DİASPORA’DA YAŞAMAK ZORUNDA BIRAKILMIŞ OLAN İNSANLARIMIZIN SORUNLARI, GEREKSİNİMLERİ VE ÇÖZÜMLER

0
1842

İşgalciler tarafından harabeye dönüştürülen welatımız da yaşayabilmek imkansız hale getirildi.
İnsanlarımızın, çalışarak onurlu ve sağlıklı yaşayabilmeleri imkansız hale getirildi. Can güvenlikleri kalmadı.
Özellikle Türkiye devlet politikası olan baskıların yanı sıra altı bine yakın yerleşim alanı haritadan silindi.
Kurdistan bölgesinde devlet tarafından yakılıp yıkılarak ortadan kaldırılmış olan Nahiye, köy ve mezraların sayısı altı bine yaklaştı. Bu alanlardan beş buçuk milyon civarında Kürd nüfusu Kurdistan’dan göç etmek zorunda bırakıldı.
Kurdistan şehirlerinden ve kasabalarından göç etmek zorunda bırakılmış olan Kürd nüfusu on iki milyon civarındadır. Bu bilgiler uluslararası sivil toplum örgütlerinde ve Birleşmiş Milletler Kurumu’nun ilgili birimlerinde vardır.

Adana, Mersin, Ankara, Antalya, Burdur, Aydın, Manisa, İzmir, Kocaeli(İzmit), Yalova, Bursa ve İstanbul gibi şehirlerde yaşamak zorunda bırakılmış göçber Kürd nüfusu on-on bir milyon arasındadır. Rusya ve Doğu Avrupa’da iki-iki buçuk milyon civarında Kürd nüfusu yaşamak zorunda bırakılmıştır.
Batı ve Kuzey Avrupa’da dört milyon civarında Kürd nüfusu yaşamak zorunda bırakılmıştır. İskandinav ülkeleri de buna dahildir. İsrail’de altı yüz bin civarında Kürd nüfusu yaşamaktadır. Bunun dört yüz bin kadarı Yahudi inancına mensup Kürd nüfusudur. İki yüz bin kadarı da göçber Kürd nüfusudur. Amerika Birleşik Devletlerinde bir-bir buçuk milyon Kürd nüfusu yaşadığı biliniyor.
Kanada’da yüz elli bin, Avustralya’da üç yüz bin civarında Kürd nüfusu yaşamaktadır. Irak, Suriye ve Lübnan’da yerleşik olan Kürd nüfus dışında göçber Kürd nüfusu çok azdır.
Irak ve Suriye’de Kurdistan kesimine göç etmiş az Kürd nüfusu vardır. Diğer Arap ülkelerinde çalışan veya ticaret yapan az sayıda Kürd nüfusu vardır. İran, Orta Asya ve Rusya federasyonunda ayrıca yerleşik Kürd nüfusu vardır.
Bu bilgi, genel istatistik veri bilgilerinin özetidir.
Böylesi baskıcı işgal güçlerinin dayatmaları sonucu oluşan bu durumun beraberinde oluşturmuş olduğu sıkıntılar vardır.
Bana ulaşan bilgiler ışığında sorunları yazacağım önce.

1- Ekonomik sorunlar.
2- Eğitim sorunları.
3- Aile yapısı sorunları.
4- Sosyal ilişkiler, gençlik ve kültürel sorunlar.
5- Siyasi çevrelerin, siyasi partilerin işleyiş sorunları.

