Kurdistanımızın işgal altında olması biz Kürdlerin hepsinin zulüm ile birlikte yaşamaya sürüklediği gerçeğinin sıkıntıları bir yana bazen de özel sipariş verilmiş gibi önümüze bazı piç dölleri sürülüyor. Maalesef bu döller bazen bizim kendi halkımızdan soyumuzdan da olabiliyorlar. Dilaver Eren denen sokak fahişesi başı çeken piç döllerinden biridir. 1995 yılında Tuncelili bir tanıdığım olan Kemal Sarıtaş aracılığıyla bu ite bir iş bulmam rica edildi. Londra’da kardeşiyle birlikte yanıma getirildi. Kardeşi Enis Eren pırlanta gibi bir Kürd genciydi. Kemal Burkay’ın liderliğinde siyasi çalışmalar yürüten PSK yani Kurdistan Sosyalist Partisi’nin Londra bürosunda görevliydi.Şimdi rahmetli olmuş, nur içinde yatsın. O dönemde Enis,yani Dilaver Eren’in kardeşi, Londra’da yaşayan Tuncelili olan tanıdığım Kemal Sarıtaş’ın da ayrıca özel şoförlüğünü yapıyordu. Çok affedersiniz, Dilaver Eren denen piçte Kemal Sarıtaş’ın İstanbul Bakırköy’de bürosunda çalışıyordu. Dolayısıyla, Tuncelili Kemal Sarıtaş hem dil kursuna gidiyordu hem de kendi alüminyum işlerini yürütüyordu ve bazen bizim de ilginizi rica ediyordu. Kenan Sarıtaş şimdi yaşamıyor. Dilaver denen piçin onun katledilişinde ne kadar payı var, bilmiyorum. Çünkü para için her şeyi yapıyorlar. Ancak benim için Kemal Sarıtaş, kardeşleri ve ailesi değerlidirler. Benim için çok değerli olan bu şahıs ben Hollanda’da rehin alındıktan kısa süre sonra maalesef kalleşçe katledildi. Bu tanıdığımın davası şimdilik kapalı duruyor. Ama ben bu davaya mutlaka döneceğim. Günü gelinceye kadar. Bu tanıdığım ve Enis tarafından yanıma getirilen Dilaver denen piç Türkiye’de hayatının tehlikede olduğunu, Avrupa’da yaşamını idame edebilmek için bir iş bulmamı rica ettiler. Dilaver denen çok affedersiniz bu kahpe Almancı bildiğini söyledi. İngilizce hiç bilmiyordu. Dolayısıyla kendisine İngiltere’de bir iş bulma imkânımız zordu. Çünkü oturumu yoktu. Almanya’da Bonn şehrinde yaşayan Ali Qazi adlı çok saygıdeğer benim dostum, Kürd halkının eşsiz lideri Mahabad Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Cumhurbaşkanı Qazi Muhammed’in tek oğludur. Hala çocuklarıyla birlikte beni ziyaret ederler. Çok sağ olsunlar. İleri yaşına rağmen dinç ve saygıdeğer bir Kürd dostudur. Kendisine rica ettim. Dilaver denen ite, bir iş bulsun. Çok sağ olsun kêkê Ali, Dilaver’e Bonn’da ki kendi iş yerinde bir iş verdi. Dilaver iti, Bonn’da kaldığı sürece saygıdeğer dostum Ali Qazi’nin yanında çalıştı. Ayrıca kendisine yatacak yerde temin etti. 24 Aralık 1995 yılında ben Hollanda’ya girişte Breda şehrinde verilmiş olan ihbar dolayısıyla polis tarafından durdurulup rehin alındım. Dilaver denen it sürekli olarak ziyaretime gelip gitti. Her defasında ayrı bir tanıdığımla ziyarete geldi. Bunlar hep hapishane defterinde kayıtlıdır. Sürekli olarak masrafını ve harçlığını verdim. Ali Qazi’nin verdiği maaş kendisine yetmiyor düşüncesiyle. Bu çalışmaları da bunları da söylemek hoş değil. Ama onun yalan içerikli ifadelerinin iç yüzünü sizlere gösterebilmek için söyleme gereği duydum. Ben bir yıl tutuklu kaldıktan sonra Hollanda’da ev hapsinde olmak şartıyla serbest kaldım. Bir yıla yakın bir süre sonra yeniden hapsedildim. Ben ev hapsindeyken Dilaver itinin bazı pislikleri ortaya çıktı. Kendisi Hollanda’da yaşayan Zeki adında bir hemşerimin teslim ettiği parayla ortadan kayıplara karıştı. Sonra abisi Mehmet Ali Eren Hollanda’ya geldi. Değerli bir dostum olan Serhat Bucak huzurunda Dilaver’e verilen parayı üç ay içinde kendisinin iade edeceğini söyledi. Mehmet Ali Eren sözünü tutmayınca ben de kendisini aradım ve terbiyesizliğin gereği yok, borcunu ver ya da avukatımı gönderir senden bunu tahsil ederim,dedim. Çünkü rahatsız oldum. Mehmet Ali Eren, kardeşi Dilaver Eren denen piçi yanına alıp Belçika’ya PKK derneğine gidip sığındılar. Ali Haydar Kaytan ve Ahmet Aktaş beylerden yardım istediler. Ahmet Aktaş beyin Hollanda’da ki avukatımın bürosuna mesaj gönderip kendilerini aramamı rica etmişlerdi. Ben de aradım. Ahmet Aktaş Bey dedi ki; ‘‘Mehmet Ali Eren ve kardeşi Dilaver Eren yanımızdalar. Sen onları öldürecekmişsin. Mehmet Ali diyor ki, Dilaver, Hüseyin’in arkasından boş boğazlık yapmış. Hüseyin de kızmış, haklıdır da. Biraderi affetsin. Hüseyin’in parasını da en kısa sürede ödeyeceğim, diyor. Bizim senden ricamız, Mehmet Ali ve kardeşinin istediği kısa bir süre. Paranı vermeleri için onlara biraz daha sabret. Senden ricamız budur.’’
