Avrupa yapılanması bünyesinde yapılmış olan olumsuzlukları araştırdık. Araştırdıkça gördük ki durum çok vahim. Yanlışlar serisiyle değil, ihanetler zinciriyle karşı karşıya olduğumuzu fark ettik. Yani bir acının ihaneti değil, bir ajan organizasyonu oluşmuş olduğunu gördük. Bu ihanet odağı, kurtuluş mücadelesinin sırtında kambur olmakla kalmamış, mücadelenin kalbine saplanmış bir düşman hançeri olduğunu anladık. Mücadelenin sırtında ve kalbinde Kurdistan işgalcilerinin, terör devletlerinin karar merciileri oluşmuştu.
Bu yapıya hizmet etmeyen veya hizmet etmek istemeyen insanlarımız sorgulanmış, işkencelere maruz kalmış, dışlandıkları halde yaşam alanları kontrol altında tutulmuş ve sürekli olarak ezilmişlerdir. Aynı şekilde, organizeli bir şekilde iş güç sahibi olan insanlarımızın işlerine zarar vermişler, tezgahlarını oyunlarla ve zor kullanarak ellerinden almışlardır. Yurtsever insanlarımızı hedef almışlardır. Şahsıma ve yakınlarıma yönelik sürekli olarak taciz etmekten vazgeçmemişlerdir.
Bu olayları, hareketin her düzeyindeki yöneticilere genişçe izah ettik. Bize boş vaatlerin dışında hiçbir çalışma yapamadıklarını gördük. Bizim için hiçbir ciddi adım atılmadığını söylemeliyim. Olayları yazıp paylaşmaya başladığımızda, çevremdeki insanları tehditle ve baskıyla susturmaya çalıştılar. Bu tutmayınca, “Biz bu olayları bilmiyorduk, söylediğiniz için teşekkür ederiz. Haklısınız, siz bizim için çok değerlisiniz. Komisyon kurup soruşturacağız, bu olayları düzelteceğiz, mağdur insanlarımızın mağduriyetlerini gidereceğiz.” şeklinde sözler verdiler.
Sürekli olarak Brüksel’deki yöneticilerin engellemelerine takılan bazı çalışmalar oldu. Brüksel’deki yöneticiler uzun süre beni oyaladılar. Birileri Avrupa yapılanmasında, “Soruşturuyoruz, soruşturacağız.” dedilerse de Brüksel yapılanması, yani yönetici kadro bunları engelledi. Bana, “Sen haklısın, olayları soruşturuyoruz.” dedikleri halde, esasen olayları soruşturanları engellemeye çalıştıklarını sonradan öğrendik.
Suçluların suçlarını tespit ettik, uzaklaştırıldıklarını söylediler, ancak bunların yalan olduğunu süreç içerisinde anladık. “Mağdur edilen insanlarımızla görüşüyoruz, komisyon kurduk, mağduriyetleri gidereceğiz.” dediler. Ancak bunların hepsi yalandı. Bu yalanlarla bizi oyalarken, çevremdeki insanların aleyhinde yalan ve iftiralarla propaganda yaptıklarını öğrendim. Kendilerine bu ahlaksızlıklardan vazgeçmeleri gerektiğini söyledik. Beni hapishanede ziyaret etmeleri için temsilciler gönderdiler, dışarıda bazı temsilcilerle görüşmemizi istediler. Bu kişiler bize öyle bir inandırıcılıkla yaklaştılar ki, “Biz bilmiyorduk, Londra olaylarında seni hedef aldıklarını bilmiyorduk.” dediklerinde, biz de Brüksel’deki yöneticilere, “Siz bu olayları gördünüz, içinde bulundunuz. Benim evimin fotoğrafı Özgür politika Gazetesi ve medya TV’de gösterildi, haberimiz yok demek yalandır.” dedik.
