KORKAKLARIN İMANI YOKTUR. ZULÜM EDENİN NAMUSU DA YOKTUR.

0
1912
Kürd halkı korkak bir halk değildir. Kürd halkı tembel bir halk değildir. Kürd halkı beceriksiz bir halk değildir. Kürd halkı sorumsuz ve hesapsız bir halk değildir. Kürd halkı zihinsel özürlü bir halk hiç değildir. Bunları hepimiz biliyoruz. Bilinen gerçeklerdir bunlar. Hepimizin bildiği bu gerçeklere rağmen Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Kürd halkı niye kendi Devletini kurmadı? Bu soru, farklı tarzda soruluyor. Bu konu hakkında çok yönlü sorular ve serzenişler bana da ulaşıyor. Bu yönlü bu içerikte soruların iki temel dayanağı ve cevabı vardır.

1-Kötü niyetli çevrelerin sorularıdır. Art niyetle kötü niyetle bu yönlü soru soranlar, Kürd halkının hakları, hukukları ve sorunları söz konusu olunca mutlaka olumsuz söylem ve eylemde bulunacaklardır. Bu çevreler içerisinde Kürd halkının düşmanları vardır. Ayrıca bu çevreler içerisinde sinmiş, asimile olmuş ve Dünyevi çıkarlara bağımlı hale getirilmiş zavallı kişiliklerde vardır. Yine bu çevreler içerisinde Stokholm sendromuna tutulmuş, yani kendi düşmanına âşık olmuş yarım veya çeyrek Kürd olan kişiliklerde vardır.

2-Tamamen iyi niyetli olup yeterli düzeyde bilgi birikimi olmayan insanlarımız var ki, “acaba olurmu(?)” gibi soru işaretleriyle yaşıyorlar. Yine iyi niyetli olup “şimdiye kadar olmadı, bundan sonra olabilir mi(?)” gibi soru işaretiyle yaşıyorlar. Bu iki temel dayanakların ikisi de kusurdur. Yetersizliktir. Zavallılıktır. İradesizliktir. Birbirimizi ve kendimizi kandırmayalım. Dürüstçe konuşalım. Dürüstçe davranalım. Bu iki temel dayanak çerçevesinde değerlendirip izah ettiğimiz çevrelere yanıtım şudur: korkakların imanı yoktur. Zulüm edenin namusu da yoktur. Sizler, istediğiniz gibi yaşamak hakkına sahipsiniz. Bütün Dünya halkları ve Kürd halkının düşmanları, çok iyi ve net olarak biliyorlar ki;

Kürd halkı cesur bir halktır.

Kürd halkı çok çalışkan bir halktır.

Kürd halkı, iş görmesini bilen becerikli bir halktır.

Kürd halkı, sorumlu, hesaplı ve adil karakterli bir halktır.

Kürd halkı, ait olduğu ırk bellidir ve üstün zekâlı bir halktır. Fedakârdır. Sadıktır.

Kürd halkının mir ve kralları Kürd halkının üstün zekâ yetenek ve asalete sahip bir halk olduğunu çok iyi biliyorlardı. Devlet işini de “hizmet” işi olarak kabul ediyorlardı. Hizmet işini de “hizmetçilik” işini münasip görmüyorlardı. Osmanlı İmparatorluk yönetim şeklini de “hizmetçilik” işi olarak görüyorlardı ki tüm hizmetçilik işini Osmanlı hanedanına bırakmışlardı. Aynı alışkanlıkla, Birinci Dünya Savaşı döneminde, Kürd halkı işgal güçlerinin ısrarlı tekliflerine rağmen, Türk’lerden ayrı bir Devlet kurmayı RED ettiler. Hizmetçilik işini, Türk vatandaşlara bırakmak için “aynı Devlet çatısı” altında birlikte yaşayalım diyerek Osmanlı’daki gelenekleri sürdürmek istediler. “Ayrı bir Devlet kurmaya gerek yok” dediler. Şimdi anladınız mı? Kürd halkının mir(Lord) ve kralları(king-key) öyle karar verdiler. Ne var ki, daha sonra, keya ve mirlerimizin görev vermiş oldukları hizmetkâr Türk veya Türk kabul edenler, kalleşlik yaptılar. İhanet ettiler. BU NEDENLERLE’DİR Kİ: Kürd krallarının ve beylerinin torunları, şimdi kendi baba, dede topraklarını kendileri yöneteceklerdir. Kararları budur. Bunu da anladınız mı? Şimdi keyfiniz nasıl istiyorsa öyle karar verin. Kürd halkı kendi baba welatını yönetmeyi kararlaştırmışlardır. Bu karar haktır ve uygundur. Zırkan beylerinin – mirlerinin ve kasıni kral’larının imparatorlarının torunlarından biri olarak, ben de bu kararı verenlerden biriyim. Bağımsız Birleşik Kurdistan Devleti’ni resmileştireceğiz. Bu kararın alternatifi yoktur. İki yol var önümüzde.

