Rojhılat’ta gelişen olaylar üzerine Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri dışişleri bakanı yardımcısı bir açıklama yapmış. İran’ın Kurdistan bölgesine yapılan saldırıların Irak’ın ve Kurdistan Bölgesel Hükümetinin toprak bütünlüğüne saldırı olduğunu ifadelerini kullanmış ve saldırıyı kınamış.
Açıklamanın içeriğinde bizim için önem arz eden bölümü Kurdistan bölge hükümetinin ve Kurdistan’ın Rojhılat bölgesinde kurtuluş mücadelesi veriyor olan savaşçılarımızın korunmasıdır. Kınamalar kulağa hoş gelebilir ama bir önemi yoktur. Orada İran rejimine ait bir saldırı silahı düşürülmüşse önemli bir gelişmedir. Ayrıca herhangi bir taraftan Kurd halkının kurtuluş mücadelesini yürütüyor olan çevrelere yapılan havadan saldırıların önlenmesi gerekir. Taraflar bu saldırıyı kendileri durduruyorsa Kurd halkının temsilcilerinin böylesi bir işbirliği ile kendilerine havadan yapılacak saldırıyı engellemeleri bence başarıdır. Ortada bir savaş var ama savaşı zorunlu hale getirenler işgal güçleridir. Savaşında dengeli olması uluslararası hukukun gereğidir. Orantısız bir güç ile savaşı yürütemezsiniz. Orada elinde küçük silahlarla direniş veya kurtuluş mücadelesi verdiğini söyleyen güçlere siz gidip jetle, füzeyle, tanklarla ve toplarla saldıramazsınız. Bunu hakkınız yok. Bu insanlarla konuşmanız ve konuşarak çözüm ortamını oluşturmanız gerekir. Birileri diyebilirler; orada Türkiye’yi bölmek isteyen bir güç varsa Türkiye onlara karşı savaşmasın mı? Ben orantısız savaştan bahsediyorum. Uluslararası hukukun gereği budur. Ayrıca Türkiye’nin, Kurd halkı adından kurtuluş mücadelesi veriyor olan çevrelerle görüşmesi gerekir. Ben teröristlerle görüşmem diyerek kendi kendine gevezelik yapabilirler. Türkiye devleti daha önce Erdoğan’ın talimatıyla hem PKK’nin İmralı’da bulunuyor olan tutsak lideriyle hem de Kandil’de ki yöneticileriyle görüştüler. Devletin askeri helikopteriyle Türkiye devleti adına parlamenterler ve devlet görevlileri gidip görüşmeler yaptılar. Fakat bir sonuca varamadılar. Bu görüşmeleri sürdürebilirler. Ayrıca Türkiye’nin başbakanının imzaladığı bir deklarasyonu sonradan Erdoğan itiraz ederek yok saydı.
Yirmi beş milyonun üzerinde Kurd nüfusu, Kurd toprakları üzerinde yaşıyor. Kurdistan topraklarının Türkiye’nin işgali altında olması burayı Türkiye’nin tapulu malı haline getirmez. İşgal bölgesinde Kurd halkının temel insani haklarının da tanımadığı, yüz yıldır bunun sürdürüldüğü ve Kurd halkına da sistemli olarak soykırım uygulandığı da bir gerçektir. Bu zulmü reddeden Kurd halkı Kurtuluş mücadelesi veriyor. Sizde orantısız güçle saldıramazsınız. Bunlarla görüşüp anlaşmanız gerekir. Türkiye devleti bunu yapmıyorsa asıl terörist kendisidir. Bunu da hatırlatmak isteriz. Çünkü birileri diyorlar ki; bunlar bölücüdür, ülkeyi bölmeye çalışıyorlar. İşin doğrusu bu değil. Kurdistan’ı bölmüşler. Kurd halkın topraklarının üzerinde işgalci olarak konumunu sürdüren yapılanmalardan biri de Türkiye’dir. Rojhılat’ta, Rojava’da ve Güney Kurdistan’da da durum aynıdır. Kurd halkı için tek çözüm bağımsız Kurdistan Birleşik Devletleridir.