Kendi yaşamımda çektiğim sıkıntılardan şikayetçi olmanın basitliğine yönelmedim. Sürekli olarak daha iyisi, en iyisi için çalışmayı prensip edindim. Rakip veya düşmanlarımın davranışlarından, saldırılarından, iftira ve kalleşliklerinden etkilenip prensiplerimden taviz vermedim.
Kendi kardeşlerim başta olmak üzere, kendi çocuklarımdan çok daha fazla hizmet etmiş olduğum yakınlarımın uygunsuz davranışlarından kaynaklanan ucuz, çiğlikler gibi yalanlar, iftiralar yüreğimi sızlatan, midemi bulandıran sıkıntılarımın nedenleridir. Bana rahatsızlık vermeyenleri de var.
Hizmet etmediğim yakınlarımdan taraf hiçbir sıkıntım olmadı.
En çok, hizmet ettiğim kardeşim veya yakınım beni en çok rahatsız edenler oldu. Bunu anlamlandırmak en çok sancı çektiğim anlardır.
Yirmi beş yıla yakın bir süredir zorunlu esirliği yaşıyorum. Çocuklarıma istediğim gibi hizmet edemedim. Bunun ezikliğini iliklerimde hissederek yaşıyorum.
Çocuklarım Dünya iyisi, Dünya güzeli insanlardır. En küçüğü üniversite son sınıfına devam ediyor. Diğer üçü, üniversite ve yüksek lisans eğitiminin yanı sıra mesleki kurslar da aldılar. Çocuklarımın hepsi çalışarak geçimlerini sağlıyorlar. Birbirlerine saygıyla bağlıdırlar. Bana karşı saygıları, ruhumu derin mutlulukla okşuyor. Çocuklarıma manevi desteği, istediğim gibi verememiş olmama rağmen, her birisine ayrı ayrı saygı duyuyorum. Yaşadığım cehennem koşullarını, ancak yaşayanlar bilir.
Çocuklarımdan şikayet duymadım. Yirmi beş yıla yakın bir süre bu, kardeşlerimden sürekli şikayet duydum. Var mıyım yok muyum umurlarında olmadı. En iğrenç iftira suçlamalarına muhatap oldum. Belki öyle mutlu oluyorlar. Xweda selametliklerini versin.
Şimdi ise, yirmi dört saatlik zamanım, Kurdîstan Birleşik Devletleri projesine hizmetle geçiyor. Elbette ki bu bir hizmettir. Bu hizmete müthiş bir tutkuyla sevdalıyım. Birçok Kurdçü aile gibi bizim aile de darmadağın oldu. Kardeşlerimin şaşırmışlıkları da bu dağılmışlıktandır. Yoksa hiçbiri kötü kişilikli değildir. Kurdçü ailelerin dağılmışlıkları tamamen Kurdîstan işgalcilerinin barbarca ve sistemli olarak soykırım uygulamalarındandır. Benim ailem gibi Kurdçü ailelerin sıkıntılarına kalıcı çözüm arayışlarım, Kurdîstan Birleşik Devletleri projesinin oluşmasına ulaştırdı. Bu proje yalnızca Kurdçü ailelerin değil tüm Kurdlerin sorunlarının çözüm projesidir. Kurdîstan Bağımsızlığının ve Kurdîstan’ın tamamının birleşmesini, Kurdlerin hepsini birleştirmeyi hedefleyen bir projedir. Kurdîstan topraklarının parçalanıp pay edildiğinden bugüne kadar benzer birleştiriciliği ve çok net olarak Bağımsızlığı kapsayan bir proje oluşturulmamış. Düşünülmemiş bile.
Bugün dahi, Kurdleri birleştirmeyi ve Kurdîstan’ın tamamını Bağımsızlığa taşıyacak başka bir proje varsa eğer, buyurun açıklayın, ben de çalışma arkadaşlarım da hizmet edelim. Yoksa eğer, bize yönelik ucuz söylemlerden vazgeçin.
Bize yönelik, “hayal görüyor”, “rüya görüyor” diyenler ya Kurd u Kurdîstan davasının düşmanıdırlar ya da ihanet içinde olan çıkar çevreleridirler. Benim kişiliğime yönelik iftiralar önemli değil.
Önemli değil, çünkü şahsidir. Ben, kendimi tanıyorum ve yaşamım boyunca yaptıklarımı da çok iyi biliyorum. Kimsenin övgüsüne, iltifatına da ihtiyacım yoktur. İftiralar, benim gerçeklerimi değiştiremez.
Biz Kurdlerin, Kurdlüğümüzden kaynaklanan sorunumuz var. Bu sorun çözülmeden hiçbirimizin insanca yaşayabilmesi mümkün değildir. Her Kurd bireyi, bu sorunun çözümüne hizmet etmek görevini anlaması ve kabul etmesi gerekir. Hizmet etmek istemeyenler de bari hizmet edenlerin midesini bulandırmasınlar.
Elbette ki çalışmalarımıza destek sunuyor olan asil, onurlu ve bilgili soydaşlarımızla, Kurdîstan Birleşik Devletlerini resmileştirmeyi başaracağız. İşgalcilerin saldırıları ve boşboğazların söylemleri, bizim işimizi çok daha fazla dikkat ve ciddiyetle sürdürmemize malzemedir.