Sorunları dağıtarak çoğaltabiliriz. Beş konuyu birer başlık altında sıraladığımız sorunların hepsinin, sorun olmaktan çıkarılmasının temelinde dayanışma vardır. Kürd’ler arası dayanışmayı kalıcı kültür haline getirmek zorundayız.
Bireysel, benci, fırsatçı ve çıkar temelinde ilişkilerin dışlanması şarttır.
Kürd’ler arası dayanışma ilişkisi Kürdçülük temel anlayışı çerçevesinde olmalıdır.
Türkiye devleti, kirli politikaları çerçevesinde, kasıtlı olarak Kürdçülüğü suç gibi göstermeye çalışıyor.
Daha düne kadar “Kürd yoktur, hepimiz Türk’üz” diye dayatan Türkiye devleti, son yirmi beş-otuz yıldır ağız değiştirdi.
“Kürd kardeşlerimizle bir sorunumuz yoktur. Kürdçü Kürdlerle sorunumuz vardır” şeklinde yeni bir maskaralık icat ettiler. Yani, Türkiye devlet ağzı biz Kürdlere, “Kürd’sen Kürd’sün ama Kürdçüyüm dersen suçlusun” diyorlar. Çüşşş be. Niye Kürdün Kürdçü olması suç olsun?
Kürdçü demek, Kürdün, Kürd insanının Kürdlüğüne sahip çıkması demektir. Kürdün, Kürdlüğünü koruması ve geliştirmesi Kürdçü demektir. Bunun neresi suç.
Kurdistan topraklarında Kürd olmayan ve kendilerini Türk olarak kabul edenler ile Türkiye devlet politikası Türkçü olabiliyor. Türkiye devleti adına, Türklük adına, Kurdistan topraklarında Türkçülük yapmayı hak(?) görüyorsunuz.
Faşizmi biliyoruz. Faşizmin sözlük anlamını da biliyoruz.
Faşizmin, barbarca soykırım dayatmacılığını sistemli ve kalıcı devlet politikası haline getirmeye çalışan Türkiye devletinin Türkçülük faşizmi yeni bir çirkefliktir. Türk faşizminin çirkefliği Kurdistan topraklarından defolup gidecektir. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Türklük faşizminin biz Kürd’lere dayatmış olduğu bir ucuz ahlaksızlık daha vardır. O da şudur: Kürd varmış ta Kurdistan yokmuş. Bir daha çüşşş.
Kurdistan yok ise Kürd ceviz kabuğundan mı çıkmış?
Yoksa uzaydan mı gelmişler? Çüş ki çüş.
Bütün Dünya Uygar ve Demokrat olsa da Türklük kimliğini taşıyanlar faşist kalacaklar. Vay rebenler vay. Diyaspora da yaşamak zorunda kalmış olan soydaşlarımızın sorunlarının çözümlerini önemseyelim. Görüşlerimi sizlerle paylaşacağım. Sizler de tartışarak kendinizce çözümler geliştirip hayata geçirin.
Hepinizden bu konuda çalışmalar yapmanızı çok rica ediyorum.

1- Ekonomik sorunlarımızın çözümleri, olabildiğince görüş alışverişi ve ilişkilerinizi geliştirip eylem birliğine dönüştürün. Birlikte ne işler yapabilirsiniz?
Dayanışma içerisinde olup birlikte nasıl daha fazla kazanabilirsiniz. Yapacağınız iş ne olursa olsun mutlaka kazanmalısınız. Sakın ola “kar zarar birdir” demeyin.
Bugünkü Dünya düzeni ortamında risk almadan her alanda para kazanabilirsiniz.
Üretenlerimiz, üreticilerle dayanışma çerçevesinde daha kaliteli ve daha ucuz üretimi başarmaya bakmalıdırlar.
Üreticilerimiz, satış ve pazarlama konularında insanlarımızın dayanışma içerisinde kendilerini geliştirmelerine destek olmalıdırlar.
El birliği, görüş birliği ve güç birliğiyle Pazar alanınızı genişletin ve kalıcı hale getirin.
Yiyecek, içecek, inşaat yapımı ve malzemesi, taşıma, kullanma, sağlık, eğitim, hizmet, onarım temizlik malzemesi, ürünlerin ham maddesinin üretimi gibi alanlarda üretim ve pazarlamayı yapabilirsiniz.
Tarım ve hayvancılık alanını önemseyin.
Kıymetli taşlar ve genel olarak madencilik alanını önemseyin.
Benden, projeleriniz için destek isteyebilirsiniz.

