BİRLEŞİK DEVLET YAPISI TEK ÇAREDİR

0
1121

2017 yılında İstanbul’da meydana gelen silahlı saldırı vahşetiyle girdik. Türkiye’nin farklı bölgelerinde oluşan saldırılarda insanlar ölüyor. Ölenlerin aileleri perişan oluyor. Başta Devletin yöneticileri olmak üzere sorumlu, yetkili ve etkin bireyler kendilerinin dışında birbirlerini suçluyorlar. Kolaycılıkla kendimiz dışındakileri parmağımızla gösterip suçlu ilan etmekle sorunun özünü tespit etmekten yoksun kalıyoruz, sorunun özünü tespit edemeyince de doğru ve etkin çözüm de üretemiyoruz. Kanser hastalığına sıtma tedavisi uygularsanız hastayı bilerek öldürmüş olursunuz. Basit bir yüksek şeker hastasına bol bol tatlı yedirirseniz, hastayı öldürürsünüz. Hastayı doktora muayene ettirmek yerine duayla tedavi etmeye yönelirseniz, hastanın hastalığını tespit bile edemezsiniz.

Hastalıları ve bulaşıcı mikropları tespit edip gidermekle görevli olan yetkililerin kendileri hastalık ve bulaşıcı mikropları üretiyorsa eğer, kanser oluşur. Hastalık bitmez. Bulaşıcı mikroplar yayılır. Türkiye’de gelinen durum budur, kimse bizi korkutamaz, kimse bizi yıldıramaz, ülkemizi, birliğimizi, kardeşliğimizi çekemiyorlar, bizi birbirimize düşürüyorlar gibi söylemler sorumluluktan kaçmaktır.

Son yıllarda Devlet kurumları sorun üretme merkezine dönüştü. Devlet kurumları, Kürd sorununu kangrenleştirdiler. Sonra tehdit grupları hemen arkasındanda komplo grupları oluşturuldu. Şimdi de Kürd sorununun kaynağı Türkiye dışında aranıyor. Türkiye’deki yirmibeş milyon civarında Kürd nüfusu yok sayılıyor. ”Hepimiz Türk’üz” yalanı doğruymuş gibi dayatılıyor. Tehdit gruplarının ve komplo gruplarının hepsinin üyeleri, yöneticileri ve destekleyicileri, suçlananların hepsi Türkiye Devletinin görevlileri ve vatandaşlarıdırlar. Acaba Türkiye’de bunları bilmeyen mi var?

Birilerini tehditle susturup diğer birilerini de vaatlerle istediğiniz gibi yönlendirebilir, kontrol edebilirsiniz. Tarih, adaletin olmadığı yerde istikrar ve birliğin olamayacağının kanıtlarıyla doludur. Adalet ve istikrarı tesis edip bu çerçevede birliği sağlamak hiçbir dönemde Türkiye Devletinin kalıcı politikası olmadı, olamadı. Kuruluşundan bugüne Türkiye’nin yöneticileri kendi elit’lerini oluşturup kendileri dışındakileri hedef aldırlar. Son yıllarda ise çok amatörce ve açıkça tehdit ve komplo grupları, suçluları ve karşıtları oluşturuluyor. Böylece yeni rejim yapılanmasına yöneliniyor. Birlik lafta kalıyor. Eylem ayırımcılığı üretiyor. Bölücülük Devlet politikası haline dönüştü. Kürd sorunu ise baskı ve asimilasyon dayatmasıyla kangrenleşti. Devletin bu tutumu bulaşıcı kanser hastalığına dönüştü. Devlet yapısı kendi vatandaşına karşı tehdit unsuru oldu. Bölge ve Dünya’da istikrarsızlığın kaynağı oldu.

Süslü söylemler söylemde kalıyor. Eylemler ise yıkıcıdır. Ayrımcı, bölücü ve yıkıcıdır. Korkuyla laf kalabalığı hiçbir yarar getirmeyecek. Yıkım kaçınılmaz olacak. Bizim önerimiz, Devleti yönetenlerin, Devlet politikalarını temel insan haklarına dayalı özgürlükçü, uyar ve çoğulcu demokratik yapılanmayı geliştirip kalıcılaştırmalarıdır. Güvenilir Nato üyeliğinin sürdürülmesi, Avrupa Birliği üyeliğine yam üyelik normlarını yerine getirerek birlik içinde tam üye olarak yerini olması. Ekonomik gelişmeyi ve demokrasiyi dengeli bir paralellikte yürütmesi.

