KURDÎSTAN BİRLEŞİK DEVLETLERİ HÜKÜMETİ BAĞIMSIZ DEVLET YAPILANMASINI OLUŞTURANA KADAR MÜCADELESİNİ SÜRDÜRECEK

0
394

PKK ile devlet arasında herhangi bir süreçten söz edilebilmesi için samimi bir altyapının olması gerekir. Buna samimiyetle yaklaşılmalı ve samimiyetle başlanmalıdır. Samimiyetle hareket edildiği görülmelidir. Biz şimdiye kadar devlet tarafından böylesi bir yaklaşıma tanık olmadık. Özellikle savaşın durdurulması, işgalci Türk devletinin Rojava’dan çekilmesi, tutsakların yaşam koşullarının düzeltilmesi şarttır. Bunlara başlanması bile bir samimiyetin olabileceğini gösterir. Tutsaklar ziyaret alamadıkları gibi, gereksinimlerini de temin edemiyorlar. Bunun en basit bir samimiyet adımı olarak görülmesi gerekir. Samimiyet adımları atılmasının ardından Erdoğan ve çevresinin hitap üslubunun anlaşmaya hizmet ettiği görünmelidir. Süreci yürütecek heyetler oluşmalı, taraflar kendi temsilcilerini seçebilmelidirler.

Görüşmelerin pazarlığa dönüşebilmesi için bu adımlardan sonra hakem devletler zorunlu olarak kabul görmelidir. Tarafların kendi temsilcilerini seçebilmelerinin anlayışla karşılanmalı; ayrıca, Türk tarafının da seçilecek olan hakem devletlere güvenmesi gerekir. Kurd tarafının temsilciliği adına pazarlık heyetinde olacak olan şahısların da dört dörtlük bilgili, güvenli ve kendilerine destek olacak yardımcılarını da kendileri seçebilmelidirler. Hakem devletlerin yanı sıra ayrıca gözlemci heyetler olmalıdır. Bu gözlemci heyetler devletlerden ve uluslararası kurumlardan oluşmalıdır. Gözlemci devletler arasında ABD ve AB devletlerinin temsilcileri mutlaka gözlemci heyetinde olması gerekir. BM en azından gözlemci hakem sıfatıyla pazarlık masasında olmalıdır. Yani bu pazarlık masasında gözlemciler olacağı zaman, gözlemciler arasında hakemlik sıfatıyla Birleşmiş Milletler temsilcisininde olması yararlı olur. BM’nin hem pazarlık hem gözlemci heyetlerinde hakem başkanlığı anlamında sıfatlarının olması prosedürün sağlıklı yürümesi açısından olumlu olur.

Üç ayı geçmeyecek kadar kısa bir sürede Kurd tutsakların koşullarının düzeltilmesinin yanı sıra, bir an önce serbest bırakılmaları ve hepsinin güvenli ortam yaratılarak serbest bırakılmaları gerekir. Pazarlık sürecinin üç ay sonunda çerçevesinin net olarak görülmesi gerekir. Bu iş olumlu bir sonuca gidecek mi? Eğer gidecekse artık hedef pazarlıkların çerçevesi oluşmalıdır. Bize göre PKK tarafının, bağımsızlığı hedefleyen tavrı öncelikli şart olarak masada bulundurması gerekir. Eğer bu taraflar için ulaşılması mümkün ise bağımsızlık anlaşması kabul gördüğünde yönetimin Kurd tarafına devredilmesinin güvenli olabilmesinin koşulları ve süresi konusunda anlaşma yapılmalıdır. Yani bu demek değildir ki PKK tarafı tamamen yönetimi devralacak. PKK, Kurd hareketlerinin de içinde bulunacağı heyet ve Türkiye tarafının heyeti ile birlikte Kurd tarafına devri kararında mutabakat sağlanmalıdır. Kurd tarafının devrini üstlenecek olan yetkililerin seçimle görevlendirilmeleri en doğrusu olur. Tabii ki bunların altyapısı uygun koşullar çerçevesinde tartışılır konuşulur. Samimiyet olduğunda çözüme odaklı çalışmalar içerisinde çerçevenin oluşması pek zor olmaz.