Ben de dedim ki; Bu it herifler yanınıza gelerek suçlarını örtbas etmeye çalışıyorlarsa suçlarını önce izah etsinler.
Mehmet Ali geldi önce hesap gördü, sizin de tanıdığınız Sedat Bucak cemaat yaptı ve parayı vermediği zamanda telefonumdan saklandı, kaçtı. Ben de kızdım kendisine ,terbiyesini bilmesini istedim ama onları öldürmek gibi ne kararım ne de öyle bir niyetim yok , terbiyesizlik yapmışlar. O halde dedim öyleyse paramı size bıraksınlar, siz bana gönderirsiniz. Ahmet Aktaş da bana sevgili Hüseyin biz öyle bir sorumluluk alamayız ,çocuk gibi bize yalvarıyorlar. Kafaları önünde, Dilaver sürekli gözyaşı döküyor.Biz de senden onlara biraz süre vermeni rica ediyoruz, hepsi bu. Bir de Mehmet Ali diyor ki Dilaver boşboğazlık yapmış Hüseyin’den af diliyoruz. Ali Haydar Kaytan da burada ricamız var bunu kabul edersen memnun oluruz, dediler. Ben de Mehmet Aktaş ve Ali Haydar Kaytan Beylere sorun yok dedim, kapatıyoruz konuyu. Affedilecek bir konu da yok Türkiye’deki avukatımı tanıyorlar parayı avukatıma bıraksınlar ve konuyu kapatalım dedim. Ahmet Aktaş ve Ali Haydar beyler bana teşekkür ettiler ve konuyu öylece kapattık. Bu telefon konuşmasının kayıtları Hollanda’daki davamın dosyasında ve avukatlarımın bürosunda mevcuttur. Bunları da paylaşacağım Ahmet Aktaş beyin bana ne dediği, Mehmet Ali’ye ne dediğim, bunların başkalarına ne dediği hepsinin kayıtları var bunları açıklayacağım. Ben Hollanda’da bulunduğum ev hapsinden yeniden tutuklandığımda , İstanbul Bakırköy’de katledilen Sadık Öge adlı şahsın katli ile ben ve bir yakınım suçlandık. Benim ve yakınımın bu şahsın katledilmesinde hiçbir ilgimiz yoktur ve olamaz da. Çünkü bu adamla bir ilişkimiz bir bağımız alışverişimiz alıp veremediğimiz yok.Bir insan durup dururken katledilemez.İlgimizin olması için de ortada hiçbir neden yoktur ancak Hollanda ve Türkiye’nin kendi aralarında anlaştıkları çerçevede benim burada susturulmak amacıyla hapsedilmem gerekiyordu ve o davayı da çok çirkin bir şekilde kullandılar ama bilindiği gibi Türkiye’de benim o yakınlarım Beraat ettiler .Türkiye’deki savcılık ve mahkemesi o konuda dürüst davrandılar ve bizim cinayet olayı ile bir bağımız olmadığını, o yakınlarımın benimle direkt bir ilişkilerinin olmadığını tespit ettiler. Bizim için hukuki açıdan dava kapanmıştır ancak ahlaki açıdan dava açıktır. Rahmetli Sadık Öge ‘nin ailesine başsağlığı ve sabır diliyorum. Tekrar bu davayı yeniden güncellediğim için beni mazur görsünler dava dosyasının içerisindeki ifade tutanaklarında ,Dilaver Eren denen sokak fahişesinin üç ayrı ifadesi var. Bu üç ifadelerinden her biri birbiriyle çelişkilidir.Demektir ki burada sakladığı önemli bir husus var. Benimle nasıl tanıştığına dair yalan söylüyor, hapishanede beni hiç ziyaret etmediğine dair ifade veriyor yalan söylüyor, o dönemde benimle nasıl görüştüğüne dair yalan söylüyor. Ayrıca beni Almanya polisine şikayet ettiğini söylüyor bunu da yalan söylüyor çünkü etmişse beni Hollanda polisine şikayet etmiş olabilir. Benim Almanya ile bir bağım yoktu. Ama abisi ile beraber PKK derneğine gidip şikayet ettiklerini, dizlerinin üstüne çöküp yalvardıklarını, yardım istediklerine hiç değinmiyor. Dosyadaki bu itin ifadelerinden anlaşılıyor ki,Dilaver Eren Osman Katmer denen biriyle İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nı dolandırıyorlar.Parayı rahmetli Sadık Öge’nin yanına bırakıyorlar. Bakırköy’de hangi