Kurd Halkının Mücadelesi ve Birlikte Hareketin Önemi

0
337

Biz Kurdler, son 100 yıldır halkımız üzerinde oynanan kirli oyunları ve bu süreçlerin insanlarımız üzerinde yarattığı erozyonu görmezden gelmemeliyiz. Bu gelişmeleri kapsamlı bir şekilde öğrenmeli ve bilmeyenlerimize de öğretmeliyiz. Gelinen aşamada, büyük siyasi hareketlerimizin oluşturduğu gerçekleri göz önünde bulundurarak, topraklarımızın zengin kaynaklarının servetini çalmak için halkımıza zulmü aşan sistemli soykırım uygulamalarının yaşandığı yüzyılı aşan süreçte, fedakârca çalışarak oluşan güçlerin birlikte hareket etmelerinin önemini görmeliyiz.

 

Düşünün ki, Rojava’da, Kuzey Kurdîstan’da, Rojhılat’ta ve Güney Kurdîstan’da var olan güçler müşterek hareket edebilseler, kurtuluş mücadelesini fedakârca yürüten, tanklara karşı küçük silahlarla, jetlere, füzelere ve insansız hava araçlarına karşı şemsiyelerle kendilerini korumaya çalışan insanlarımızın ve siyasi güçlerimizin birlikte hareket etmeleri durumunda, hava koruma gücünü elde etmeleri zor olmayacaktır. Bizim siyasi hareketlerimizin, kurtuluş mücadelesini yürüten kahramanlarımızın kendilerini hava saldırılarına karşı koruyabilmeleri durumunda, durumun nasıl değişeceğini görelim. İnsanlarımızın bilinçlenmesiyle mücadele gelişir ve güçlenmeleriyle de bağımsızlık kesinleşir.

 

Bu hususları önemsememiz ve gelişmelere engel olacak olumsuzlukların önünü kesmemiz gerekmektedir. Avrupa’nın metropollerinde gelişen bazı olumsuzluklar, halkımızın bu darboğazı nasıl aşmaları gerektiği hususunda önemli öğreticilikler sunmuştur. Bu yönüyle, gelişmeleri değerlendirmeli ve güçlendirmeliyiz.

 

Osmanlı İmparatorluğu’nun Yıkılışının Ardında Bıraktıkları

 

Benim için değerli olan Arap kökenli bir kardeşim, bana “Amca, I. Dünya Savaşı sürecinde Araplar, İngiliz ve Fransızların öncülüğündeki fonksiyon ile anlaşarak, bağımsızlık elde etmek karşılığında Osmanlı’ya karşı savaştılar” diye yazıyor. “Peki amca, Osmanlı bunu hak etmedi mi?” diye sormuş. Sevgili kardeşim, bu soru birçok Arap kökenli insanın kafasında kurcalaması doğal olan bir sorudur.

 

Tarihi bilgiler paylaşırken, biz Kurdlerin bağımsızlık hedefine varmamız için ne yapmamız gerektiğini ve bugüne nasıl geldiğimizi anlatmaya çalışıyorum. Bu sorunun bana sorulmasıyla, olaya bu yönüyle de bakmak gerektiğine karar verdim. Biz Kurdler, aynı işgal gücüyle anlaşmayı reddettik, dolayısıyla perişan olduk. İngiliz ve Fransızlarla anlaşmak yerine atalarımızın Osmanlı Sultanları ile yaptığı anlaşmaya ihanet etmedik ve bu yüzden zor duruma düştük. O dönemde liderlerimizin aldığı kararların yanlış olduğunu da yazılarımda belirtmişimdir. Bu tercihler devletsiz kalmamıza neden oldu.

 

Ben şahsen, son 30 yıla yakın süredir devletsizliğin sancısını iliklerime kadar hissederek yaşıyorum. Araplar ise işgalcilerle anlaşarak onlarca devlet kurdular. Neredeyse Osmanlı’ya karşı işgalcilerin yanında savaşan her Arap aşiretine bir devlet verdiler. Osmanlı parçalanıp yok oldu.

