İsmail Beşikçi Vakfı Genel Başkanı Sayın İbrahim Gürbüz Hoca’nın paylaşımı üzerine bu soruları cevaplıyorum:
İbrahim Gürbüz: “Gotinên Tulay Hatimoglu mîna Yaser Arafat, Mahmut Abbas , Devlet Bahçeli û Hizbullah…. Tu ferqa wê û wan nîne. Mîna hev in.
DEM eş genel başkanı Tülay Hatimoğlu’nun söylemi ile Devlet Bahçeli, Doğu Perinçek, Yaser Arafat, Mahmud Abbas ve Hizbullah liderinin söylemleri arasında bir fark var mı?
Ortadoğu’da yüz yılda bir gelen bu fırsat ancak böyle heba edilebilir.
Bu partide bunu durduracak irade sahibi, kimlikli ve vicdan sahibi Kürd yok mu?”
Benim bu tweet’ten bir bilgim yoktu. Eğer bu karakter HDP’nin Eş genel başkanı olmanın ötesinde Kurd şehrinde yaşıyor ve böyle düşünüp konuşuyorsa, bu en uygar ifadeyle ahlaksızlıktır. DEM Parti’de Eş genel başkanlık görevini üstlenmiş ve Güney Kurdistan’da bağımsız bir devlet yapılanmasının bu kadar olumsuz olacağını düşünen bir zihniyet varsa, bu kirli bir zihniyettir ve bu ahlaksızlıktır. Ona görev verenlerde onun gibi ahlaksızdır. Yazıklar olsun ki, biz Kurdler kendi emeklerimiz, kendi kanımız ve canımızla oluşan gücü böylesi hadsiz insanların kirletmelerine izin veririz. Yazıklar olsun ki bu tweeti bile duymamışız.
Ben cehennem diye nitelendirilen hapishane ortamında 30 yıla yakın bir süredir kısıtlı bilgi edinme olanaklarıyla yaşıyorum. Ancak bunu hiçbir insanımız görüp de tepki göstermedi mi? Sizin bunu görmenizi ve paylaşmanıza saygıyla teşekkür ediyorum. Bırakın saydığınız isimlerden farkları nedir sorusunu cevaplamayı, bu söylemin Saddam’dan ne farkı var? Bir numaralı Kurd düşmanlarından ne farkı var? DEM Parti’nin kimliği bu olmamalıdır. Görevi ve hizmeti de bu olmamalıdır.
Bu karakter, daha dün sınırlarla ilgili b söyleminin yanlış anlaşıldığını açıklamıştı. Biz de kendisine hangi kısmının yanlış anlaşıldığını sorduk, ancak hâlâ bir cevap yok. DEM Parti’nin diğer yöneticilerine soruyorum: Cengiz Çandar’ı Diyarbakır milletvekili yaptınız, ondan sıkılmadınız. Peki bu ahlaksızın ifadesine ne diyeceksiniz? Partiyi yönetenlerden duymak istiyorum. Ayrıca bunlar bizi zorla kendilerine karşı bir mücadele hareketi oluşturmamızı dayatıyorlar. Kurdler arası bir sıkıntı oluşmasın diyerek Avrupa yapılanmasının ahlaksızca uygulamalarına karşı hassas davranarak çirkefliklerini düzeltmeye çalışıyoruz. Ancak Diyarbakır’da bu ahlaksızlık oluyorsa, emeklerimizin ne kadar verimli olacağı konusunu da gözden geçirmemiz gerekiyor.
Bu terbiyesiz insan, on binlerce insanımızın katledildiğini biliyorken, Güney Kurdistan’da yöneticileri yıllarca dağda kurtuluş mücadelesi verdiğini bilerek nasıl böyle pervasızca Kurd düşmanlığı yapabiliyor? Diyarbakır’da böylesi bir karakterin yaşaması bile utanç vericidir. Bizim emeklerimizle beslenen bu insan, Kurd düşmanlığı yapabiliyorsa, bize yazıklar olsun. DEM partisi yöneticileri, bu ne demek oluyor? Sizden bir izahat bekliyoruz.
Bağımsız Kurdistan istemiyoruz diyenler, Halepçe katliamının tekrarını, Dersim katliamının tekrarını, Zilan katliamının tekrarını istiyoruz demek istiyorlar. Kurdlere yönelik uygulanan soykırımın sistemli bir şekilde devam etmesini destekliyorlar. Ancak biz Kurdler, kendi bağımsız devletimizi yönetme hakkını elde etmek zorundayız. Bunu kabul etmeyenlerin psikolojik tedaviye ihtiyacı vardır. Tek başımıza da olsak bunu başaracağız ve Kurdlüğüne saygısı olan herkes bu inatla yaşamalıdır.