İkinci husus ise Belçika yönetimi örnek alınarak iki uluslu devlet yönetimi yapılanması olabilir. Bize göre olmalıdır da. Daha iyi bir yönetim şekli ve düşünülüp tartışılmalıdır ama en azından bir Belçika örneği hedef olarak belirlenmelidir. Türkiye ve Kurdistan yönetimi ayrı ayrı bağımsızlığın yanı sıra federasyonun merkez yönetiminin ortak yönetim olması da anlaşmada yer almalıdır. Kurdler açısından olduğu gibi Türkiye açısından da iç işleri yönetiminde eğitim, iç güvenlik, ekonomi, yargı, sağlık ve çevre düzenlemesi yerel düzeyde organize edilmelidir. Federasyon yönetiminin denetleyici olması kabul görmeli; dış sınırların savunması ve dış diplomasinin de federasyonun kontrolünde olması kabul görmelidir. Yönetim oluşumunun detayları üzerinde elbette ki tartışılabilmelidir. Süreç içinde açıklamalar yalnızca görevli pazarlık heyetinin sözcülerince yapılmalıdır. Farklı seslerin çıkmaması için taraflar dikkatli olmalı ve öylesi bir durum oluşunca da pazarlık heyetleri onlara cevap verip gerekli düzeltmeyi yapabilmelidir. Heyet mensupları, kesinlikle taraflarca güvenilir olmalıdırlar. Burada bir espri, kandırmaca kazan-kaybet mantığı değil, birlikte yaşamanın samimiyetle idame edilmesi hedef olmalıdır. Pazarlığı yapacak olan şahsiyetlerin de güvenilir olmaları doğal olarak kabul görmelidir.

Birçok çevre tarafından olduğu gibi, taraflar adına bize de sık sık şu eleştiriler iletiliyor; ‘’Hep eleştiriyorsunuz, hep eleştiriyorsunuz.’’ Doğrudur, biz eleştirilecek hususları eleştiriyoruz; çünkü ezilen taraf biziz. Sömürülen taraf biziz. Her gün kanı dökülen, katledilen taraf biziz. Suçlu gibi gösterilmeye çalışılan taraf yine biziz. Biz Kurdleriz. Eğer bir süreçten söz ediliyorsa bu gerçeklerin görülmesi ve giderilmesi zorunludur. Bunları görmesi gereken de elbette  ‘’biz devletiz’’ diyenlerdir. Şimdiye kadar devlet adına yapılan açıklamaların gevezelikten, ahlaksızlıktan, aşağılama söylemlerinden öteye bir anlam ifade etmediği görülmüştür. Bir süreçten söz ediyorsanız sürecin altyapısını oluşturmak ve sürecin başlamasını sağlamak insani ve ahlaki prensiplere uygun olması gerekir. Hem bana küfür edip hem de ‘’kardeşim’’ demek bir arada yürümez. Karşınızda sizin yaptığınız rezaletleri unutmak isteyen bir zihniyet yok. Bende yok, hiçbir Kurd’te yok. PKK tarafı içinde, halkın beklentileri olduğu kabul görülmeli ve halkın beklentilerinin anlaşılması için de halkla diyaloğun samimiyetle sürdürülmesi gerekir.

Bu bir siyasi hareket veya aşiret davası değil, ulusal bir davadır. Kurdler açısından bu çok önemlidir. Eğer kalıcı barış getirecek bir süreçten bahsedilecekse, pazarlıkların samimiyetle yürümesi gerekir. Bunun için bize göre olmasa olmaz şartlar, kurallar kısaca bu çerçevede kabul görmelidir. Eğer bu pazarlık gerçek ve samimi çerçeveyle başlayacaksa süreç içerisinde halktan, uzmanlardan heyetlerin aktaracağı bilgilerle beslenmeleri gerekir. Bunlar yapılırken halkın desteğinin net olarak görülebilmesi için, PKK’nin Avrupa yapılanmasının da bir düzene girmesi ve var olan sıkıntıların giderilmesi gerekir. Eğer pazarlık konusunda bu temel hususlar kabul görürse, o zaman Kurd ulusu için topyekûn kalıcı ve gerçek barışın olabilmesi mümkün olabilir. Bu düşünceyle kendi görüşlerini de paylaşabilir.

Avrupa yapılanması için, Brüksel yönetimi gibi derneklerin hepsinde yönetim ciddiyeti ve prensipleri yok olmuştur. Mevcut yöneticilerin hepsi ya suç işlemişler ya da işlenen suçlara seyirci kalmıştır. Avrupa yapılanmasının, merkez yöneticilerinin hepsi değiştirilmelidir. Dernekteki birinci derecedeki yöneticilerin de değiştirilmeleri zorunludur. Ciddi suçlar işlenmiş bu ciddi suçların soruşturulabilmesi için bu yönetim değişikliğinin kaçınılmaz olduğunu görmek zorundayız. Yeni yöneticiler, suç ve ihmalleri soruşturmalıdır. Bunun olacağının ilanı bile soydaşlarımız arasında güven havasını estirir. Yeni yönetimin acil gereksiniminden ötürü seçimle uğraşmanın ve seçimin güvenli bir ortamda olmasının mümkün olmadığını da biz kendimiz görüyoruz. Samimi olan insanlarımızın hepsi de görüyor. Dolayısıyla yönetimin acil gereksiniminden ötürü yeni yöneticilerin atamaları merkezden olmalıdır. Avrupa yapılanmasında görev alacak olan bir heyet merkeze bağlı oluşmalı ve görevlendirmeleri acilen yapmalıdırlar. Merkez, ayrıca atılacak bu kurumları denetleyebilmelidir. Denetleme kurumunun ciddiyetle işlemesi gerekir. Avrupa yapılanmasının yeni yönetimi işin ehli, uzmanı olmaları gerektiği gibi serbest dolaşım olanakları olmalıdır. Yeni yöneticilerin çalışmalarının bünyesinde halkla ilişkiler grubu aktif olmaları işlenen suçları ve nedenlerini tespit etmelidirler. Mağdur olan insanlarımızın mağduriyetlerinin giderilmeli, muhasebe edilmeli ve rapor edilmeli yeni yönetime sunulmalıdır.