Bu kadar rezaletin var olduğunu görmek elbette kabul edilemez bir durumdur. Süreç ilerledikçe, bu suçları işletenlerin Brüksel’deki 4-5 kişilik yöneticiler olduğunu fark ettik. Eski ve yeni suçların kanıtlarını kendilerine gönderip düzeltmelerini istedik. Misyon yetkililerinden de bu rezalete müdahale etmelerini talep ettik. Avrupa’ya gönderilen arkadaşlarımızı etkisizleştirdiklerini gördük. Kimisini iftiralarla sorguladılar, ajanlık konumlarını kullanarak tutuklattılar. Bu vahim bir durumdur.
Bana ve çevremdeki insanlara yönelik kirli oyunlarına devam ettiler. Bu da yetmedi, kiralık katillerle arkadaşlarımıza saldırdılar. Bu kiralık saldırganlardan üç ayrı grup yakalandı. Brüksel’den yeniden temsilciler gönderildi, sürekli bizi oyalamaya Brüksel bezirganları benimle görüşmek için temsilci gönderdiler. Bu temsilciler bizim için değerli insanlardı. İşledikleri suçları örtbas etmeye çalıştıklarını fark ettik. Biz bu kirli oyunları kendi ağızlarından duymuştuk. Gizli toplantılarını kendi ağızlarından dinlemiştik. Bunları hareketin yetkililerine izah ettik ve bu rezalete son vermelerini istedik.
Yakın zamanda kendilerine, “Brüksel’deki yönetici kadroyla yüz yüze görüşelim.” dedik. Belki bizim bilmediğimiz bir durum var. Belki sizin yapmak isteyipte yapamadığınız bir durum var. Belki bazı sıkıntılarınız var bunları iz bilmiyoruz dedik. Ancak basit bir oyalama taktiğiyle, “Sen dışarı çıkınca görüşelim.” diyerek bizi geçiştirdiler. “Telefonda konuşursak düşmanlar dinliyor olabilir” dediler. “Hapishaneye gelirsek düşmanlar öğrenebilir” dediler. Peki siz yardım ve destek isterken düşmanlar görür diye umursamıyorsunuz. Bizden destek alırken de kimseden çekinmiyorsunuz. İnsanlarımızın tezgahlarını bozarken onları işkence yaparken muhasebe yapmıyorsunuz. Sürekli bahaneler ürettiler. Biz bu rezaletin temizlenmesi gerektiğini söyledik. Bunlar, Kurdistan işgalcilerinin maşası olmuşlardır. Kirli oyunlarını görerek ve kendi ağızlarından dinleyerek öğrendik. Bizim onların içine bu kadar girdiğimizi ve onları bu kadar dinlediğimizi, suçlarını öğrendiğimizi çok geç fark ettiler. Ondan sonra bizim arkadaşlarımıza saldırmayı yöneldiler ve insanlarımızı susturmaya yöneldiler. Bizi de oyalamaya çalıştılar. Bize böyle ucuza satmak istemez miyim bir kez daha duysunlar.
Artık Brüksel’deki çeteyle bir daha görüşmeyeceğiz. Görüşsek de bir işe yaramayacağına inanıyorum. Çünkü içlerinde Türkiye’nin ve İran’ın çete devletlerine hizmet edenler var. Hareketin misyonundan, bu pislikleri görevden almalarını, yerlerine dürüst insanları atamalarını, mağdurların mağduriyetlerini gidermelerini, işledikleri suçları temizlemelerini talep ediyoruz. Bu insanların kapılarını tek tek çalmak zorunda bırakmayın. Bunu yapmak zorunda kalırsak yaparız. Bu rezalet temizlenmeden, kurtuluş mücadelesinin halka hizmet odaklı çalışmalara yönelmesi zor görünüyor. Bu çalışmaların başarılı olması için herkesin sorumluluk alması gerektiği ortadadır.
Bu dernekler ve burada oluşan olanaklar, on binlerce kahramanımızın kanıyla oluşmuştur. Biz buna sırtımızı dönerek basit söylemlerle geçiştiremeyiz. Bu, bizim yaramızdır ve bu yaramızı iyileştireceğiz.