HEM KÊK MESUD HEM DE CELAL TALABANİ, TURGUT ÖZAL İLE GÖRÜŞMÜŞLERDİ

0
1197

Mesud Barzani, anılarının bu ay yayınlanan son sayısında   ilk kez, rahmetli eski Türkiye Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın 1991 Körfez Savaşı sonrasında Türkiye’nin Irak Kürdistan’ını ilhak etmesini “açıkça” önerdiğini açıkladı.

Hem Kêk Mesud hem de Celal Talabani, Turgut Özal ile görüşmüşlerdi. Musul ve Kerkük dâhil, Güney Kurdistan’ın federasyonla yönetilmesi Türkiye’nin geleceğini de garanti ederdi. Sorunu bu şekilde çözmeye yönelik fakat sonuca varamayan görüşmeler vardı. Sayın Özal, o dönemde milletvekillerini gönderip Sayın Öcalan ile yaptıkları görüşmede bu konunda konuşulduğunu ve dolayısıyla Sayın Öcalan’ın da ikna olduğunu ben biliyorum. Sayın Serhat Bucak’ta o dönemde gerçekleştirilen toplantıların içindeydi. Sayın Öcalan, bunun uygun olabileceğini söylemişti. Sayın Öcalan; Sayın Özal’ın sıra dışı bir düşünceye sahip olduğunu ce bizimde üzerimize düşeni seve seve yaparız, demişti. O dönemde Demirel’in başını çektiği faşist klik Merhum Özal’ zehirleyerek katlettiler. Projeyi de Merhum Özal ile birlikte gömdüler.

Bana göre o dönemde proje gerçekleşmiş olsaydı, Türkiye içinde iyi olurdu. O tarihten bugüne kadar bu kadar kan akmazdı. Daha sonra Güney ve Kuzey Kurdistan’a, Doğu ve Batı Kurdistan’da dâhil edilirdi. En azından İran’ın bölgeye tehdit oluşturmasının önü kesilirdi. İsrail’in güvenliği sağlanmış olurdu. Arap ülkelerinin de demokrasi isteğinin oluşması için bir örnek oluşurdu. Türkiye’nin de tedirginliği giderilmiş olurdu. Kurd halkının da mağduriyeti giderilmiş olurdu. Zulümden kurtulmuş olmanın bir garantisi oluşurdu. Şimdi görüyoruz bazı sözde güvenlik uzmanları ve devlet yetkilileri; Kurdlere statü verilirse, Kurd parlamenterler bakan olursa ve Kürdlük adına çalışma olursa gibi söylemleri Türkiye için tehdit unsuru oluşturacağını utanmadan söyleyerek faşist ve ahlaksız düşünceleri öne sürüyorlar. Bu saçmalıklara da bilimsel görüş diyorlar. Bu ahlaksızca bir duruştur ve tehlikelidir.

Türkiye sınırları içerisinde kalan Kurd halkına da Lozan Anlaşmasının çerçevesinde verdiği otonom hakkı tanınsaydı, Kurdler de Ankara’ya bağlı olmakla beraber kendi dil, tarih ve kültür bilgilerini geliştirirlerdi. Kendi bölgelerini de geliştirirlerdi. Bu kadar kan akmaya gerek kalmazdı. Türkiye de bu düzeyde tehlikeye girmezdi. Kurdler ayrılmak isterse bunu Ankara’da konuşur, tartışır ve karara bağlarlardı. Lozan Anlaşmasında alınan kararlar Kurdlere uygulanmadı. Yüz yıldır da Kurd halkına zulüm edildi. Bugün Türkiye devletini yönetenler, Türkiye devleti adına tedirginlik yaşıyorlar ve aman Kurd halkının haklarını vermeyelim, Türkiye devleti için tehlike olur, diyorlar. Biz Kurdler de diyoruz ki; minneti yok, kaybedecek neyimiz var? Siz Kurd halkının haklarını vermediniz de ne oldu? Türkiye tehlikeyi aştı mı? Kurd halkına zulüm ederek Türkiye’nin tehlikeden kurtulacağına inanamıyor musunuz? Faşist zihniyetin, ileri zekâsı olmaz. Bunlar geri zekâlıdır. Hitler bütün Avrupa’yı işgal etti. İngiltere ile uğraşırken bir de Rusya’ya gitti. Sen Almansın ve Alman halkına tehlike oluşturmayanlarla senin ne işin var. Türkiye’de Hitlerin yaptığı saçmalıkları tekrarlamaya çalışıyor.

Türk devleti, Kurd halkını tehlike olarak görüyor da, Türk devletinin Kurd halkına yüz yıldır zulüm etmek ve ahlaksızca soykırım dayatmalarında bulunmak Kurd halkı için tehlike değil midir? Kendi devletini tehlikeye düşürdüğüne neden kabul etmiyorsun?

 