Birçok insanımızın iş yerleri zorla ailelerinden alınmış olduğu gibi, kendilerine eziyet edilmiş, ayrıca kendilerinin susmaları için eziyet edilmiştir. Daha önce görevli olan gazi insanlardan yüzlercesi, çok ağır hakaretlere maruz kalmış, susmaları için dayatmalara başvurulmuş ki bunların hepsinin düzeltilmesi, tekrarının da yaşanmaması gerekir. Yeni yönetim, tespit edilecek mağduriyetleri gidermeyi koordine etmeli, halkın güvenli ve dayanışması kazanılmalı. Halka rağmen, halka hizmet ediyoruz. Yani halktan destek görmemiz gerekir beklentisi içinde olamazsınız. Bu ne mantık kabul eder ne de olabilecek bir iştir. Bize göre eski mensuplara yönelik baskı ve dayatmalardan ötürü oluşan mağduriyetlerin giderilmesi de uygun olacağı gibi bundan sonra böylesi çevrelerin uygunsuz davranışlarının son bulması sağlanmalıdır. Eski mensuplardan güvenilir, istekli olan arkadaşların yeni yönetim ortamında görev almalarının birliği sağlamaya hizmet edeceği inancındayız. Yönetim anlayışının, Kurdlere eziyet suçu işlemesi son bulmalıdır. Diğer taraftan hizmetin görülmesi sağlanmalıdır. Bunlar çok acil adımlar olup bu adımların atılmasıyla, gereksinimlerin detaylandırılmasına geçiş sağlanabilir. Gelişimi sağlayacak katkılar istenebilir, beklenebilir. Buna uygun soydaşlarımız Avrupa ortamında mevcuttur. Yöneticilerin halkını seven ve davaya inanan, deneyimli, bireysel edinim anlayışından ve arayışından uzak olmaları gerekir. Böylesi anlayışta ve arayışta olanların yetkilendirilmeleri çok önemlidir.

Bu anlatılanlar içerisinde net olmayan, anlaşılmayan bir husus varsa biz onları da detaylandırır veya anlaşılır şekilde izahata bulunuruz. Bize göre, acil ve ilk adımlar için bu çalışmalar yeterli olur. Ancak sonuna kadar böyle gitmez tabii ki. Görevlendirilecek arkadaşların işlerinin ehli olmaları durumunda en iyi şekilde çalışmalarını yürüteceklerini görebileceğiz. Kesinlikle yöneticilerin merkezden koordine edilmesi, görevlendirmeler yapılması gerekmektedir.

Avrupa’da var olan yöneticilerle oluşan olumsuzlukların, ciddiyetsizliklerin yapılmış olan kusurların, suçların giderilmesi mümkün değil. Bunun da görülmesinde ciddi yarar var.

Kurd ve Kurdistan davasının olumlu sonuca gitmesi gerektiği anlayışı devlet tarafında varsa çalışmaların da bu ciddiyetle olması gerekir. Hepimizin bildiği gibi daha önce birçok kez “süreç” adıyla çalışmalar başlandı. Benim de bizzat içinde olduğum hem askeri hem siyasi heyetlerle bizzat görüştüğüm dönemle ilgili kısa süre önce açıklama yaptık. Bizimle görüşen şahsiyetler, üst düzeyde komutanlar samimiydiler. Rêzdar Mahmut Baksi tarafından kaleme alınmış Teyrê Baz adlı kitabımızın 160. sayfasından itibaren süreci hassasiyet ile anlatmıştık, isteyen soydaşlarımız ile kitabın ilgili bölümlerini paylaşabiliriz. Nitekim daha önceki yazılarımızda bu kitabın ilgili bölümleri paylaşılmıştı. Parlamentoda görevli olan heyet üyeleri samimiydiler. Ama süreç, gizli bir el tarafından bizim rehin alınmamız daha sonra da PKK Önderliğinin kirli bir oyunla rehin alınması ile sonuçlandı. Yani böylesi bir zihniyet varsa ve birilerinin mecliste kullandığı ifadeler yanlış ise savaşın sürmesi de kaçınılmaz olur. Çoktan çok gider, azdan az gider. Orası ayrı bir olay.

