Birinci Dünya Savaşı sonrası İtalya ve Almanya’da gelişen faşizm bütün Avrupa’ya yıkım getirdi. Halbuki yıkım başlamadan faşizmin gelişmesi engellenebilirdi.
Yine Birinci Dünya savaşıyla başlayan komünist yönetim rüzgarı özellikle Avrupa’ya yetmiş yıl kan kusturacak düzeyde güçlenip gelişmeden engellenebilirdi.
Ayetullah Humeyni ile Orta Doğu’da başlayan İslami yönetim rüzgarı, taliban ile Afkan Halkına, Alkaida ile İslam ülkelerine, İŞİD ile Irak ve Suriye’deki yıkıcı dayatmalar, Müslümanları perişan etti. Bu anlayışın Devlet yönetmekten uzaklaştırılması öncelikle Müslüman Halkın ve ülkelerin yararına çıkarına olur. Elbette inanç sahibi Müslümanların ibadetlerini yapmaları farzdır.
Müslümanların ibadetlerini yapmaları Devlet güvencesiyle korunmalıdır. Humeyni, Taliban, Alkaida, İşid, özgür Suriye ordusu ve benzeri yıkıcı yönetim tarzı hiçbir Halk’a huzur-barış getiremez. Hiçbir Devlet yönetimine de kalıcı – istikrarlı işleyişi getiremez. Bu anlayışın Devlet yönetimi şeklinde gelişmesi çok daha fazla yıkım ile tahribat getirecektir.
Müslüman inancına sahip olan Halk ve Devletler, bu anlayışın Devlet yönetimi olarak gelişip güçlenmesine engel olmalıdırlar. Aksi taktirde en büyük tahribat ve derin acılara maruz kalırlar.
Rabia mantık anlayışıyla İşid, Alkaida, El Nusra, özgür Suriye ordusu ve benzeri yıkıcı terör faaliyetlerinin Türkiye’ye yıkımı getireceğini görmemek zeka körlüğüdür.
Bay Erdoğan, sübyancı Bahçeli ile faşizmi kuyruğuna takmış, İşid anlayışına esir olmuş kafa yapısıyla yıkımın, tahribatın kaynağına dönüşmüş. Vatanını, Halkını seven-düşünen hiçbir Türk vatandaşı şövenist duygulara esir olup bu felaketi görmezlikten gelmemelidir. Bu gidiş, Türkiye’nin şimdiki Suriye’nin durumuna düşmekten başka bir sonuç getirmez.
Biz Kurd’ler, Bağımsız Devletimizin resmileşmesiyle uğraşmalıyız.
04-02-2019
Saygılarımla, Hüseyin Baybaşin