2- Eğitim konusu:
Welatımız dört buçuk parçaya bölünmüş ve işgal güçleri arasında paylaşılmış. Bu tarihi gerçek, biz Kürd’ler için ne kadar derin acı ise Uygar Dünya düzeninin öncü devletleri, Kurdistan’ın bölünüp paylaşılmasını kararlaştırmış olan devletler, Birleşmiş Milletler Kurumu ve Dünya’nın insan haklarını savunan kurumlar, devletler için utanç verici yüz kızartıcı bir durumdur. Tarih bunu bu şekilde yazacaktır. Bunu çok iyi bilelim. Diğer taraftan Kurdistan’ın parçalanıp her parçasını işgal etmiş olan faşist işgal güçlerinin devletleri, devlet görevlileri, eninde sonunda Kürd hakimler tarafından cezalandırılacaklardır. Aynı Saddam gibi. Bunu da çok iyi bilelim. Sorunlarımızı bilelim. Çare çözüm bulmak amacıyla çok daha fazla çalışmamız gerektiğini de bilelim.
Kurdistan’ı işgal etmiş olan güçler, iş ve eylem birliği yapmışcasına, Kürd dilinde eğitimi yasaklamışlardı.
Türkiye devleti ise Kürd diliyle birlikte Kürd kimlik varlığını da yasakladı.

Şimdi Güney Kurdistan’da Kürd dilinde eğitim var.
Rojava’da ise günlük savaş ortamında geçiyor olmasına rağmen kısmen ve sistemli kaliteli eğitim var.
İran’da aldatmaca amaçlı olsa da İran dilinde kısmi(bazı yerleşim alanlarında) Kürdçe eğitim var.
Kürdçe eğitimin ve Kürd kimliğinin halen yasak olan parçası faşist Türkiye devletinin işgali altında olan Kuzey Kurdistan’dır.
Bu gerçekleri hatırlayalım.
Kürd halkının kendi dilini eğitim ortamında öğrenmesini sağlamak bizlerin sorumluluğudur.
Türkiye’de mahkemelere müracaat edip çocuklarımızın Kürdçe eğitim görmelerini talep etmeliyiz.
Bir milyon ve daha fazlasını tek bir avukat ile mahkemelere taşıyabiliriz. Bu çalışmayı başlatmakla hiçbir kaybımız olmaz.
İnsanlarımızın yaşıyor oldukları ülkelerde de çocuklarımızın Kürd dilinde eğitim görmelerini sağlamak için müşterek çalışmalara ağırlık vermeliyiz.

Diğer taraftan kendi olanaklarımızla çocuklarımıza kendi dilimizi öğretmeyi ciddiye almalıyız. Müşterek olarak kurslar ve özel okullar açabiliriz. Bu çok önemlidir. Özel Kürd okullarında Kürdçe eğitim görecek olan çocuklarımızın eğitimi için devlet desteği alabiliriz. Avrupa, İsrail, ABD, Kanada ve Avustralya gibi ülkelerde eğitim yasaları bu olanakları sunuyor.
Daha da önemlisi, her Kürd evini, Kürd eğitim kurumuna dönüştürmeliyiz.

3- Aile yapısı sorunları:
Dünya’nın, İsrail devleti hariç, tüm devletlerinin duyarsızca izliyor olduğu Kurdistan halkının dramı biliniyor. Bu zulümün böyle gitmeyeceğini de ben size hatırlatayım.
Baskı, zulüm ve barbarca dayatmayla Kürd halkının aile yapısı da işgal güçleri tarafından tahrip ediliyor.
Her Kürd bireyi bu sorunları biliyor.
Halkımızın aile yapısını korumamız şarttır. Bu hususla ilgili hepimize görevler düşüyor.
Özellikle çocuklarımızın Kürd dilini, Kürd kültürünü ve Kürd tarihini öğrenmeleri şarttır. Bunu ibadet gibi görmeliyiz.
Çocuklarımızın zihinsel ve bedensel sağlık durumlarına çok çok önem vermeliyiz.
Çocuklarımızın yaşamlarını idame edebilmelerini sağlamak amacıyla en az üniversite düzeyinde eğitim görmelerini şart-farz olarak kabul etmeliyiz.
Üniversite eğitiminin yanı sıra saygın meslek edinmeleri, edinecekleri meslek öğreniminde uzman olmalarına da teşvik etmeliyiz.
Kürd aile yapısını da dayanışma ruhuyla koruyup geliştirebiliriz. Eğitim alanında dayanışma, sanatsal ve kültürel alanlardaki çalışmalarda dayanışma, iş edinmek ve iş kurmak alanında dayanışma içerisinde olmalıyız.