Kendi ailemden ve Kurdçü ailelerin sorunlarından başlayıp Kurd u Kurdîstan sorununu izah ederken, çözümü de tartışmamız gerekiyor. Bazı aile bireylerim, beni bulunduğum şartlar içinde bile rahatsız etmek için ucuz sebepler bulabildikleri gibi, bazı Kurd siyasi çevreleri de, projemizi küçümseyecek, “hayal” gibi tanımlayacak kadar verimli ve üretken iseler, bizim yaptıklarımızdan daha iyisini yapmalarına engel mi var?
Tanınmış bazı siyasilerimiz de, daha “Bağımsızlığın şartları oluşmamış” diye haber gönderiyorlar. Çüüşşş…. Peki “şartları kim ve nasıl oluşturacak” diye sorduğumuzda sus pus oluyorlar.
Yine, bazı tanınmış siyasi soydaşlarımız da, bu projenin müthiş olduğunu, tarihi bir adım olduğunu bir sürü methiyelerle, süslü söylemlerle, kendileri için araba, ayrı bir ev, iş yeri veya aylık maaş isteyenlere söyleyecek söz bulamıyorum.
Bazıları da tam boşboğaz söylemlerle “bu proje önce benim kafamda vardı” diyerek çevrede gevezelik yapıyorlar.
Kendilerini yazar olarak tanıtan bazı dedikoducular, bir sürü gevezeliklerle olayları saptırıyorlar.
Uzatabileceğim birçok figüranımsı yaklaşımlar elbette üzücüdür.
Diğer taraftan, Halkımızın sorunlarının bilincinde olan çok değerli insanlarımızla tanışıyoruz. Birlikte çalışıyoruz. Burada adlarını yazmayı çok isterdim. Çalışmalarımızın sağlıklı yürümesi için şimdilik çalışma arkadaşlarımızın adlarını paylaşmıyoruz. Soydaşlarımızın gurur duyacakları çalışma arkadaşlarımız var. Hedefimiz nettir. Hedefimizi asla tartışma konusu yapmayacağız.
Özellikle paylaşmak istiyorum ki, çoğumuz yüz yıla yakın süre içerisinde, temel insani haklarımızı edinip, işgalcilerle eşit şartlarda aynı devlet çatısı altında yaşamayı idame etmek için çalıştık. Olmadı, olmadı çünkü işgalciler kötü niyetlidirler. Bugün, HDP’nin Türkiye’de yapmaya çalıştığı Demokratik birlik siyaseti yeni bir vizyon değildir. Kurdîstan’ın dört parçasında denenmiş ve Kurdler için felaketle sonuçlanmış bir yöntemdir. Sosyalist yoldaşlık, İslami kardeşlik gibi çalışmalar, milyonlarca Kurdün hayatına mal oldu.
Bizim için verimli düzeyde yol açıcı olan, Sayın M.Barzani efendinin inisiyatifiyle gerçekleşen 25 Eylül 2017 yılında Güney Kurdîstan’da yapılmış olan Bağımsızlık referandumu idi. Halkımız yüzde yüze yakını “Bağımsızlık” dedi. Güney Kurdîstan için olan bir referandum idiyse de, biz halkımızın mesajını Kurdistan’ın tamamı için kabul ettik. Liderimiz Kek Mesud beyefendiye ne kadar teşekkür etsek azdır. Bağımsızlık referandumu çok büyük bir değer oluşturdu. Halkımızın tamamının, bağımsızlık istediğini Dünya’ya gösterdi. Bu yönüyle çok değerli ve çok önemlidir.
Referandum sonucu ve işgalcilerin hep birlikte Güney Kurdîstan Bölgesine saldırması, benim Kurdîstan Birleşik Devletleri Projesini hayata geçirmeyi üstlenmemin nedenidir.
Kurdîstan’da, küçük bir parçası için bile Bağımsızlığa tahammül göstermeyen işgalcilerin, Kutsal Kurdîstan topraklarında yerleri yoktur. Olmayacaktır.
Bu projeyi Kurdîstan siyasi gruplarıyla görüşüp görüşlerini ve duruşlarını öğrendim. Türkiye’nin siyasi aktörleriyle de görüştüm. Onların da yaklaşımlarını öğrenmiş oldum.
Dünya’nın yönetiminde etkin olan aktörlerle de görüştüm. Görüşleri, bizim adım atmamız gerektiğini gösterdi.
Orta Doğu’da, Kurdîstan Birleşik Devletlerinin resmileşmesini istemeyenler, Kurdîstan’da işgalci olan barbarlardır. Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Emirlikler, Ürdün, Kuveyt gibi ülkelerin itirazı yok. Lübnan’da merkezi ve tek bir görüş göremedik. Filistinlilerin hepsi Kurdîstan’da bağımsızlık için “evet” diyemediler.
Türkiye, İran, Irak ve Suriye, Kurd düşmanlarıdırlar.
İsrail ise, Kurd Halkının kendi Bağımsız Devletlerini kurmaları gerektiğini ve bunun Kurdlerin doğal insani hakları olduğunu açıkça söyleyen tek ülkedir.
Bizim için esas olan, geçerli olan, Kurdîstan Halkının isteğidir. Güney Kurdîstan referandumu, yüzde doksan yedi “Evet” dedi. Kalan yüzde üç, Kurd olmayanlardır. Kurd Halkı, bağımsızlık istedi. Bizim Hükümetimiz de, Kurdîstan Birleşik Devletlerini resmileştirerek, soylu Halkımızın isteğini yerine getirmeye kararlıdır.
Kurd u Kurdîstan jibona me, sedema jîyanê ye.
Em bawerin, ewê bixêr be.
15-02-2020
Saygılarımla, Hîsen Baybas