Türkiye’de devlet adına sürekli olarak yalan içerikte bilgilendiriyor. Ekonomiyle ilgili numaralarla bilinçli olarak oynanıyor. Kötüye gidiyor olan ekonomi’nin aslında iyi olduğunu gösterecek yalan bilgilerle Türkiye halkı aldatılıyor. Er geç halk doğruyu öğrenecek.
Hiçbir haklı neden yok iken, Türkiye’nin yalandan ibaret nedenlerle Afrîn’i işgal teşebbüsü yüzlerce sivil ve suçsuz insanların hayatlarına mal oldu. Ölüm sayısıyla ilgili Türkiye ve Dünya kamuoyu yalan bilgilendiriliyor. Sivil ölümleriyle ilgili, Afrin’de bulunan uluslararası medya kuruluşları, görüntüleri paylaşıyorlar.
Uluslararası insan hakları kuruluşları ve Uluslararası Af örgütü Afrin’de incelemeler yapıyor, rapor ediyor ve Dünya kamuoyu ile paylaşıyorlar. Bu kuruluşlar işlerini yapıyorlar. Eğer bu kuruluşların görüntülerinde ve raporlarında yalan yanlış varsa, Türkiye devleti onların aleyhinde dava açabilir. Şimdiye kadar böyle bir adım atılmamış. Ancak Türkiye devleti adına bu kuruluşların haber, görüntülerinin doğru olmadığına dair açıklamalar yapılıyor.
Peki doğrusu nedir?
Bugüne kadar, Türkiye devletinin açıklamalarına göre bin’in üzerinde Kürd savaşçı yaşamını yitirmiş. Bunun yalan olduğunu bu açıklamaları yapan Türkiye devleti de biliyor. Buyurun ispat et diyorum, Türkiye devletine. Devlet olarak yalan söylüyorsunuz. Türkiye devleti çok kirli ve çok çirkin politikalarına Türkiye halkını da alıştırmaya çalışıyor. Türkiye devletini yönetenler katledebildiği insanların Türkiye halkına zevk verdiğine inanıyor. Türkiye devleti insanları katledemezse de, yalan içerikte haberlerle şu kadar kişi öldürdük diyerek Türkiye halkını mutlu ettiğini düşünüyor. Tamamen insanlıktan çıkmış olan Türkiye devletinin yöneticileri, Türkiye halkını da insanlıktan uzaklaştırmayı amaçlıyor. Halkın büyük çoğunluğu bu yalanları biliyor ve insan gibi uygar koşullarda yaşamayı arzu ediyor. Halk, yalanlardan ve barbarlıktan bıkmış.
Devlet, kendi yöneticilerinin yolsuzluklarının ve yolsuzluklarını örtbas etme politikalarının, çalışmalarının malzemesine dönüşmüş.
Aynı yöneticiler, ağzını açıp konuşanları da barbarca uygulamalarla susturuyor.
Yolsuzlukları yalanlarla örtbas etmeye çalışmanın, Türkiye’de yaşayan Kürd vatandaşlarına zulüm ile soykırım uygulamanın, Türkiye dışında yaşıyor olan Kürd halkına barbarca saldırıp yok etmeye çalışmanın Türkiye’ye kalıcı bir kazanım sağlamayacaktır. Bunun bir bedelinin olmayacağına inanmak ruh hastalığıdır. Türkiye’nin sonu yıkım ve bu yöneticilerin de sonu Nazi’lerden beter olacaktır.
Daha önceki yazılarımda, Türkiye’de aklı başında politikacıların, askeri komutanların bu yıkıcı tutuma son vermeleri gerektiğini yazmıştım. Ellerini çabuk tutmalarını öneririm. Durum, her gün bir adım daha fazla bataklığa gidiyor.
Kürd halkı, Türkiye’nin Suriye’ye dönüşmesini istemiyor. Kürd halkı Türkiye’nin Kurdîstan işgaline son vermesini ve Kurdîstan Devleti ile iyi komşuluk yapmasını istiyor. Bu istek haklı ve insanidir.
Türkiye devletine tavsiyem, bu adımı atmaya başlamasıdır.
Kendilerini Türk kabul eden Türkiye’li vatandaşlara da, buna hazır olmalarını öneririm.
Kürd halkı ne istediğini biliyor. Kürd halkı artık kendi vatanını yönetmek kararındadır. Kurdîstan siyasi kurumları da bu gerçek çerçevesinde çalışmalar yapmak zorundadırlar.
Kendilerini Türk olarak kabul eden ve faşist ideolojiye esir olanlar ile devleti kendi çıkarları amacıyla kullanmış olan soyguncular, savaş suçluları, insanlığa karşı suç işlemiş olanlar da yapmış olduklarının hesabını kendileri gönüllü olarak versinler ki çocukları ve torunları onların günahlarının bedelini ödemek zorunda kalmasınlar. Her bijî.
Saygılarımla, Hüseyin Baybaşin