ERDOĞAN’IN BAŞKANLIK SİSTEMİ

0
1221

AK Parti yönetimi Türkiye’de tek güç olduğu ikinci dönem iktidar sonrasından itibaren kuruluş amacının tamamen dışına çıktı. Temel insan haklarını güvence altına almak ekonomik gelişmeyi kalıcılaştırmak Kürt sorununu çözümleyerek Türkiye’yi ileri uygarlık düzeyine çıkarmak Türkiye’nin ileri uygarlık düzeyinde devlet yapısına kavuşturmak gibi ideal vaatler unutuldu. İkinci dönem sonucuna doğru bu vaatler tamamen unutuldu ve yeni bir vizyona yöneldi. Tamamen Türkiye’nin aleyhine dünya standartlarının çok gerisinde başkanlık sistemi öne çıkarıldı.

Başkanlık sisteminin Türkiye’ye hiçbir yararı olmayacaktır. Aksine Türkiye tek adam yönetimine teslim edilecek ki bu diktatörlüktür. Amerika birleşik devletlerinde başkanlık sistemini örnek alan başkanlık sistemi değildir. Türkiye için Bay Erdoğan’ın sistemidir. Bay Erdoğan’ın Türkiye için istediği başkanlık sisteminin adı diktatörlük sistemidir. Ancak adına başkanlık diyor. ABD de hukuk egemendir. Bir hâkim devlet başkanını sorgulayabiliyor, gerekirse kendisinin görevden alınmasını gerektirecek düzeyde cezalandırabiliyor. Başkanın yalan konuşması bile bir hâkim tarafından cezalandırılması ve görevden alınmasına yeterli nedendir. Bill Clinton‘ın Monica Lewinski adlı hanımla evlilik dışı ilişkisini inkâr etmesi skandal şekilde dünyayı meşgul etmişti. Rüşvet kayırma gibi bir konu ise Amerika Birleşik Devletlerinin başkanının uygulayabileceği bir işlem olamaz. Yolu yoktur, imkânı yoktur. Tek başına değildir.

Başkanlık sistemidir, ancak tek başına karar verebileceği konular yok gibidir. Çünkü sistem öyle kurulmuş başkanın bir bakan, bürokrat ataması veya bütçe harcaması gibi devletin işleyişinin temel gereksinim kararları kongre tarafından onaylanması lazım. Ayrıca senatonun kabul etmesi gerekir. Anayasa mahkemesinin istediği kararı ret etme yetkisi var. Ayrıca ABD birleşik devlettir. Yerel devletlerin valilerini halk seçiyor ve kanunlarını da kendileri belirliyor. Yani Türkiye’de tabiri ile eyalet sistemi diyorlar ancak Amerika birleşik devletleri o eyaletleri devlet olarak tanımlıyor. Yerel devlet yönetimleri yalnızca dış güvenlik ve dış ilişkiler merkezi iktidarların denetimine bırakıyor. Yani yerel yönetimler dış güvenlik ve dış ilişkiler işleri ile ilgilenmezler iç işlerinde tamamen bağımsızdırlar. Bazı yerel devletlerin idam cezaları yoktur. Bazı yerel devletlerinde hukuki düzenleme bir diğer devletin hukuki düzenlemesinden farklıdır. Ulusal kongre ve senato başkanın uygulamalarını denetleyebiliyor, sorgulayabiliyor. Basın tamamen bağımsızdır. Başkan yalnızca hizmetçidir. Yani bu görünmesi gerekir. Hukuk devletidir Amerika Birleşik devletleri. Türkiye’nin bugün parlamento varken seçilmiş vekil ve başkan varken yani vekil ve başvekil seçilmiş olarak var iken bunlar mevcut cumhurbaşkanı Bay Erdoğan tarafından işlevsiz bırakılabiliyor. Basın Bay Erdoğan’ı eleştiremiyor.

Örneğin Bay Erdoğan’ın talimatıyla kanunsuzca Suriye’ye gönderilen silah ve mühimmat hâkim ve savcılar tarafından sorgulanamıyor. Basın o olayların doğruluğunu halka söyleyemiyor. Başbakan bile Bay Erdoğan’ın kanunsuz müdahalelerine maruz kalıyor. Bu gün bu durum böyledir. Bay Erdoğan’ın istediği başkanlık sistemi ise kendisinin bugün yapıyor olduğu kanunsuzlukları parmağını oynatarak yapabilmesidir. Öyle bir sistem istiyor adına Başkanlık dediği formalitedir. Parlamento fes edilecek başkanlık sistemi kararı alındıktan sonra milletin seçtiği vekiller seçilmemiş sayılacaktır. Milletvekilliği sistemi kalkacaktır. Hitler döneminin Almanya’sı gibi bir sistem oluşturuyor. Böylesi bir başkanlık istiyor Bay Erdoğan ABD gibi bir hukuk devleti başkanlığını istemiyor. Tek adam yönetim anlayışı yeni bir diktatörlük rejimidir. Bu günkü dünya düzeninde Türkiye’yi yıkıma götürür. Zaten şimdi bay Erdoğan başkan gibi davranıyor, bunu resmileştirecek, istediği bu.