Sadece savaşın durdurulması amaçlanıyor ise PKK’yle Türkiye arasında bir görüşme yapılır, anlaşılır. Kendileri nasıl istiyorlarsa öyle yaparlar. Ama Kurd davası çözümlenmek, kardeşlikten söz edilmek isteniyorsa kalıcı bir çözüm hedef olarak belirlenmelidir. Bağımsızlık olabileceği gibi iki uluslu yönetim anlayışı da olabilir. Eğer hedefler kabul görürse, tarafların görüşmesiyle halkın güven ve huzur içinde yaşamasını idame edebilecekleri ortamın oluşturulması sağlanır. Birlikte yaşamaktan bahsediliyorsa bir tarafın yok olması temelinde diğer tarafın egemenliğini sürdürmesi anlayışıyla kardeşliğin, anlaşmanın ve birlikte yaşamanın koşulları mümkün olmaz. Ayrıca böylesi bir anlayış savaşı kızıştırır. O zaman “Siz ne satıyorsunuz?” diye sorarlar.

Biz şimdiye kadar bu çerçevede görüşlerimizi paylaştık. Bu görüşleri açıklarken birçok bilinen ve samimi insanın görüşlerinden yararlandığımız gibi şimdiye kadar kendi aralarında barış sağlamış ve bir arada yaşayabilen halkların nasıl bir barış sürecini yaşadıklarını da inceledik. Kuzey İrlanda bir milyonun çok altında bir nüfusa sahip olmasına rağmen İngiltere Birleşik Krallığının Kraliçesi Kuzey İrlanda’ya gittiği zaman, Martin McGuinness ile görüştüğünde daha öncesinden Martin’in Kraliçenin elini sıkıp sıkmayacağı tartışılıyordu. Kendisi Kraliçe ile Kuzey İrlanda’da tokalaştığı zaman bütün İngiltere’nin devlet yöneticileri ve basın çevresi “Artık barış kesin olarak kabul görmüştür.” dediler ve onun gereğini yaptılar.

Martin McGuinness kimdi? Halkın yoğun olduğu yerlerde bombalama eylemi yapmış, birçok insan katletmişti. Tutuklandı. Hapishaneden çıkarıldı ve pazarlık heyetinin temsilciliğini yaptı. Gözlemci devlet olarak ABD’nin senatörleri vardı. AB yetkilileri vardı. Birleşik Krallık ’tan yetkililer vardı. Bu insan, bu şahsiyetlerle pazarlık yapıp barışı sağladı. Şimdi bir arada yaşıyorlar. Kuzey İrlanda da halen Birleşik Krallık içerisinde devletin bir parçasıdır. Türkiye’de de iki uluslu yönetim sağlanacağı zaman devlet yine varlığını, olduğu gibi korur. Yönetim şekli değişir. Kurdlerin de kendilerini ifade etme olanakları, kimlikleri olur. Kendi dillerini, kültürlerini, tarihlerini araştırıp geliştirme olanakları olur. Türkiye tarafı ya da Kurdistan tarafı ayrılmayı isterse de bunlar federasyonun merkez yönetiminde karşılıklı, uygar normlara uygun olarak konuşulur. Eğer bir süreç başlatılacaksa Kurd ulusu adına bu çerçevede taraf olunur. Yoksa birileri Türkiye yönetiminin güçlü olduğunu, istediğini yapabileceğini düşünerek hareket edecekse bizde deriz ki; minnetimiz yok. Bunun bir sonuca gitmesi mümkün olmaz. Bizim deneyimlerimizle yıllardır paylaşımlarımızda izah ettiğimiz gibi (daha önceki süreçlerin sonunda olduğu gibi) gereksiz yere insan kanının akması süregider. Bunun hiçbir tarafa yararı olmaz. Sonuç olarak yine barışın sağlanması tartışılır, başa dönülür.

Biz şimdi PKK ve Türkiye arasında yapılacak pazarlığa taraf olmayacağız. Kurdistan Birleşik Devletleri Hükümeti bağımsız devlet yapılanmasını oluşturana kadar mücadelesini sürdürecek. Ancak eğer insan kanının durması isteniyorsa ve taraflar arasında Kurd’lük adına bir anlaşma yapılmak isteniyorsa açıkladığımız bu çerçevenin ciddiyetle kabul görmesi gerekir.