Ülkeler arası sorunlar olduğunda diplomatik çalışmalar sonucu siyasi zeminde anlaşmalar sağlamak akılcı çözüm olur. Siyasi zeminde anlaşmalar sağlanamazsa savaş olur ve insanlar ölür. İnsanların ölümlerinin yanı sıra tahribat oluşur. Savaşlarda ölüm ve tahribat kaçınılmazdır. Savaşların hepsi siyasi anlaşmalarla bitmiştir. Tarihi bilgi hepimize açıktır. İçinde bulunduğumuz dönem anlaşmazlıklarının diplomatik çalışmalar sonucu siyasi mutabakatlarla – anlaşmalarla giderilmesi gereken dönemdir. Anlaşmazlıkları olan ülkeler uygar Devlet olgunluğuyla bu yolu tercih ederek, kendi ülke ve halklarına olumlu ve yararlı hizmet etmiş olurlar. Ülkeler arası sorunlar hep vardı ve gelecekte de olacaktır. Önemli olan tarafların ölüm ve tahribat oluşturmadan anlaşabilecekleri olgunluğu göstermeleridir. Aynı ülke çatısı altında yaşıyor olan halkların ise, Hak ve Adalet anlayışının tarafların kabul etmeleriyle mevcut çatı korunabilir. Güçlü olan tarafın daha fazla hak istemeyi dayatması asla kalıcı bir çözüme hizmet olmaz. Gerek ülkeler arası anlaşmazlıklar gerekse aynı devlet çatısı altında yaşayan halkların anlaşmazlıkları Birleşmiş Milletler kurumunun tarafları anlaşmaya ikna etmeleri, bu olmazsa yaptırımlar uygulama kararı alması gerekir. Bu kararlar mevcut Birleşmiş Milletler yasalarına uygun olması gerekir. Birleşmiş Milletler kurumunun kuruluş amacı budur. Maalesef son otuz yılda bu kurum kendi kuruluş amacından uzaklaştı. İşlevsizleşti. Dünya’nın belli bir kesiminin kurumuna dönüştü. Propaganda ve sosyal klüp konumuna benziyor. Dünya’nın var olan sorunları çözülemediği gibi sürekli olarak yeni sorunlar oluşuyor. Otuz yıldan önceki sorunlar da gerektiği gibi ilgi görmüyorlardı. Ancak son otuz yıl Birleşmiş Milletler Kurumu işlevsizleşmek konusunda gözle görülür duruma geldi. Ülkeler arası sorunlar ve aynı ülke çatısı altında yaşıyor olan halklar arasındaki sorunların artış göstermesi hatta kangrenleşmesinin temel nedeni Birleşmiş Milletler kurumunun işlevsizleşmiş olmasıdır.
Dünya’nın yönetiminde etkin güçler dengesi de büyük bir deprem geçiriyor. Ülkeler ve Halklar belirsiz arayışlara yönelmişler. Yeni ittifak arayışları da kaotik ortam oluşturacak. NATO ve Avrupa Birliği ülkeleri ciddi sarsıntı geçiriyorlar. Bu birlikler bile kendi içlerinden iç işleyişlerinden memnun değildirler. Farklılıkların ve anlaşmazlıkların giderilmesine öncülük ve hakemlik yapması gereken güç Birleşmiş Milletler Kurumu olmalıdır. Bu kurumun işlevsizleşmiş olması doğal olarak kaos ortamını arkasından da güçler çatışması gelir. Dolayısıyladır ki var olan ittifak ve Birlikler sarsıntı geçiriyorlar. Yeni ülkeler öne çıkıyor. Yeni ittifak ve Birlik arayışları görülüyor.
Bize göre Birleşmiş Milletler kurumunun yeniden yapılanması şarttır. Yeniden yapılanmadan önce mevcut yasaların korunması ve gereksinimlere göre yeni yasalar için çalışmalar başlaması ile Birleşmiş Milletler kurumuna işlerlik getirilmesi Dünya istikrarının acil ihtiyacıdır. Var olan anlaşmazlıklar adilce giderilmelidir. Var olan Nükleer silahlar kontrol altına alınmalıdır. Öncelikli gereksinimler bunlardır. Bu durumda Dünya’nın hiçbir ülkesinin güvenlik garantisi yoktur.
Biraz da Kurdistan’ın dışında dolaşmak istedim. Türkiye Devlet yöneticilerine, Kürd halkıyla acilen Hak ve Adalet temelinde anlaşmayı sağlamalarını öneririm. Yeni ittifak ve Birlik arayışları yerine mevcut ittifak ve birliktelikleri geliştirip, güçlendirip korumalarını öneririm. NATO üyesi kalmak ve Avrupa Birliğine tam üyelik hakkını edinmek Türkiye için en güvenli konumdur.
Dem Xweş,
Saygılarımla,
Hüseyin Baybasin