Türkiye’nin genelinde sokak hayvanları ile ilgili sorunların tartışıldığını gündemde olan olaylardan biri olduğunu söylüyorsunuz. Yeni bir olay değildir. Benim için önemli olan Türkiye’yi yönetenlerin sokak hayvanlarından farkının olup olmadığıdır. Bana göre o hayvanlar en azından hayvandır ama Türkiye’yi yönetenlerin hayvandan daha beter karakterde olduklarını da söylemek isterim.
Güney Kurdîstan’daki gelişmeleri söylüyorsunuz. Türkiye terör devletinin orada insanlarımızı terörize etmeleri de yeni bir olay değildir. Ahlaksızlıktır, zulümdür ve barbarlıktır. Tamamen halkımızı terörize etmeye yönelik uygulamalardır. Eğer bir Kurdlerin kendi devleti olsaydı, Türkiye terör devletinin haddi olmazdı. Bizim ulusumuzun cengaverleri karşısında diz çökerlerdi. Kendi utanmaları ve hayâları yok. Ahlaksızlıkları zaten günceldir, günlüktür ve süreklidir. Yüzyılı aşkın bir süredir de Cumhuriyet Türkiye’si zulmünün sürekli arttığını Erdoğan döneminde bunun ayyuka çıktığını da hatırlatmalıyız. Biz Kurdler güçsüzüz diye bizi terörize ediyorlar. Kendilerinde bizim topraklarımızdan çaldıkları milli servet ve bizim insanlarımızdan aldıkları vergi ile edindikleri güçtür. Ellerinde olan yine bizim gücümüzdür. İnsanlarımızdan özellikle bazı siyasi çevrelerden yani Kurdîstan adına siyaset yapan çevrelerden duyuyoruz. Türkiye terör devletinin yalakalığını yapan Kurd asıllı bazı çevrelerinde sürekli değindikleri Kurdlerin fazla sorununun kalmadığıdır ya da Kurdlere devlet gerekmediğidir. Bu çevrelerin zihniyeti kirlidir. Bu çevreleri Kurdleri aşağılayarak aslında kendilerini aşağılıyorlar ve kendi zihniyetlerinde var olan kirliliği ve faşizmi dışa vuruyorlar. Eğer bizim devletimiz olsaydı Güney Kurdistan’da veya başka Kurdîstan topraklarında özellikle Rojava’da bizim insanlarımızı canları istiyor diye katletmeyi sürdüremezlerdi. Diğer taraftan Kuzey Kurdîstan’da on yıllardır, benim çocukluğumda Licê’de büyüklerden dinlediğim kadarıyla jandarma tehdit olsun diye, baskı olsun diye ve insanlarımızı rencide etmek adına etkin insanları toplar ve kendi o aşağılık duygularıyla kendi askerlerinin pisliklerini kafalarından aşağı dökerlermiş. Benim çocukluğuma da denk gelen bu olaylar tiksindirici bir durumdur. Licê’nin bir köyünden bir vatandaşı katletmişlerdi ve onu askeri aracın arkasına bağlayıp üzerine Licê’nin çarşısında dolaştırılmışlardı. Diyaddin diye bir soydaşımızdı. Ben o zaman herhalde 4-5 yaşındayım.
Türkiye terör devletinden biz Kurdler hiç iyi bir beklenti içinde olmamalıyız. Pislik yatağıdır ve sürekli de kokacaktır. Bunlara aldanmamalıyız. Bizim insanlarımız onlara uşaklık etmemelidir. Kurdlüğe düşmanlıktan başka bir görüş ve yaklaşımları olmamıştır, olacağı da yoktur. ‘’Biz siyasi parti olarak güç alacağız ya da onların siyasi partilerinde etkin olacağız, ondan sonra kendi haklarımızın siyasal güvence altına alınmasını sağlayacağız’’ gibi lüzumsuzluklarla uğraşmak emek ve zaman israfıdır. Rahmetli Özal kadar sağlıklı, etkin ve en iyi şekilde Türkiye’nin önünü açmak, Türkiye’nin önünü açmak ve geliştirmek amacıyla siyaset yapmadı ve sonunda onu zehirleyip katlettiler. Bunları unutmamalıyız. Olanları unutmamalıyız. Tarihi bilgiler açısından bizim unutkan olmamamız gerekiyor. Bize bağımsız devlet lazım. Buna karşı çıkan akıl fukaralarının da doğruları görmesini sağlamalıyız ve bağımsız devlet yapısına doğru güvenilir, sağlıklı adımlarla yürümeliyiz. Başka çaremiz yok.
Evet, Güney Kurdîstan’da Türkiye terör devletinin yaptıkları yüreğimizi sızlatıyor. Bunun da bilinmesi lazım. Orada bir köylümüze yapılan, bir insanımıza sıkılan kurşun hepimize yapılmıştır. Ben öyle görüyorum.