Ben bağımsız Kurdistan isteyen bir birey olarak; Türkiye yok olsun, demiyorum. İşgal ettiğiniz Kurdistan topraklarının dışına çıkın diyoruz. Kendi halkımızı kendi devletimizin çatısı altında yaşatacağız. Bu bizim tercihimiz ve hakkımızdır. Sizin egemenliğinizin altında yaşamak istemiyorsak, bunu bize zorla kabul ettiremezsiniz. Dünyada ki hukuk düzeni ve siyasi konjonktür bunu kabul etmez. Ayrıca dünya hukuku da bunu kabul etmez. Dünyada ki hukuk düzeni siyasi konjonktür bunu kabul etmesi için de öncelikle bizim kabul etmemiz gerekir ve biz kabul etmiyoruz. 1923’te Lozan Anlaşmasının Kurd halkına tanıdığı otonom hakkını kullanmalarına izin vermediniz. Esasen bu uygulama ile siz Türkiye’yi de tehlike içine düşürdünüz. Bir milyondan fazla insanı katlettiniz. Bunun sorumlusu da sizin savunduğunuz devlettir. 1923’te Şêx Saîd İsyanı yoktu, Zilan Katliamı yoktu, Ağrı İsyanı yoktu, Koçgîrî İsyanı yoktu, Dersim İsyanı yoktu. Siz bu katliamlarla Kurd halkını susturamadınız. PKK’de yoktu. Bu olaylar, Türkiye devletinin Kurd halkına sürekli olarak dayattığı zulmün eseridir. Bunlar sonda olmayacak. Bu şekilde de bitmeyecek. Kurdlerin hakkını verirsek Türkiye için tehlikeli olur diyen geri zekâlılara diyorum ki; insan olun, dürüst olun ve samimi olun. Gerçekten Türkiye’nin geleceğini düşünerek devletinize hizmet edecekseniz Türk devletine deyin ki; yüz yıldır bu zulmü yaptık ve daha tehlikeli duruma sürükledik. Kurdlerin temsilcileriyle de oturup konuşalım ve bu zulme son verelim. Onlar kendi toraklarını kendileri yönetsin ve biz de kendi topraklarımız içerisinde halkımızı istediğimiz gibi yönetelim. Tehlike de ortadan kalksın. Daha sonra Kurdistan devletiyle nasıl bir anlaşma yapacağınızı Kurdistan devletinin yöneticileriyle konuşursunuz. Komşuluk ilişkilerinin düzeyi konuşulabilir. Siz Orta Asya’dan çingene çadırlarıyla geldiniz. Biz sizi burada ağırladık. Şimdi kendi yaptığınız ahlaksızlık sizi utandırmıyor da Kurd halkına yaptığınız zulmün son bulması mı sizin için tehlikeli görülüyor. Bunu anlayamaması için insanın kuş beyinli olması lazım. Demek ki Türkiye’yi yönetenlerin hepsi kuş beyinlidir.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu kendisine “Sen cumhurbaşkanı olacaksın diye ergen ergen dolanıyorsun” diyen İçişleri bakanı Süleyman Soylu‘ya, “c. Başka ne denir ki. Uyuşturucu kaçakçısıyla fotoğrafı var, gaspçısıyla fotoğrafı var, mafyayla fotoğrafı var. Bu içişleri bakanı mıdır, yoksa başka bir model midir? Aklın mantığın alamayacağı bir şey. İçişleri bakanı dediğimiz kişinin elinde çok yetki var temiz insan olması lazım. Televizyona çıkıp bir siyasetçi her ay 10 bin Dolar alıyor deyip, bunu savcıya bildirmiyorsa o rüşvetin ortağıdır” dedi.

Bay Kılıçdaroğlu söylediklerinde haklıdır. Bay Kılıçdaroğlu peki Kurd halkının hak ve hukukunun sağlanması için sen ne diyorsun? Senin planın ve projen nedir? Bugüne kadar bu konuda hiçbir açıklaması yok.

Türkiye’de ne devleti yönetenler ne de muhalefet Kurd halkının sorunlarına gerçekçi bir çözüm çerçevesine bir plan veya projeyi tartışmaya açmıyorlar. HDP bile Türkiye’nin demokratikleşmesinden söz ediyor. Bu Türk devleti açısından akıllıca bir proje olabilir ama Kurd halkı bunun neresindedir?

Kendini Türk olarak kabul edenler güvenlikte olsun da Kurdler ne olursa olsun diyorsanız, siz kendi kendinizi kandırıyorsunuz. Kurd halkı bugün elli yıl önceki konumunda değil. Kurd halkı güçlüdür ve etkin güçlerle pazarlık durumu söz konusudur. Diyelim ki; Kurd halkı zayıftır ve bağımsız devletini kurmayı başaramayacak. Öyle olunca Kurd halkına zulmetmeyi meşru mu kılar?

Sonuç olarak dünya düzeninin şeklini oluşturan hukuki, siyasi ve ahlaki gerçekler var. Türkiye’yi yönetenler arasında bunları anlayabilecek kapasitede bir liderin olması lazım. O da yok maalesef.

Şimdiki Türk siyasi liderlerin içerisinde Erdoğan hepsinden daha iyidir. Daha önce Kurdlere yaptığı kalleşlikleri bir tarafa bırakırsak bile kendisi açık açık benim duruşum budur, diyor. Biz Kurdler ona güvenmeyeceğiz. Çıkıp ona oy vermeyeceğiz. Biz Kurdler Erdoğan ve Kılıçdaroğlu arasında tercih yapma arasında kalırsak, Erdoğan’ın bazı dengesizlikleri değiştirmesi şartıyla CHP yerine AKP’nin tercih edilmesi gerekir. Bunu söylerken midem bulanıyor ve tiksiniyorum ama Kurdistan halkı adına siyasi mücadele veren çevreler CHP ile birleşmeyi kabul ederlerse Kurd halkının kazanımları çok daha fazla geriye gider. Şiddetli bir kanlı savaş çok daha fazla artarak gelişir. Çünkü CHP’de samimiyet yok. Çünkü CHP’de kalıcı bir çözüm planı yok. Eğer varsa buyursun ve açıklasınlar. Erdoğan savaş halinin sürmesini istiyor ve ne beklediğini biliyoruz. Peki, CHP ne istiyor? Aynı stratejiyi sürdürecekse, aynı yalanı yüz yıl daha sürdürecekse, biz neden onlarla ittifak kuralım? Elbette AKP’ye de, Erdoğan’a da güvenmiyoruz. Tercih etmek zorunda bırakılırsak CHP tercih edilecek bir güç değildir.