Bunları uygularken hatalarını kabul edip vatandaşın birlikte hareket etmesini teşvik edip zemin oluşturmalı. Adalet ve güven ortamı oluşmalıdır. Kürd halkının esas temsilcilerini seçmelerinin ortamı oluşmalıdır. Kurdistan halkı kendi öz iradeleriyle seçecekleri temsilcileriyle Bağımsız Devletlerini kurmaları desteklenmelidir. Bu öneriler olumlu anlayış çerçevesinde geliştirilirse ve Türkiye Devleti, Birleşik Kurdistan Devletinin resmileşmesini destekleyerek, Kurdistan Devletiyle kalıcı yandaşlığı garanti ederek Türkiye olarak kendi kalıcılığını da garanti altına almış olur. Bu süreci başlatarak aşırı dinci ve yıkıcı gruplara karşı Kürd vatandaşlarıyla birlikte mücadele eder. Akılcı ve yapıcı tutumla uzun vade de kalıcı çözüme ulaşılır. Bu öneriler basit düşüncülerle geçiştirilebilinir. “Türkiye Devleti büyüktür ve güçlüdür” dolayısıyla bu sıkıntıları aşar gibi tutum yıkımı hızlandırır. Yeniden seçim arayışları da çözüm yolunu değil, yıkımın gelişmesini güçlendirir.

Bay Erdoğan dışında etkili olabilecek bir lider de mevcut değil. Bütün olumsuzluklarına rağmen Bay Erdoğan’ın alternatifi yok. Bay Erdoğan’ın kendisi de kendi partisinin içinden birisine kendi koltuğunu vermez. Bay Erdoğan’ın koltuğunu elinden almaya çalışanları da yıkıcı boyutta tepkisi olur. Bu da daha çok ayrımcılığı ve çatışmayı geliştirir. Muhalefet partileri içerisinde de söylemlerle sınırlı lider karakterler var. Türkiye’nin güçlü lider, tek adam’a muhtaç duruma getirildiğini görmek zorundayız. Yeni lider arayışı değil yeni vizyon gerekiyor.

Bay Erdoğan’dan daha iyi bir lider ortaya çıkarsa eğer, o da kaldığı yerden devam eder. Yanlış eğitim politikasıyla ve yıkıcı politik uygulamalarla Devlet yapısı ve kurumları islamist mantıkla yönetim dayatmasına yöneldiler. Bunları Devlet kurumlarının yönetiminden uzaklaştırmak pek kolay olmayacak. Dolayısıyla Bağımsız Birleşik Kurdistan perspektifini benimseyip Kürd vatandaşların güven ve destekleriyle bu tehditten az zararla kurtulmak tek yoldur. Kendilerini Türk kabul edenler ve Devlet yöneticileri ”Hüseyin Kürd’dür işine geldiği gibi konuşuyor” diyebilirler. Doğrudur. Ben Kürd’üm ve işime geldiği gibi çözüm üretiyorum. Çözümsüzlüğün hiçbir yararının olamayacağını da biliyorum. Türkiye Devlet yöneticileri Kürd halkını desteklemezse bile Kürd halkı bu projesini uygulayacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Türkiye Devleti ve halkıyla yandaş kalmak, Kürd halkı için kolay olmayacak elbette. Türkiye Devleti tercihini yapmak zorundadır. Kürd halkı ve Devletiyle yandaş kalmaktan başka daha iyi bir alternatifleri varsa onu tercih etsinler. Yapmış olduğum araştırmalar çerçevesinde edinmiş olduğum bilgiler ışığında, biz Kürd’ler için Bağımsız Birleşik Kurdistan Devletinin resmileşmesi kaçınılmazdır. Tek çaredir. Kürd halkının başka hiçbir alternatifi yoktur. Türkiye Devletinin bunun neresinde yer almak istediğinin kararı ve sorumluluğu elbetteki Türkiye Devletinindir. Türkiye Devletinin mevcut politikası tutmuyor. Daha önceki politikalarda tutmadı. Çağdaş Devlet yapısı barbar uygulamalarla ve yobaz oyunlarla çağdaş yapısını koruyamaz. Bu yalnızca Türkiye için değil her Devlet için geçelidir. Bay Erdoğan, Kürd halkının kendi Devletlerinin resmileşmesini sağlamalarına Türkiye Devletinin desteğine karşılık, yandaşlıklarını kazanması tek çıkar yoldur. Bay Erdoğan’ın yeni çevresiyle yapıyor oldukları Türkiye’yi yıkıma götürüyor. Hem Türkiye’de Kürd’leri birbirlerine karşı kışkırtarak, çarpıştırarak güçsüzleştirmek ve aynı uygulamaları Irak ve Suriye de açıkça uygulamaya çalışmak başarılsa dahi Türkiye’ye yarar getirmeyecek.

Kürd sorununun oluşturmuş olduğu sıkıntılar Devlet yapısını alt üst etti. Devlet kurumları işlevsizleşti. Bu durum daha çok gelişip derinleşecek. Durumu görmezlikten gelmek yarar getirmeyecek. Gelin doğru olanı yapalım ve daha fazla can kaybı olmadan yıkıma son verelim. Devlet güçlü olsun. Evet. İnşa etmekte güçlü olsunki kalıcı olsun. Yıkımda dayatmakla kalıcı bir örnek yoktur. Kürd halkından uzaklaştığınızda, Kürd halkını kendileri için yeni yandaş bulmaya zorlarsınız. Bunu da küçümsemeyin. Biz Kürd’lerin hedefi Birleşik Kurdistan Devletidir.

Saygılarımla,
Dem xweş,

Hüseyin Baybaşin