbir yararı olmayacaktır.
Biz Kurdler için, Bağımsız Kurdîstan Devleti şarttır. Bunun zorlukları, riskleri elbette vardır. Hepsine katlanmak zorundayız.
Basitliklere sığınmış olan yobazların, beceriksiz siyasi aktörlerin, bizlere ayak bağı olmalarına izin vermeden, Kurdîstan Bağımsızlığını sağlamayı başarmak zorundayız. Hiçbir Kurd bireyinin geride durmaya hakkı yoktur.
Kurdler, geçimlerini temin etmek zorundadırlar. Dayanışmalarımız, bu gereksinimi karşılamayı da kapsamalıdır. Çocuklarımızın yüksek ve kaliteli eğitim ile uluslararası iş Dünyasında yer almalarını sağlamayı ihmal etmeden, Kurdîstan Birleşik Devletlerini resmileştirmeyi başarmak zorundayız. Silav u rêz.
16-08-2019
Saygılarımla, Hisên Baybaş