Kurdîstan işgalcilerin kontrolünde olduğundandır ki Kurdîstanlılar her türlü insani hak ve olanaklarından yoksundurlar. Kurdîstan’da egemen olan barbar işgalciler, Kurdîstanlı’lara yönelik zulüm ile sistemli olarak soykırım uyguluyorlar. Kurdîstan’da işgalcilerin, Kurdîstanlı’lara dayatmış olduğu insanlık dışı barbarca zulüm uygulamasının benzeri, Dünya’nın başka hiçbir kıta veya ülkesinde, hiçbir devlet, işgal etmiş oldukları ülkelerde yaşıyor olan yerli Halka yönelik benzer uygulamalar yapmamışlardır.
Türkiye’de yaşıyor olup kendilerini Türk olarak kabul edenler, bunun bilincinde midirler? Kurdîstan topraklarını parçalara bölüp, Türkiye, İran, Irak ve Suriye arasında pay eden, Birinci Dünya Savaşı egemenlerini olan İngiliz ve Fransız’ların bugünkü yönetici ve vatandaşları, kendilerinin devletlerinin yüz yıl önceki bu ahlaksızca zulümlerine ne diyorlar acaba?
Bugün için, bu soruların cevabı, Halkımızın zihinlerinde ve kayıtlarında bekleyecek.
Günü geldiğinde, Halkımızın Devlet yetkilileri, bu hesabı nasıl soracaklarını tarihe not düşeceklerdir. Kurdîstan topraklarını parçalara bölüp kendi uşakları olan ve sınırlarını kendilerinin çizmiş oldukları ülkelere tepsi üstünde teslim edenler ile, ağa babalarının kendilerine vermiş oldukları “devlet ” statüsü ile yüz yıldır, soylu Kurd Halkına yönelik barbarca zulüm ve sistemli soykırım uygulamalarının, yanlarına kalmayacağını bilmelidirler. Hem de her gün hatırlayarak, hiç unutmadan bilmelidirler.
Kurdîstan Birleşik Devletleri’nin görevlileri, Kurdîstanlı’lara yönelik uygulanmış ve uygulanacak barbarca zulmün hesabını layıkıyla soracak, suçlarının bedelini ödeteceklerdir.
Soylu Kurd halkı adına, Kurdîstan Birleşik Devletleri görevlilerinin, Kurdîstanlı’lara karşı işlenmiş suçların hesabını soracaklarından hiçbir Kurdîstanlı şüphe etmesin. Her Kurdîstanlı, kendilerine yapılmış olan zulmün hesabının sorulacağının inancıyla yaşamalıdır. Her Kurdîstanlı, bu inancı beraberinde taşımalıdır. Aynı ciddiyetle, her Kurdîstanlı bu inancı, bilgi olarak gelecek kuşaklara anlaşılırcasına aktarmalıdır. Bu hepimizin birinci derecede sorumluluğudur.
Kurdîstanlı’lara yönelik barbarca zulüm ve sistemli olarak soykırım uygulayarak suç işleyen güçler de, Kurdîstanlı’lara karşı işlemiş oldukları suçların cezasını bedelini ödeyeceklerini, bundan kurtulamayacaklarını hiç unutmasınlar.
Diğer taraftan, Kurdîstan Halkı adına siyasi mücadele yürütenler, Kurdîstanlı’ların, işgalcilerin zulümlerinden ötürü içinde bulundukları perişanlığı unutmamalıdırlar.
Kurdîstanlı’ların, kendi vatan topraklarında yaşayabilmek bir nevi cambazlık yapmaları gerektiğini görmelidirler. Köyünde zar zor geçinen soydaşları daha fazla zor durumda bırakmamaya özen göstermelidirler. Son yüz yıldır, Kurdîstanlı’ların, işgal güçlerine karşı direnişleri, kurtuluş mücadelesine dönüşemediği gibi, Kurdlüklerini koruyarak insani koşullar içinde-çerçevesinde yaşamlarını idame edebilmelerinin ortamı da oluşturamadı. Halkımız, işgalcilerin barbarca uygulamalarının altında ezilerek, yaşamak veya işgalcilerin bağımlı hizmetçileri olarak yaşamak arasında tercihte, seçimde bulunmak zorunda kaldı. Bu yüz yıllık süreçte, soydaşlarımız, yaşamlarını idame edebilmek için göçber olup vatanını terk etmek ile zulmü kabullenmek arasında sıkışıp kaldı.
İşgalcilerin hizmetinde parlamenter, güvenlik görevlisi, korucular da güvenlik görevlisidir, eğitim, sağlık vesaire hepsi işgalcilere hizmettir. Ticaret yapıp vergi veren de işgalcilere hizmet ediyor. Orman, ova, yayla köylüsü, hayvancısı veya çiftçisi de işgalcilere bağımlıdır.
Bu içler acısı durum, başlı başına zulümdür. Maalesef işgalciler bu zulmü uygulamaktan zevk alıyorlar. Soydaşlarımızın yaşlısı, kadını, çocuğu, hastası demeden kimyasal silahlarla katletmeyi kendilerine “hak” gibi gösterilecek kadar sadistleşmiş, kudurmuş ve insanlıktan çıkmışlar.
Bu koşullarda, asil soydaşlarımız yaşayabilmek, yaşamlarını idame edebilmek için cambazlık yapmaktadırlar. Sürgünde yaşamak zorunda kalan soydaşlarımız için de durum aynıdır. Yüz yıldır direniş savaşındayız. Direniş savaşı sürecinde, işgalcilerden çok daha fazla zarar göre, can vermiş olan biz Kurdîstanlı’larız.
İşgal güçlerinin Kurdîstan’da oluşturdukları tahribatların yanı sıra soydaşlarımıza yönelik zulüm uygulamalarının boyutu da sır değildir. Diğer taraftan, Kurdîstani siyasi hareketlerin soydaşlarımıza yönelik ilişkilerinde, yaklaşımlarında ve özellikle de uygulamalarında bu hassasiyetlere dikkatle özen göstermelidirler. Ölümle sonuçlanan uygulamalar son bulmalıdır. İşgalcilere bağımlı duruma gelmiş olan soydaşımıza, işgalcilere bağımlı olmadan yaşayabilme ortamını oluşturamamış isek, onun kusurlarını gidermesi için yol göstermek amacıyla eğitici olmalıyız. Tehdit, baskı, ölüm gibi kararlar, zulüm altında eziliyor olan soydaşımıza yönelik uygulama olmamalıdır. Özellikle Kuzey Kurdîstan’da böylesi ve aşağılayıcı uygulamaların son bulması gerekir. Öylesi uygulamalar, soydaşlarımızı Kurdlükten uzaklaştırıyor, işgalcilere bağımlılığa itiyor. Kurdewarî bang.
09-09-2019
Saygılarımla, Hisên Baybaş