Rahmetli Mahmut Baksi “Her teyr bi refé xwera difire” diye bir kitap yazdı. Her kuş kendi sürüsüyle uçar demektir Türkçe karşılığı.
Evet, her kuş kendi sürüsüyle uçar. Biz Kürd’ler de kendi halkımızla dayanışma içerisinde olmalıyız.
Kürd’ler arası evlilik de dayanışma anlayışı çerçevesinde olmalıdır.
Kürd’ler arası evlilik konusunda ciddi çalışmalar olmalıdır. Bu hususta vakıflar bile kurulmalıdır. Biribirlerini tanımaları ve uygun eş bulmaları ve evlenmelerini organize edecek vakıflar, dernekler olmalıdır. Çok ciddiye alınmalıdır bu konu.
Rastgele evlilikler boşanmalarla sonuçlanıyor.
Dayatmalarla oluşan evlilikler de yürümüyor ve boşanmalarla sonuçlanıyor. Boşanmalar sonucu genelde aile yapısı tahrip oluyor. Çocuklar var ise, boşanmalardan ötürü çocuklar olumsuz etkileniyorlar. Yine boşanmalardan ötürü en çok kadınlarımız yıpranıyorlar. Erkek ve kadın, boşanmalardan ötürü stresli oluyorlar. Çocuklar da stresle büyümek zorunda kalıyorlar. İnsanlarımız stresin farkında bile olmuyorlar. Stres tüm hastalıkların temelidir. En çok tehlikeli hastalık kanser hastalığıdır. Stres ise kanserin de kaynağıdır. Yani stres, kanser denen hastalık illetinden çok daha ileri derecede tehlikelidir. Stres’in tedavisi de yoktur. İlacı da yoktur. Sakinleştirici ilaçlar var. Tedavi edici ilaç yoktur stres için.
Stres denen hastalık ancak iradeyle yok edilebilinir. Stresli insan sağlıklı düşünemez. Sağlıklı çalışamaz. Üretken olamaz. Verimli olamaz. Yiyeceklerden, içeceklerden tad alamaz. Yaşamın hiçbir nimetinden zevk alamaz. Asla eğlenemez.
Stresten kurtulmak için sorunlarımıza çare üretmeye odaklanacağız.

Uzun yıllar stresin çemberinden kurtulmak için çabaladım. Başkaların hal ve hareketlerini, dengesizlikleri, nankörlükleri, fitneciliklerini, ihanetlerini kendime dert ediniyordum. Vücudumun her tarafı yara olmuştu. Vücudumun iç organları işlemez olmuştu. Beynim direniyordu ama öfke doluydum.
Hepsinin stresten olduğunu uzmanında öğrendim.
Çaresini de uzmanından öğrendim.
Sorunlar için çare bulmaya odaklanmak, bol spor, sağlıklı beslenme alışkanlığıyla hepsini aştım. Şimdi bedensel ve zihinsel olarak 22 yaşındayım. Ne zaman doğduğum umurumda değil. Stres derken, ne dediğimi biliyorum. Özel durumumu da bunun için yazdım.
Kürd aile yapısının korunması ve geliştirilmesi amacıyla hepinizden çalışmalar yapmanızı rica ediyorum. Bu konu hakkında görüş alışverişinde bulunun lütfen. Önemli bir uyarı. Size yapılmasını istemediğinizi siz de başkasına yapmayın.

4- Sosyal ilişkiler, gençlik ve kültürel sorunlar:
İşgal güçlerinin biz Kürd halkına soykırım dayatmalarından ötürü sorunlarla boğuşmak zorunda kalan insanlarımızın çoğunluğu sosyal ilişki ortamına zaman bulamıyor. Gençlerimiz de sorunlardan kurtulmak için yalnızca en yakınlarından destek bekliyorlar. Bunları da hepimiz biliyoruz. Çare-çözüm için yine de dayanışma konusunu geliştirmeliyiz. Dayanışma anlayışı çerçevesinde bir araya gelmeyi organize etmeliyiz.