Hukukun işlemediği yargının basının bağımsız olmadığı sistemler halkı ve ülkeyi geriye götürür. Halkın devlete karşı isyan etmesi kaçınılmaz olur. İran yönetimi Suriye’nin Esad yönetiminin gerisinde kalacak bir başkanlık sistemini uygulamaya geçirilmesi dayatılıyor Bay Erdoğan tarafından. Türkiye’de çoğulcu parlamenter sistem vardır ve işliyor. Bay Erdoğan yargı kararlarına basın yayının işleyişine ve parlamentoya kanunsuzca müdahale etmekten vazgeçerse ve Avrupa birliğinin normlarına uygun kanunlar yasal düzenlemelerle yeniden yapılanma oluşursa, Türkiye için ön açıcı bir durum oluşur.

Bay Erdoğan Kürt sorununu yasal düzenleme ile çözümlenmesini engellediğinden Kürt halkını Türkiye devlet çatısı altında tutmak imkânsızlaştı. Demokratik Türkiye’nin NATO üyesi ve Avrupa birliği üyesi bir uygar devlet olarak ancak kalıcı olabilir. Bağımsız Kürdistan devletlerinin kuruluşuna yardımcı olması Türkiye’nin çıkarına olur. Türkiye’nin Kürt halkıyla federasyon yapısının şansını bile kaçırdı. İlan edilmemiş Üçünçü Dünya savaşı sürecini yaşıyoruz. Bu sürecin sonu gelecek ila ki bağımsız Kürdistan kurulmadan bir sonuç gelmeyecek ve bunu Bay Erdoğan’da biliyor. Bay Erdoğan’ın yanlış politikası olmasaydı, Türkiye Kürdistan’ın tamamıyla birleşik federal yapısına gidile bilinirdi. Ancak artık bu imkânsızlaştı.

Bay Erdoğan’ın böylesi bir başkanlık sistemi dayatması Hitler Almanya’sına kadar geri gidip bir örnek göstermesine gerek yok. Bay Erdoğan’ın istemiş olduğu başkanlık sistemin dayatması Türkiye’yi Saddam Irak’ın veya Esad Suriye’sine dönüştürür. Tek adam yönetimi Türkiye için hiç uygun değil. İnsan beşerdir yanlış kararlar alabilir. İnsan hata yapabilir. Hitler, Saddam ve Esad gibi diktatörler sürekli aldıkları yanlış kararlarla ülkelerini yıkıma sürükledi. Bay Erdoğan’ın kendi çevresiyle yapmış olduğu kanunsuzluklarla kendisinin denetlemeyişinden kaynaklanıyor. Yani Bay Erdoğan ve çevresi de devlet denetleme kurulu tarafından denetlenmiş olsaydı kendileri bu kadar yolsuzluklara imza atamazlardı. Bu kadar kanunsuzluklara rahatça imza atamazdı, yani bu kadar kanunsuzluklar yapamazlardı. Milyonlarca dolar ayakkabıların içinden çıkan para için kimse hesap soramadı. Yani bir bankanın müdürü kendi maaşının yıllık gelirinin üzerinde bir para bulundurursa hesabını vermek zorundadır. Burada milyonlarca dolar ayakkabı kutularının içinde yasa dışı bir para nerden geldiği bilinmeyen bir para için Bay Erdoğan talimat verdi diye hiçbir savcı, hiçbir yargıç kurumu müdahale edemedi.

Dolayısıyla tek adam devlet yapısı sistem yönetimi kesinlikle uygar bir ülkenin halkının yararına olmaz. Devletin, devleti yönetenlerin denetimi yapılabilmesi için güçler paylaşımının sağlıya cağı sistemler yönetilen ülkeler için olmazsa olmazdır. Denge sağlayacağı sistemlerle yönetilen ülkeler gelişen kalıcı devlet yapılardı. Yasama, yönetme, yürütme ve denetleme tamamen bağımsız devlet kurumları olarak görev yapmalıdır. Bağımsız yargı ve haber verme kurumları işlemelidir. Türkiye başkanlık düzenine adım atmadan NATO tarafından dışlanır, Avrupa birliği kapıyı kapatır ve bölge bağımsız Kürdistan’ın kurulmasıyla istikrara kavuşması için bir beklentiye girer. Buda biraz uzun sürer.

Bizim uyarımız Bay Erdoğan ve çevresinin dışında Türkiye’de muhalefet ve iktidar çevrelerinin Bay Erdoğan’ın bu yıkıcı sevdadan vazgeçirmek için harekete geçmeleridir. Bay Erdoğan’ın Ak Parti iktidarı Türkiye’de çağ atlatacak düzeyde gelişmelere imza attılar. Bu gelişmeleri bu başarıları da mevcut parlamenter sistemle başardılar. Ne oldu da bu parlamenter sistem işleyemez oldu?

Parlamenter sisteminin işleyememesinin önündeki tek engel Bay Erdoğan’ın kanunsuz uygulamalarıdır. Kendisinin ve çevresinin boğazına kadar yolsuzluklara, kanunsuzluklara bulaşmış olmalarıdır. Bu kanunsuzlukların hesabının sorulmasını engellemek için Türkiye’yi felakete sürüklüyor ve bir başkanlık sistemi dayatması içine giriyor. Bu barbarca zihniyetin yasal çerçevede etkisizleştirilmesi gerekir. Aksi takdir de Türkiye kendisini toparlama olanağından uzaklaşır. Yani bu halk kendisini toparlayamaz, kendisini toparlama olanağından uzaklaşır derken kısa sürede olanaksızdır; bunu demek istiyorum. Uzun vade de Türkiye bu sancıların, sıkıntıların zararını çeker ve nerde duracağı da belli olmaz. Bay Erdoğan’ın başkanlık sistemi dayatması için bu çerçevede görüş paylaşmak istedim.

Saygılarımla,
Hüseyin Baybaşin