12 Eylül öncesi, Kurd halkının bilinçlenmesi, PKK adıyla bir Kurd örgütlenmesinin silahlı mücadeleyi benimsemesinin, Kurd halkı arasında şahlanmayı tetiklemesi, Yılmaz Güney olayı ve daha da önemlisi Türkiye devlet yöneticileri, Avrupa devlet yöneticileriyle onlara bağlı emir kulu basın yayın ve uzmanlarının paniklenmesine neden olan, Sayın Palme’nin Kurdlerin, Türkiye de temel insani haklarının yasalarla devlet güvencesine bağlanması gerektiğini ısrarla istemesiydi. Sayın Palme’nin, bu ısrarını uluslararası platforma taşımasıyla, Türkiye devleti Kurdlerin, resmi statüyle Kurd kimliklerini vermek zorunda kalacaktı. Türkiye devlet yöneticileri ve Avrupa’da ki işbirlikçileri bunu kabul etmeye hazır değildi. Özellikle, böylesi büyük bir başarı İsveç devletine ve sayın Palme’ye bırakılmak istenmedi. Bu noktada gündemin değişmesi gerekiyordu. Kamışlı’da Kurd siyasi hareketlerinden Kawa’nın öncü kadrosunun bir Kurd ailesiyle birlikte katliamla yok edilmesi benzeri olaylarla Kurdlerin arasına korku salmak hedeflendi. Türkiye devlet yöneticilerinin kararıyla gerçekleştirilen katliam olaylarının yanı sıra Türkiye devleti Papa’yı katletmeyi organize ederek, Avrupa da kamuoyuna korku salmayı amaçladı. Türkiye devletinin Kurdlere yönelik zulmüne karşı çıkanlara da bu zülüm Avrupa’nın kalbine taşıyacağının mesajını verdi. Türkiye devletinin ucuz yandaşları, Papa’nın kurşunlanmasınıkomünist devletlere mal etmeye çalışırken, Türkiye devlet yöneticileri, İsveç’tesayın Palme’yiöldürdüler. Sayın Palme’yi Türkiye’nin Stocholm Konsolosluğunda Askeri Ataşelik bölümünde öldürmeyi organize ettiler. Birkaç diplomat pasaportlu şahıs ile gazetecilik maskesi altında koordine edilen SayınPalme cinayetiyle, Kurd halkı kriminalize edilecek, Kurd siyasi şahsiyetler Avrupa’dan dışlanacak ve Avrupa’da bir daha Avrupa Birliği kararı olmadan hiç bir devlet veya lider Kurdlere yapılan zulme karşı hiç bir çalışma yapmayacaktı. Sayın Palme’nin katledilişiyle doğruların örtbas edilmesi ve temelsiz yalanlarla PKK’nin suçlanması operasyonu da Türkiye devletinin yöneticilerinin ve Avrupa’daki işbirlikçilerinin müşterek operasyonuyla organize edildi.
Güney Kurdistan’da, Halepçe’de zehirli gaz ile Saddam denen barbar kuduz köpeği tarafından sivil Kurdler katledildi. İsviçre’de kurulu şirketlerin aracılığıyla temin edilen malzemeler Türkiye Devletine ait olan Anadolu Petrolleri adlı nakliye şirketiyle Bağdat’a taşındı. Bu hususla ilgili, Hollanda’da bir şahıs cezalandırıldı. Onunla biraraya gelmek için bazı uğraşlar gerekiyordu. Şahıs bana, sayfalarca yazı yazıp verdi ve günlerce konuştu benimle. Bu olayla Kurdlerin, ABD’nin o malzemeleri Saddam’ a verdiğine inandırmayı hedeflemişler. Bununla ilgili detaylı bilgiler, Kurdistan Birleşik Devletleri kaynaklarında paylaşılacak.