Diyaspora’da ülke dışında yaşamak zorunda kalmış olan insanlarımız kendi aralarında çalışmalar yaparak, Kürd evleri, Kürd spor salonları, Kürd sanat salonları kurmalıdırlar. Bu tür sosyal aktiviteler için devlet desteğini de alabilirler. Yer, malzeme, eğitmen ve finans desteği de alınabilinir.
Böylesi alanlarda spor yapılabilinir. Resim yapılabilinir. Tiyatromsu çalışmalar yapılabilinir. Müzik enstrümanlarının kullanımı öğrenilir. En önemlisi de insanlarımız biribirlerini tanıyabilirler, Kürdçe konuşup yazmasını öğrenebilirler. Bu tür çalışmaları yapan siyasi çevreler var ama verimli değiller. Siyasi çevreler insanlarımızın elindekini almaya çalışmışlar. Üretmeyi, kazanmayı ve paylaşmayı öğretmekle uğraşmamışlar. Bunu da hepimiz biliyoruz.

Benim önerilerim, siyasi yapılanmalardan bağımsız olarak çalışmalar yapmakla ilgilidir. Kürd soydaşlarımızın bir araya gelmeleri, dayanışma içerisinde olmaları ve yukarıda kısaca izah ettiğim sosyal çalışmalarını organize etmeleri şarttır. Kurdistan’ın hangi bölgesinden olursanız olun. Hangi siyasi görüşte olursanız olun. Kürd insanı olarak Kürd gençliğini, Kürd kültürünü korumak ve dayanışma içinde olmak amacıyla lütfen bu çalışmaları ciddiye alın ve yapın. Bu çalışmalar için Kürd olmayanları sakın aranıza almayın. Ama kendi sosyal aktivitelerinizin dışında kalan zamanınız esnasında yaşıyor olduğunuz ülkelerin insanlarıyla ve kültürleriyle entegre olmaktan çekinmeyin. Yaşadığınız ülkelerin insanlarına, inançlarına, kültürlerine özellikle de kanun ve kurallarına saygılı olalım. Bu tutumumuzu kendimize saygı duymak çerçevesinde görelim. Elbette kendi kimliğimizi koruyup sahip çıkalım. Başkalarının da kimlik ve kültürlerine saygılı olmayı prensip edinelim.

5- Siyasi çevrelerin, siyasi partilerin işleyiş sorunları:
Kurdistan’ın siyasi partileri, siyasi aşiret gibi davranıyorlar.
Siyasi plan ve projelerini kendi görüşleri doğrultusunda ve kendi taraftarlarının beklentilerine göre düzenliyorlar. İstisnasız olarak tüm siyasi kurumlarımızın mensupları, taraftarları “bizden midir?” ya da “bizden değil” gibi söylemleri kullandıklarını gördüm, dinledim. Çalışmalarını da bu anlayış çerçevesinde yürütüyorlar.
Siyasi partilerimiz, daha iyi hizmet ederek biribirleriyle yarışmaları gerekirken, maalesef biribirlerini kötülemek için yarışıyorlar. Kürd halkının düşmanlarının çirkin oyunlarından biri olan Kürd’leri ve kurumlarını karşı karşıya getirmek, savaştırmak gibi yıkıcı tutum artık son bulmalıdır.

Kürd siyasi hareketlerinin ulusal kurumlarının içine sızmış ve hatta etkin görevler üstlenmiş olan düşman elemanlarının varlığı Kürd siyasi ve ulusal kurumlarımızın Kurdistan’laşmalarının önünde en önemli ve tehlikeli engeldir. Acıklı olanı, düşman elemanlarının biliniyor olmalarına rağmen etkin olabilmeleridir.
Aslında Kürd halkı kendilerine yeterlidirler. Var olan siyasi parti ve kurumların bazıları olayların olumsuzluklarından ders çıkarmıyor. Bazı siyasi parti ve kurumlar, Kürd halkının özgürlük mücadelesine hizmet maskesi altında Kürd halkına, ülkesi Kurdistan’a ve özgürlük mücadelesine zarar veriyorlar. Düşman elemanlarının çalışmalarının sonucu nedeniyle oluşan acı olayların iç yüzü halka açıklanmalıdır. Suçluların deşifre edilmeleri, doğru ve beklenen adımdır. Görevlerini ihmal edenler de daha kaliteli eğitimle sorumluluklarının bilincini edinmelidirler.

