Işid denen terör yapısını, Kurd halkının başına bela eden Kurdistan işgalcileridir. En başında da Erdoğan Efendi ve onun kontrolü altındaki terör örgütleridir. Bunun adını net olarak koyalım. Şiwan, Kek Mesud ve İbrahim Tatlıses ile beraber Diyarbakır’a geldiklerinde Erdoğan dedi ki; ‘‘Biz Sykes Picot sınırlarını tanımıyoruz, bunu en kısa zamanda dünyaya ispat edeceğiz.’’
Bu açıklamadan kısa bir süre sonra Musul işgal edildi. Tüm yabancı ülkelerin Konsoloslukları boşaltılıp oradan ayrıldılar. Türkiye’nin Musul Konsolosluğu ise orada kaldı. O konsolosluk aracılığıyla Işid’i kontrol ettiler. Dünyaya da yalan söylediler. Sonuçta Kurd halkına yönelik düzenlenen ilk saldırı değildi. O dönemde Kurd halkının kazanımları çok güçlü bir konuma gelmişti. Türkiye, Kurdistan topraklarında ki işgal güçleriyle birlikte bunu kırmak istedi. Başını da Türkiye çekti. Kerkük işgalinde, İran her ne kadar ön saflarda Irak parlamentosunun kararıyla yapmış olsa da, Türkiye’de bunun sevinç kutlamalarında günlerce davulunu çaldı. Amerika eğer Kurdlere yardımcı olmasa ve hava saldırılarında destek vermeseydi; Kobanê’de kahraman savaşçılarımız Işid tarafından katledilecekti. Her şeyden önce Amerika’nın o desteğine teşekkür ediyoruz. Avrupa Birliği samimi davranmadı. Öylesi bir olaya hazır değildi. Yine de sözlü olsa bile bizim saygıdeğer savaşçılarımızı desteklediler. Binlerce insanımızda Avrupa’da tedavi gördü. Bu da bir anlamda destektir ama yeterli değildi.
Kendi istek ve taleplerimizin usule uygun olmadığını gözden geçirmemizi gerektirdi. Avrupa ve Amerika Suriye rejiminin yıkılmasını istiyorken, biz Suriye’nin birliği için mücadele ettiğimizi söylüyorsak, düşünün ki biz nerede duruyoruz.(!)
Türkiye’nin Rusya ile olan ilişkilerini, şimdiye kadar yaptığı yobazca yöntemlerle geliştirmek istiyorsa ve bizim Türkiye’de ki siyasi temsilciliğimizi yaptığını söyleyen çevreler de Türkiye’nin demokratikleşmesi için çalışıyoruz, diyorlarsa Avrupa ve Amerika bizi neye karşı muhatap alsın?
En azından Rojava’ya gönderecekleri silahları, Türkiye’nin oradaki kolları olan terör örgütleri aracılığıyla bir müdahale olduğu zaman bu silahlara el koyarlar mı?
Orada ki Kurdler, Suriye rejimiyle anlaşma çerçevesinde gönderecekleri silahları Suriye rejimine verirler mi?
Türkiye bunları yana yana istediği halde Türkiye’ye vermiyorlar. Bunları kopyalayarak benzerlerinin çıkarılmasını istemiyorlar. Bu silahların Rusya’ya verilmesini de istemiyorlar. Esad rejimine verildiği zaman Rusya’nın da eline geçebileceğini biliyorlar. Çok detaylı olarak bunların irdelenmesi gerekir.
İsrail’in çok önemli bazı roketleri var. Omuzdan kullanılabilen yüksek teknolojiye sahip roketler. Çok uzak mesafede ki hedefi kaçırmadan gidip hedefi imha edebilecek düzeydedir. O roketler ileri de ele geçirileceği zaman, olabilecek olumsuz yönleri de düşünmek gerekir. Bizim ne yapmamız gerektiği konusuna daha fazla yoğunlaşmamız gerekir.
Güney Kurdistan ve Rojava’da ki siyasi temsilcilerimizin müşterek hareket etmek için ortak bir nokta belirlemeleri ve İran sınırından Akdeniz’e kadar bağımsız devletimizi derhal ilan etmeleri gerekir. İlan etmeden önce İsrail, Amerika ve Avrupa Birliği ile gerekli görüşmeleri yapmaları gerekir.
Bu duruma Türkiye’nin bir müdahale hakkı yok. NATO sınırlarına müdahale de yok. Dolayısıyla Türkiye’yi yönetenlerin pis çenelerini kapatıp, oradan defolup gitmeleri gerekecek. Kurd halkının da; ‘‘Uluslararası düzeyde bizim burada bağımsız bir devletimiz var, diğer topraklarımızı ele geçirene kadar da kendi gazımızı, petrolümüzü pazarlık konusu yapıp, halkımızın refahı, güvenliği ve Kurdistan’ın diğer topraklarını kurtarmak için değerlendirmek istiyoruz’’ diyecekleri zaman karşınızda bir muhatap görürsünüz.
O muhatabınız da bu muhasebeyi yapma durumunda olur. Eğer İsrail, Amerika ve Avrupa Birliği böylesi bir pazarlığa yanaşmazlarsa sizin başka bir tarafa yöneleceğinizin hesabını yaparlar. Bunu kendileri için değerlendirirler. Al ver muhasebesiyle hareket etmemiz gerekir.
Kurdistan Birleşik Devletleri hükümetinin çalışmalarını ve Birleşmiş Milletlere başvuru dosyamızın içeriğini iyice okudukları zaman bu izahatlarımızı kısaca görmüş olurlar.
Hükümet mensubu arkadaşlarımız, yandaşlarımız ve saygıdeğer tüm soydaşlarımızın bu konuyu sürekli olarak irdelemelerini rica ediyorum.