Esaret koşullarında üretken olmak ne kadar önemlidir? Bu sorunun yanıtı herkes açısından aynı olmayabilir. Şahsen her akşam, gün boyu neler yapmış olduğumu gözden geçirip bir değerlendirme yaparım. Esirlik esaretinden önce dışarıdaki yaşamımda da aynı anlayış çerçevesindeydi.
Esirlikten önceki yaşamımın birinci derecede önemli olan sorumluluklarımı eksiksiz olarak yerine getirmekti. Yaptıklarım yeterli miydi, yeterli değil miydi, diye sorarsam kendime, net ve doğru yanıtını bulamam. Doğruluğuna inandığımı en iyi derecede yapmaya çalıştığımı söyleyebilirim. Barbar bir devlet yapısının faşist prensiplerle yönetildiği Türkiye’de doğup büyümemiş olsaydım, çok daha fazla verimli, yararlı çalışmalarım olurdu diyebilirim. Bu yazı ile iki hususu sizlerle paylaşmayı arzu ediyorum.
Birincisi, en zor koşullarda, olanakların çok kısıtlı olması, bizim verimlice üretken olmamıza engel değildir. Sorumluluklarımızın bilinciyle, şartları zorlayarak yararlı üretkenliği geliştirebiliriz.
Bireysel arayışların esiri olmadan toplumsal gereksinimleri dikkate alarak, kendimize ve sorumlu olduğumuz yakınlarımıza da yararlı hizmetler yapabiliriz.
İkinci olarak, bu esaret sürecinde özlemin önemini algıladım. Esaretten önceki, yaşamımda sorumluluklarımı yerine getirmekle yoğundum. Özlem duygusunu yaşamamış olduğumu fark ettim.
Şimdi, kaliteli bir sohbeti, temiz havada yürümeyi, istediğim yiyeceği yiyebilmeyi, istediğim elbiseyi giymeyi, yedi metrekarelik kafesimsi bir mekandan dışarı çıkmayı, bulanıkta olsa bir akarsuda yüzmeyi, istediğim televizyon kanalını izlemeyi, istediğim kitabı okumayı, çocuklarıma yemek pişirip onlarla birlikte yemeyi(bunu hep yapardım) çocuklarımla parkta oynamayı arıyor ve özlüyorum. Özlemekten çok, haz-mutluluk duyuyorum.
Olumlu ve güzel düşüncelerle zaman ve emeklerimizi verimli, yararlı üretkenliğe, paylaşmaya harcamanız dileğiyle özlemeyi de tanımanız önerisiyle hoşça kalınız. Dem xweş.
04-04-2019
Saygılarımla, Hisên Baybaş