  1. On yıllardır bize iğrenç zulüm dayatmasıyla, bizi soykırımla yok etmeye çalışanlara boyun eğmeye devam etmek için, mazeretlere sığınarak bu kirli düşmanların tarafında mı olacağız?
  2. Bağımsız Birleşik Kurdistan Devletinin resmileşmesi için çalışanların yanında ve tarafında mı olacağız? Bu kadar basit
Hangi tarafın yanında yer alacağız. Hiç ama hiç kıvırmaya gerek yok. Kürd olarak bizler, Kürd halkının düşmanlarının yanında yer alıp Kürd halkına karşı mı olacağız? Yoksa Kürd olarak, Bağımsız Birleşik Kurdistan Devletini resmileştirmek için çalışıyor olanların yanında mı olacağız? Bu kararı vermek zorundayız. Biz “Türkiye’nin Demokratikleşmesini sağlayıp aynı Türk Devleti çatısı altında yaşayalım” diyerek, bu beyhude ve imkânsız anlayış içinde olan siyasi parti, kurum ve çevrelerde artık lutf-edip bu duruşlarından vazgeçsinler. Türklük adına, Türkiye Cumhuriyeti Devleti yüz yıldır bizi yok etmeye çalışıyor. İşkencelerle, katliamlarla, zındanlarda çürütüp işlevsizleştirmekle, sürgün dayatmalarıyla, dilimiz, kültürümüzü ve halkımızı yok sayarak soy kırım uyguluyor. Peki, bu dayatma karşısında, biz Kürd’ler olsun, siz bunları yapıyorsunuz ama biz yinede sizlerin egemenliği altında yaşamak istiyoruz diyorsak, kendimizi kandırmıyor muyuz? Hem kendimizi kandırıyoruz hem de kendimizi aşağılıyoruz. Ayıptır. Gevezeliğin, tutarsızlığın bu kadarı da çok fazla. Her kürd safını belirlesin. Rahmetli Mahmut Baksi “her kuş kendi sürüsüyle uçar” diye bir kitap yazdı. Kendi sürüsüyle, kendi Qeflesiyle uçmayan veya başka bir kuş sürüsüyle-Qeflesiyle uçan bir kuş gördünüz mü hiç? Biz Kürd’ler kuşlar kadar bile olamayacak mıyız? Kürd olup’ta Kürd Qewmi ile yürümek yerine it Qewmi ile yürümek isteyenleri de XWEDA ıslah etsin. İtleşmek istemeyen Kürd’ler, Bağımsız Birleşik Kurdistan Devletinin resmileşmesini sağlamya yeterlidirler. Hatırlayınız lütfen. Güney Kurdistan Devletiyle anlaşmalar yapıyorlar. Aynı Türkiye’nin aynı yöneticileri, bugün için de “Suriye’de Kürdler için hiçbir statü tanınmasına izin vermeyeceğiz” diye bağırıp duruyorlar. İt gibi havlayıp it gibi ısırmaktan başka yaptıkları bir iş yoktur. PKK ve HDP ile de yıllarca pazarlık yaptılar. Hiçbir başarı sağlayamadılar. Kendi başarısızlıklarını kendi beceriksizliklerini örtbas etmek için, dün aynı masada oturup anlaşamadıkları ortakları için, bugün “terörist” diyorlar. Onlar terörist’dirlerse ortakları olarak siz’de aynı onlar gibi teröristsiniz. Türk Atasözü der ki: Bükemediğin bilek’i öpeceksin. Bizim bilek’imizi bükemeyeceksiniz. Bunu çok iyi o it kafanıza sokun. Gerçi biz, sizin o köpüklü kuduz ağzınıza bilek’imizi öptürmeyeceğiz. Bunu da bilin. Ama ve lakin, XWEDANÊ Kürd hakkı ve adına yemin olsun ki Bağımsız Birleşik Kurdistan Devletini resmileştireceğiz. Bunu insan gibi kabul edin. Uygar insanlar gibi iki komşu olarak yaşayalım. Siz it’likten kurtulun. Biz de zulmünüzden kurtulalım. Şimdi de kudurmuş itler gibi her tarafa saldırıyorsunuz. Ucube bir, sözüm ona Cumhurbaşkanlık sistem dayatmasına sığınmışsınız. Dua edin ki bu referandumda evet çıkmasın. Evet çıkması suçlarınızı örtbas edemeyecektir. Sizleri kurtaramayacaktır. Ancak çok iyi bilin ki, referandum’da evet kazanması durumunda, Mevcut Türkiye haritası için sonun başlangıcı olur. Bizi endişelendiren, 16 Nisan referandumunun sonucunun evet olmasıyla Türkiye’nin Suriye ortamına dönüşmesiyle çok insan kanının akmasının ve büyük tahribatın kaçınılmaz olmasıdır. Bugün Türkiye’yi yönetenler, kendilerinin ve kendilerine bağlı çevrelerin keselerini doldurmak ve temel insan hakları ihlali, insanlık’a karşı suç ve savaş suçlarını işlemiş olduklarını biliyorlar. İşlemiş oldukları bu suçların hesabını vermekten kurtulmak için evet referandumunu organize ettiler. Bu referandum, Devlet Bahçeli ve yandaşlarının faşist duygularını tatmin etmekten başka hiç kimse ve kesimin işini yaramaz. “Hayır” diyenler için “terörist” diyenlere, bende “Evet” diyenlere “terörist soylu terörist” diyorum. Böylece bu yazıyı da noktalıyorum. Dem xweş.

Saygılarımla, Hüseyin Baybaşin