Biz Kurdler temel insani haklarımızdan yoksun olmamızın ezikliği bir yana, Ulusça “yok” sayılıyoruz. Vatan topraklarımızı zorla işgal etmiş olan barbarlar bir taraftan milli servetimizi çalıyorlar diğer taraftan çirkef uygulamalarla soylu Halkımıza yönelik sistemli soykırım dayatmışlar.
Dünya Devletlerinin ve kendilerini “Türk” olarak kabul eden soysuzların ve menfaatleri için onlara uşaklık yapanların gözleri önünde oluşan barbarlıklara direnen asil soydaşlarımız “terörist” ilan ediliyor, işkencelere maruz kalıyor, katlediliyor.
Zorla vatan topraklarından göçe zorlanıyor, hapsediliyor, anlatılması olanaksız zulüm altında yaşamaktan nefret eder duruma sürükleniyorlar.
Son yüz yılda sürekli olarak zulüm altında ezilen asil soydaşlarımız 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle öylesi çirkef sürece tanık oldular. Türkiye faşist devletinin işgali altında olan Kurdîstan’ın tamamı bir işkencehaneye dönüştü. İnsanları evlerinden, işyerlerinden, yoldan, devlet görevlileri tarafından alınıp götürülen sivil soydaşlarımızın yirmi bin civarında insanlardan halen haber yok. Sözde faili meçhul olarak tanımlıyor Türkiye’nin barbar, faşist devleti, leş kargaları olan sözde medya kurum ve mensupları.
Diyarbakır zindanları, ahlaksızlığın, çirkefliğin, faşist dayatmanın sistemli olarak uygulandığı işkencehanelerden bir tanesiydi. O zulme karşı, Diyarbakır Belediyesi önünde iki kahraman Kurdîstan Anası, bedenlerini ateşe verip, kendilerini yatılar. O asil Analar, Kurdîstan Anası’dırlar. Hepimizin Anası’dırlar. Bedenlerini ateşe veren Analar özünde faşist Türk devletini ateşe vermiş oldular. O asil Analarımız isyan ateşini yakmış oldular. Kurd gençlerinin PKK saflarına akın etmeye başlamaları da, Analarımızın bedenlerini isyan ateşine dönüştürmeleriyle başladı.
Faşist Türkiye devletinin kuduz köpeklerine dönüşmüş olan yöneticileri, bize yaptıklarını örtbas etmeye çalışabilirler. Biz, asla unutmayacağız. Faşist ve barbar işgalcileri kutsal Kurdîstan topraklarından kovacağız ve kovacağız.
O asil iki Anamızdan biri olan Ana 11-Şubat Salı günü Diyarbakır’ımızda ebediyete göç etti. 1988 tarihinde bedeni alevler içinde yanıyorken çevreden yetişen soydaşlarımızın müdahalesiyle Rahime Ana, ağır yanık yaralarıyla acılar içinde bugüne kadar işgalci barbarlara inat direndi.
Rahime Ana’nın çocuklarıyla görüşüyorum. Hepsi birbirinden değerli asil Kurdîstan asilzadeleridirler. Kendilerine ve Kurd ulusuna başsağlığı diliyorum.
Rahime Ana Kurdîstan şehididir. Öylesi kahraman ve soylu bir Ana ancak Kurdîstan Anası olabilir. Her soydaşımızın Rahime Ana’nın asil evlatlarına dayanışma mesajı paylaşacağına inanıyorum.
Kurdîstan gençliği bunları asla unutmamalıdır. Böylesi asil, fedakar ve kahraman bir başka Halk Dünya’da yoktur.
Bu Halk, ne oldukları bilinmeyen soysuzların esiri, sömürgesi olamaz, olmamaları gerekir. Esirliğin son bulması gerekir.
Kurdîstan Birleşik Devletleri projesi tamamen Kurd u Kurdîstan davasının mücadelesinin son aşamasıdır.
Kurdizm Felsefik bilinç ve inancıyla gerçekleşecektir.
Bizler, Bağımsızlık için çok geç adım attık. Ancak kararlılıkla ilk adımımızı attık. Soylu tarihimize, asil Halkımıza, onurlu şehitlerimize layık olabilmemiz için Kurdîstan Birleşik Devletlerini resmileştirmemiz gerekiyor.
www.uskgov.com internet sitemizden çalışmalarımızı takip etmenizi rica ediyoruz. www.hbaybas.com internet sitesinde ayrıca bilgi vardır.
Bu yazı, Rahime Ana’nın onuruna Kurdîstan şehitleri içindir.
Sayglarımla, Hîsen Baybas
11-02-2020