Saddam Hüseyin Kurd düşmanıydı, Kurd katiliydi ve zulümkâr bir karakterdi. Halepçe’de kullandıkları zehiri Türkiye’nin devlet şirketi olan Anadolu Petrolleri şirketi, Almanya’dan ve Hollanda’dan taşımıştı. Organize edenler de yine Saddam’ın ve Türkiye’nin çeteleri birlikteydi.
İsrail Devleti kendilerine yapılan 7 Kasım saldırısından sonra Hamas’ı etkisizleştirmek için Gazze’ye girdiklerinde, Saddam Hüseyin’in Hamas tarafından dikilmiş olan heykelini yıktılar ve heykelin karşısındaki duvara da “Kurdîstan” yazdılar. “Biz böylece Kurdîstan’ı anıyoruz,” dediler.
Erdoğan da Saddam gibi “Kurd yoktur, Kurdîstan yoktur” demekle kalmadı. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasına ortak olan Filistinlileri de desteklemeye kalktı. Demek ki Kuvayi Milliye üyeleri gibi Erdoğan da vatan hainidir. Şimdi kendi kendine biraz boşboğazlık yaparak İsrail’i tehdit ederse, İsrail de kendisine cevap verir. Gayet makul bir cevap vermiş. Kaldı ki Erdoğan her gün İsrail’e yönelik iftiralarda bulunuyor. TRT’de İsrail’e yönelik yalanlarla haberler yansıtıyor.
Evet, orada bir savaş var. Orada suçsuz insanlar yaşamlarını yitiriyorlar. Orada bir felaket var. Bunun nedenlerini de çok doğru okumak lazım. Buna çıkış yolu bulmaya çalışmak gerekir. Erdoğan’ın yaptığı tek taraflı bir duruştur. Kurdîstan’da yüz yıldır yapılan zulmün en ağırı, Kuvayi Milliye dedikleri katil sürüsünün yaptıklarından sonra en ağır katliamlar Erdoğan döneminde olmuştur. Belki Erdoğan’a bunları hatırlatmak gerekir. Saddam da ne kadar sıkışırsa Kurdlerin kapısını çalardı. Erdoğan da Kurdlerin sayesinde seçildi. Hala sıkıştıkça Kurd’lere kardeş diyor. Elbette ki onun da çete ekibinin de sonu Saddam’dan beter olacaktır.
İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın söylemleri çok nezaket kuralları çerçevesinde olmuş. Erdoğan’ın hak ettiği kadarı bile değil. Daha fazlasını söylemesi gerekiyordu.