Sakine Cansız ve çalışma arkadaşlarının katledilmeleri çok önemli bir örnektir.
Serok Apo’nun esareti daha da önemli bir diğer örnektir.
Bizim Hollanda’da rehin tutulmamız ise tüm detayları açığa çıkmış diğer bir örnektir.
Güney Kurdistan’da, Kurdistan Bölgesel Hükümetinin Bağımsızlık referandumuna karşı çıkmak, Kürd halkına yapılabilinecek açık, çirkin ve haince en kötü düşmanlıktır. Daha da çok örnekler sıralayabilirim. Ancak sorunlar Kürd halkı tarafından biliniyor.
Ben bunları yazıyorum. Sizler de tartışın. Yeni görüşler üretin. Kürd halkı adına mücadele eden siyasi yapılara-kurumlara yol göstericilik yapalım hepimiz.

Kurdistan ve halkının tarihi büyük siyasi başarı ve kazanımlarla doludur. Milattan önceki dönemler de Kürd halkının başarı ve kazanımları en üst düzeydedir.
Kassıni’ler, Mad’lar, Med’ler ve benzeri imparatorluklar Kürd halkının başarılı kazanımlarıdır. İki bin ve on bin yıl arası tarihlerde kayıtlı olan Kürd halkının kazanımları, Kürd’lerin dayanışmayla müşterek hareket etmeleri sayesinde oluşmuştur. Milattan önce de Eyubî’ler, Mervanî’ler gibi Kürd halkının büyük devletlerinin varlığı kayıtlarda mevcuttur.
Beş yüz yıl önceki tarihlerde Kürd halkının krallıklarının müşterek hareket etmeleri sayesinde ve Osmanlı’larla anlaşmalı olarak yapılmış olan Çaldıran savaşları kazanılmıştır. Yine Kürd halkının krallıklarının müşterek hareket etmeleri sayesinde Osmanlı Devleti bir Dünya Devleti oluvermiştir. Arap yarımadasına da bu sayede yerleşmiştir.
Altı yüz otuz yılında İslam Halifesi Kurdistan’ı işgal edince, İslam orduları Kürd kültürüne ait ne varsa hepsini yok ettiler. Bugünkü İşid denen terör örgütünün yaptığı gibi. Altı yüz otuz yılında Kurdistan’a yapılmış olan saldırı sonrası ve işgal Kürd halkını kendi Kürd kimliğinden uzaklaştırıp İslamlaştırmaya dayattı. O tarihten sonra Kürd halkının Kürd’lük kimliği zayıflamaya başladı.
Osmanlı’larla yapılmış olan antlaşma ise Kürd halkını adım adım geriye götürmüştür.

Son İşid terörünün organize edilip Kürd topraklarına saldırması ise Kürd’lüğü yok etmek için son darbe planıdır. Türk İslam sentezinin son çirkin oyunudur. Kürd halkının siyasi yapılanmaları müşterek hareket ederek İşid ve benzeri örgütlerin saldırılarını boşa çıkardılar.
Ciddi olumsuz tartışmalara rağmen Kürd halkının askeri güçleri İşid ve benzeri terör saldırısına karşı başarılı olabildiler. Kürd halkını yok etmeyi amaçlayan çirkin oyunları boşa çıkarabildiler.
Bu anlayışı canlı tutmak Kürd halkının kurtuluşunun ilk adımı olur. Bu ruhu canlı tutarak geliştirip kalıcılaştırmak amacıyla çalışmalıyız. Bunu başarmalıyız. İkinci adım, Kürd’leri yok etmeye çalışan güçlerden çok daha fazla güçlü DEVLET güçleriyle anlaşmalar yaparak ortaklık temelinde hareket etmeyi sağlamayı da başarmalıyız. Bu siyasilerin iş ve sorumluluklarıdır. Bir siyasi parti Türkiye ile diğeri İran ile işbirliği anlaşması yaptığında, Türkiye-İran çıkarlarına hizmet edilmemelidir. Her iki partinin de Kurd u Kurdistan çıkarlarına hizmet etmelidirler.
Bunun çok zor bir durum olduğunu hepimiz biliyoruz.
Her siyasi Kürd partisi herhangi bir devlet güzüyle anlaşma yaparak diğer bir Kürd siyasi parti, kurum veya şahsa zarar vermeyi üstlenirse eğer, özünde kendisine ve hizmet ediyor olduğu halkına da zarar vermiş olur.

