Devlet adamı olabilmek, devletin çıkarlarını birinci derecede ve kararlılıkla korumakla mümkün olabilir. Devlet adamlığı, sokak serserilerinin lügat üslubuyla olamayacağı gibi, kendini devletin üstünde görmeye, göstermeye münasip olmaz. Lümpen tarzı bir duruş ile devlet büyüklüğü, devlet yöneticiliği görevi yürütülemez. Kendi egosu veya çıkarı için devlet olanaklarını kullanmak vatana ihanet suçudur. Cezasını ise vatan ve vatandaşı çeker. Ayrıca, bu mantık ile devlet yöneticiliği diktatörlüktür. Halkın yüzde elliden fazlasının oyu ile seçilmiş olması, diktatörlüğünü meşru kılmaz.
Kendini, devletin üstünde görmek ve kendi yetersizliğini egoistçe dayatıp devlet olanaklarıyla kendini kabul ettirmeye odaklanmak, devlet ve vatandaşa felaketi dayatmaktır.
Hitler, Almanya sosyalist partisi adına ezici oy çokluğuyla devlet başkanı olduktan sonra kendisine özgü NAZİ(SS) ordusunu oluşturdu. İtalya’nın Musolini’si, Irak’ın Saddam’ı örneklerine başkalarını eklemeye gerek var mı?
Recep Tayyip Erdoğan bu üç örnek diktatörden çok daha fazla sapıtmış durumdadır. Bu gerçeği görememek körlüktür. Bu gerçeği görüp te tepki göstermemek korkaklıktır. Bay Erdoğan’ın dengesizliği, serseri-lümpen tarzı davranışlarıyla felaketi davet ediyor.
Hem de davul zurna çalarak felaketi davet ediyor.
Kurd Halkına yönelik sinsice ve alçakça soykırım uyguluyor. Sinsice ve sistemli olarak uyguladığı soykırım dayatması, Türkiye’yi, Hitler Almanya’sına, Musolini’nin İtalya’sına, Saddam’ın Irak’ına dönüştürmesine yeterlidir. Bay Erdoğan, Osmanlı İmparatorluğunun nasıl yıkıldığını ve Türkiye’nin nasıl kurulduğunu hatırlamak istemiyor olabilir. Ancak tarihi bilgileri değiştiremez.
Bay Erdoğan, bu hafta Rusya’da Bay Putin ile yaptığı basın açıklamasında, “s400” füzeleriyle ilgili kararımızı değiştirmemizi isteyenler, bizi tanımıyorlar” şeklinde bir cümle kullandı. Ben kendim izledim. Bu söylemden sonra CNN-BBC ve EURONEWS televizyon kanallarında, yorumcuların alay konusu oldu. Türkiye’de bağımsız haber yapabilecek kurumlar kalmadığından, bu haberler Türkiye’de tartışma konusu olmaz.
Dert etmeyin, Kurdistan Birleşik Devletleri adına ben, sizleri bilgilendireyim. Kürdün özü, sözün de özü’dür. Bilinsin diye yazıyorum.
Birincisi, Bay Erdoğan yalan söylüyor. Hiç kimse Bay Erdoğan’a “s 400 füzelerini almaktan vazgeç” dememiştir. Bunu hatırlatalım.
ABD’nin Başkan yardımcısı açık ve net beyanat ile dedi ki; “Türkiye’yi uyardık. Türkiye, Rusya’dan s400 füzelerini almak ile NATO üyeliği arasında seçimini, tercihini yapmak zorundadır.” Bu söylem çok nettir. Amerika diyor ki, Rusya ile bu şekilde dans edeceksen, sen bilirsin. Bu durumda, sizi NATO üyeliğinden çıkaracağız. Bu kadar basit ve net.
Bay Erdoğan’ın Rusya ile sorumsuzca dansı, Türkiye’yi felakete sürüklemenin ikinci adımıdır. Bay Erdoğan, “s400’leri almaktan vazgeçirmeye çalışanlar, bizi tanımıyorlar” şeklindeki söylemi de, bilinçsizliğindendir. Sorumsuzca bir beyanattır. Sen, bugün varsın, yarın yoksun. NATO üyeliğinin Türkiye için önemi esastır. S400 füzeleri ile NATO üyeliği arasında tercih muhasebesidir konuşulan. Senin şahsın değil.
Beka sorunu diyerek, Halkı kandırıp siz bizi tanımıyorsunuz diyerek, kabadayılık naraları atmak seni de Türkiye’yi de felakete sürükler.
Yukarıda saydığımız üç ülke ve diktatörleri gibi. Bunları, Bay Erdoğan okuyup ders çıkarsın diye yazmıyorum. Bay Erdoğan’ın sonu zaten felakettir. Türkiye’nin felakete sürüklenmesini istemeyenler, bu yazımızı doğru tahlil etmelidirler.
Biz Kurd’ler, bu soytarının yapacaklarını, yaptıklarıyla değerlendirip hazırlıklı olmak zorundayız.
Kurdistan Birleşik Devletleri’nin resmiyet kazanmasını sağlamak, her şerefli Kurd’ün NAMUS borcudur. Kurdistan Birleşik Devletleri Hükümeti, bu hizmet tutkusu kararıyla kuruldu. Bunu başarmak, çalışma arkadaşlarımla bizim, soylu asil Halkımıza borcumuzdur.
09-04-2019
Saygılarımla, Hisên Baybaş