 

Haklılık konusuna gelince, 1908 yılından itibaren Osmanlı bünyesindeki milletler için “Türk milleti” tanımlaması dayatılmaya başlandı. Osmanlı’nın egemenliği altında olan her ulusun yok olacağı ve herkesin Türk milleti kimliğini kabul etmesi gerektiği devlet politikası halini aldı. Yunanistan, Romanya, Makedonya, Arnavutluk, Sırbistan, Saraybosna ve Balkanlar’da olduğu gibi, Araplar da Türk kimliğini reddettiler. Araplar, Fransızların öncülüğünde Osmanlı’ya karşı işgal güçleriyle anlaşarak savaştılar ve bu sayede bağımsızlıklarını kazandılar.

 

Türkiye adına Kuvayi Milliye denen yapı, Mustafa Kemal’in öncülüğünde, işgalcilerle anlaşarak Osmanlı’yı yok etmeye çalıştı. Buna karşılık, Kuvayi Milliye ve Mustafa Kemal Türkiye’nin yöneticiliğine atanmışlardır. Kuvayi Milliye, Osmanlı’ya karşı ihanet etmiştir. Maaşlarını Osmanlı Devleti’nden alıyorlardı, fakat işgal gücüyle anlaşarak devleti yok etmek için hareket ettiler. Bu da onları birer ihanet unsuru yapar.

 

Arap aşiretleri, Osmanlı devlet görevlisi değillerdi. Bu ayrımı yapmamız gerekiyor. Ben tarihi gerçekleri anlatırken tarafsız olmaya çalışıyorum. Herkes kendi penceresinden değerlendirme yapabilir. Araplar, Türk kimliğini reddederek bağımsızlık için işgalcilerle anlaşmışlardır. Mantıklı yolu tercih etmişlerdir; biz Kurdler gibi duygusal davranmamışlardır. Bugün onlarca devletleri vardır, biz ise kimliğimizi kaybetme noktasına geldik.

 

Ben bir Kurd olarak, eğer I. Dünya Savaşı sürecinde yaşıyor olsaydım, bağımsızlık için çalışırdım. Arap aşiretleri gibi işgal güçleriyle anlaşarak bağımsız bir Kurdistan devleti için var gücümle çabalardım.

 

Bu izahımdan sonra Arap kökenli kardeşime cevabım şudur: Evet, Osmanlı, Arapların işgalcilerle anlaşarak kendi devletlerini kurma girişiminde haklı görülebilir, çünkü Osmanlı o durumu hak etmişti. Araplar, Osmanlı’yı yıkmış ve bağımsızlıklarını kazanmışlardır.

 

Biz Kurdler de Türk kimliğini kabul etmedik, fakat ihanetlerle karşılaştık. Bu durum bize ders olmalıdır. Bugün, Kurdluk adına Türkiye ile bir arada yaşamaktan söz eden soydaşlarımızın daha duyarlı olması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye Devleti’ne ve ihanet unsurlarına güvenilmemesi gerektiğini hatırlatmak isterim.

 

Ben torunlarımın da devletsizliğin acısını çekmelerine izin vermeyeceğim. Bağımsız Kurdistan Birleşik Devletleri’nin kurulması için ne yapılması gerekiyorsa yapacağım. Osmanlı’nın yıkılış döneminde işgalcilerle işbirliği yapanları anlatırken, kimseyi suçlamıyor veya övmüyorum. Tarihi bilgi ne ise onu paylaşıyorum. Bu bilgiler Osmanlı arşivlerinde, Cumhuriyet’in kuruluş döneminin belgelerinde, Lozan Antlaşması’nın tutanaklarında ve İngiliz-Fransız arşivlerinde mevcuttur.

 

I. Dünya Savaşı’ndaki Kurd liderlerin kararlarını doğru bulmuyorum, ancak onları suçlamıyorum. Olan olay neyse onu anlatıyorum.

 

Selametle.