”Hüseyin bey yazılarınızı okuyorum bugüne kadar hiç yorum yapmadım.1998 2005 yılların da Diyarbakır da bulundum tekrar gitmeyi çok istiyorum.Ben Kürt değilim benim için bütün ırklar eşittir özellikle 12 Eylül döneminde yaşanan ları lanetliyorum.son yıllarda yaşanan olayları anca basıdan takip edebiliyorum
Siyaset yapan insanlar’ın hangi parti’den olursa olsun halkı tahrik edici söylemleri olmamalı. Hendek kazıp kendi asker’imize polis’imize öldürmemeliyiz. Hakkımızı demokrasi ile aramalıyız. Çocuk yetiştirirken Kürt,Türk, Laz,Abaza, Çerkez,Gürcü diye ayırarak yetiştirmek kutuplaşmayı getirmekten başka hiçbir işe yaramaz. Ben Gürcü,yüm ama TC yurttaşıyım. Biz hepimiz bir bütünüz Dedelerimiz bu ülke için birlikte savaştılar
Hüseyin bey siz aydın insansınız şiddetin her türünü sizde benim gibi lanetliyorsunuzdur bundan eminim. Cevap vermeseniz de teşekkür ederim.
Son olarak Milletvekili ve Gazetecilerin hakettikleri özgürlük lerine kavuşmalarını gönülden diliyorum tabi sizin de Özgürlüğünüze kavuşmanızı diliyorum”
CEVAP:
Nilgün Hanım Merhaba,
mesajınız için çok teşekkür ediyorum
Duyarlılığınızı da saygıyla karşılıyorum.
İnsanların hangi siyasi görüşte olmalarına
bakmaksızın saygı göstermek uygar duruşun gereğidir.
Tahrik edici söylemler de olmamalıdır.
Irakları eşit görmek de uygarlığın gereğidir.
Çocuk yetiştirirken Kürd, Türk, Laz, Abaza, Çerkez diye ayırmak kutuplaşmayı getirmekten başka bir işe yaramaz derken,(?) bu ırkların hepsine “Siz Türksünüz” dersek uygun mu olur?
Bugünkü uygar Dünya düzeninin Devletleri, hayvan, böcek, ağaç, çiçek vesaire türlerini korumak amacıyla çok ciddi çalışmalar yapıyor ve çok ciddi Harcamalar yapıyorlar.
İnsan ırk ve dillerini yasaklamak uygun olur mu hiç! Şiddetin her türünü red edelim elbette.
Kendi topraklarında yaşayan on milyonlarca Kürd insanına soykırım dayatmış olan Devletin barbarca şiddet uygulamasına da izninizle boyun eğmeyelim. Devlet yapısı, fırsatçıların, düzenbazların rant arayışlarının yarış arenasına dönüşürse, hak ve adalet görülmezliği kabul görülürse, gelir dağılımı güç düzeyine odaklanırsa, Devlet kalıcı olamaz. Dünya tarihi bu tür örneklerle doludur. Bu gerçeği de görmezlikten gelmeyelim.Devlet yapısı, gerçek Demokratik ve uygar yasal normlardan uzaklaşırsa, laçkalık oluşur.
Egemen güce karşı muhalefet, suç oluverir.
Milletin vekili de, gazeteci de hapsedilir.
Türkiye’de olan da budur.
Devletin yapısı öyle laçkalaşmış ki, Devleti yönetenler kendilerini dayatarak kabul ettirmenin çalışmalarının dışına çıkamıyorlar.
Nilgün Hanım,
Duyarlı bir şahsiyet olduğunuza inanıyorum.
Bana yazdığınıza da çok değer veriyorum.
Dolayısıyla size genişçe yazıyorum.
Benim arayışım, akılcı ve kabul edilir bir çözümün yolunu açmaktır.
İnkarı dayatma tutumu, tahribatla yıkımı kapının eşiğine getirmiş.
Durumu görmezlikten gelmek, yarar getirmez.
Görüşlerimi anlayışla karşılamanızı ve gerçekçi çerçevede değerlendirmenizi rica ediyorum.
Bilmukabele ben de size saygılarımla sağlık diliyorum.
Not: Benim ilgilendiğim husus, on milyonlarca soydaşımın esaretten kurtulmasının çerçevesidir. Hendek kazmak, askeri, polisi ve vatandaşı da öldürmemek gerekir. Benim çalışmalarımın da insanlarımızın biribirlerini öldürmelerine son verdirmek amacıyla kalıcı çözüm geliştirmek olduğunu görmelisiniz.
Yalnızca doksanlı yıllarda on yedi bin Kürd siyaset, aydın, işveren olmak üzere etkin insanları Devlet görevlileri tarafından evlerinden alınıp götürülmüşlerdir. Bugüne kadar akıbetlerini bilemiyoruz. Devlet yurttaş ilişkisini iki taraflı görün.