eve nasıl gittiklerini detaylı olarak izah ediyor Osman Katmer. Sonra Sadık Öge ,Osman Katmer ve Dilaver Eren denen affedersiniz piç Bulgaristan üzerinden Londra’ya gidiyorlar. Dilaver Eren’in kardeşinin evine yerleşiyorlar, sonra Sadık Öge ve Dilaver Türkiye’ye geri dönüyorlar. Osman Katmer denen şahıs ve yanında başka biriyle onlara başka bir ev kira alıyorlar. Osman Katmer’e bazen para gönderiyorlar, paranın rakamları da yazılı bazen 250.000 dolar 200 bin dolar falan. Anlaşılıyor ki İstanbul Menkul Kıymetler Borsasını dolandırdıkları para 15 milyon dolardan daha fazladır. Paranın geriye kalanını göndermediklerinden dolayı Osman Katmer bunu ifade ediyor. Osman Katmer Bulgaristan’a dönüyor ve Dilaver Eren ile Sadık Öge’yi görüşmeye çağırıyor. Dilaver ile bay Öge Bulgaristan’a gidip Osman Katmer ile görüşüyorlar. Osman Katmer ‘e “Sen İstanbul’a gelirsen tutuklanırsın, senin hissen olan parayı nereye istiyorsan oraya teslim ederim” diyerek ikna ediyorlar. Dilaver Eren ve Sadık Öge Bulgaristan’dan Türkiye’ye döndükten çok kısa bir süre, birkaç gün sonra Sadık Öge Bakırköy sahilde bir parkta katlediliyor.Sonra Dilaver Eren Bulgaristan’a Osman Katmer ile görüşmeye gidiyor. Osman Katmer ‘in ifadesinde izah ettiğine göre Dilaver Eren Bulgaristan’da Bay Katmere “Senin paran bende, Sadık Öge rahmetli oldu ama paralar bende. Bizler göz altındayız biraz sabret senin payın olan paranın hepsini ben sana vereceğim” diyor .Osman ikna oluyor ve Dilaver İstanbul’a dönüyor, sonra tekrardan Osman Katmer’in telefonlarına çıkmıyor. Osman da fikir değiştiriyor Türkiye’ye dönüp teslim oluyor ve olayları poliste savcılıkta ve mahkemede detaylı ile bir şekilde izah ediyor. Bu ifadeleri ve Dilaver Eren denen sokak fahişesinin üç ayrı ifadesini yayınlayacağım ki insanlarımız bu pislikleri bilmiş olsunlar, yayınlayacağım ki Sadık Öge nin esas katilinin kim olduğunu öğrensinler.Benim avukatlarım savcılıkla bendeki bilgileri teslim etmek üzere görüşmeye başladılar.Bu davayı yeniden açtıracağım ve bu katilin kim olduğunu bulacağız .Dilaver Eren’in buradaki rolü de netleşecek. Ayrıca Sadık Öge’nin ailesi ve yakınları da kusura bakmasınlar,bu benim için çok önemli bir husustur çünkü bu davada beni ve bir yakınımı suçlamışlar ki bu tamamen iftiradır.Şimdi rahmetli Öge’nin yakınlarına soruyorum.Hepiniz Osman Katmer’in ifadelerini biliyorsunuz.Borsadan dolandırılmış olan 15 milyon dolara yakın paranın paylaştırılmasından ötürü Bay Öge’nin katledildiğini de biliyorsunuz.Bu pisliğin başını Dilaver Eren denen sokak fahişesinin çektiğini de biliyorsunuz .Peki 25 yıldır benim ve bir yakınımın adının Sadık Öge’nin katledilmesi ile anılmasına neden sessiz kaldınız ? Şimdi sizlere ,bu vebali benim kapımdan veya yakınımın kapısından temizlemeniz için rica ediyorum .Mehmet Ali Eren bir kez Sedat Bucak Bey aracı etti sonra Ahmet Aktaş Ali Haydar Kaytan Bey’i aracı etti.Kardeşin olacak sokak fahişesi Dilaver Eren’i korumak istemeni anlayışla karşılarım. Şimdi aynı kardeşin olacak o sokak fahişesinin pisliklerini örtbas etmek için kime gideceksin ? Kardeşinin üç ayrı ifadesini oku..Senin kardeşin olacak sokak fahişesi, Osman Katmer ve rahmetli Öge ile dolandırdıkları paradan sana ne kadar büyük pay verdilerse orasını da sen biliyorsun. Bu işi temizlemen gerekiyor sessiz kalıyorsan demektir ki sen de kardeşin gibi bu katli örtbas etmeye çalışıyorsun.
Saygılarımla,Hisên Baybas