Kürd siyasi ve partilerinin müşterek hareket etmelerinin kurumu oluşturulmalıdır. Oluşacak kurum tüm Kurdistani siyasi oluşumları temsil ve denetleme yetkisine sahip olmalıdır. Böylesi bir oluşumun kanun ve kuralları olmalıdır. Kanun ve kuralların tüm Kurdistani siyasi kurumlarca kabul edilmelidir. Böylesi bir çalışma çok ciddi ve kabullenebilinir çerçevede olmalıdır. Oluşacak müşterek kurumun çerçevesi, kanun ve kuralları tüm katılımcılar tarafından kabul edilmelidir. Ulusal kongre adı yıllardır dolaşıp duruyor.
1996-1997 yıllarında yapılan çalışmaların içerisinde ben de vardım. Gördüm ki her Kürd siyasi hareketinin içerisinde Kürd düşmanlarının elleri, ayakları, gözleri, kulakları olduğunu hayretle öğrendim. Bu durum halen düzelmiş değil. Kürd siyasi hareketlerinin şimdiki konum ve durumları çok daha iyidir. Olanakları çok daha iyidir. Biribirleriyle ilişkileri daha iyidir. Ancak Kürd halkının beklentileri de çok daha fazladır. Kürd halkının Kürd siyasi hareketlerinden beklentileri, Bağımsız Birleşik Kurdistan devletinin resmileşmesini sağlamalarıdır. Dolayısıyla Kürd siyasi hareketlerinin partiler üstü müşterek bir kurum oluşturmaları şarttır. Bu beklentiler pek kolay beklentiler, kolay istekler değildirler. Ancak başka da seçeneğimiz yoktur. Müşterek bir kurumun en önemli görevi neyin nasıl ve ne zaman yapılacağı konusunu araştırıp soruşturup tarafları bilgilendirmesi olmalıdır. Partiler arası istişare ortamını güncellemelidir.

Bugün, çok derin bir acıyla bir Kürd siyasi hareketin diğer Kürd siyasi partisine danışmadan Kerkük’te bazı üsleri Irak merkezi hükümeti adına hareket eden İran devletinin organizesinde olan Haşdi Şabi denen silahlı güce teslim etti.
Bu hata Kürd’lüğe yapılmış olan çok acı bir ihanettir.
Türkiye devletinin faşist unsurları avuçlarını ovuşturuyorlar. Kürd halkı bugünleri aşacak ve Bağımsız Birleşik Kurdistan Devletini resmileştirecektir. Kürd halkı ve Kurdistan için başka bir seçenek te yoktur.
Benim yazdıklarım da bu inanca kararlıca hizmettir.

Hepinizden beklentim de bu inanca katkı sunmaktır. Bu yazının içeriğini genişleterek tartışmanızı ve paylaşmanızı rica ediyorum.
Bugün Kerkük ilimize sinsice, haince ve alçakça yapılmış olan saldırı, hepimizin Bağımsız Birleşik Kurdistan Devletine hizmet için malzeme olsun.
Zorluklarımız olacak elbette, ancak zafer de kesin olacaktır. Buna inanın.
Bugün Kerkük’e yapılmış olan saldırı, Bağımsız Birleşik Kurdistan Devletinin resmileşmesine koca bir adım yaklaştırmıştır.
İnançla hepinizi de inançla Kürdçülüğe sarılmaya davet ediyorum.
Yürek dolusu selamlar.
Dem a we xweş.

Saygılarımla, Hüseyin Baybaşin