Kurdistan’ın Tarihi ve Güncel Mücadelesi: Birlik ve Kararlılık Zorunluluğu

0
115

 

Soydaşlarımızın, yandaşlarımızın ve arkadaşlarımızın yorumları için ayrı ayrı teşekkür ediyoruz. Bizim ısrarımız, sorunların net olarak anlaşılması ve çözüme odaklı çalışmaların geliştirilmesi yönündedir. Bu çerçevede, çalışmanın gerekliliğini, hesabını, muhasebesini doğru yaparak önümüzü görüp bu yolda yürümeyi ihmal etmemeliyiz. Elbette ki farklı düşünce ve inançlar olacaktır, olmalıdır da. Kurdistan’ımız, tarihi zenginliklerle dolu bir coğrafyadır. Kurdistan tarihini doğru okuduğunuz zaman bu zenginlikleri görürsünüz. Daha ortada Türklük yokken, İslamiyet, Hristiyanlık ve Yahudilik bile yokken, Kurdler imparatorluklar kurmuş ve bugün bile dünyada örneği görülmemiş üretkenliği ve insani uygulamaları eser olarak bırakmışlardır. Medlerin, Kasimilerin ve daha birçok devletin yaptıklarını, doğru tarihi bilgi ve kaynakları incelediğimizde, son bin yılda nasıl dağıtıldığımızı ve kendi welatımızın topraklarında egemenliği ne olduğu belirsiz çevrelere bıraktığımızı görürüz. O gerçekleri bilmemiz, o günleri geri getirme gayreti şeklinde görülmemelidir; ancak tarihimiz neyse onu öğrenmeliyiz.

Bugün için hangi inançta olursa olsun, hangi görüşü taşıyor olursa olsun, insanlarımızın Bağımsız Kurdistan Birleşik Devletleri’nin egemenliği için çalışmaları zorunludur. Bunu görmüyorlarsa ya bilgi yetersizliğidir ya da tamamen yozlaşmış karakterlerin oluştuğu şeklinde anlaşılabilir. Biz, kendi düşüncemizden olmayanlar veya bize karşı düşüncede olanlar da dahil olmak üzere, hep birlikte welatımızın ve ulusumuzun egemenliğini elimize almamız gerekmektedir. Aynı düzeyde önemsememiz gereken bir başka husus da dünyanın bugünkü yönetiminde egemen güçlerin varlığıdır. Kurdistan Birleşik Devletleri’nin sınırları olacağı komşular vardır. Bu komşular, halen Kurdistan topraklarında işgalcidirler ve biz Kurdlere asırlardır zulüm dayatması içindedirler. Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşundan bugüne kadar olan süreçte yalnızca zulme maruz kalmamışızdır; altı yüz otuzlarda başlayan Arap İslam güçlerinin işgaliyle Kurdlere yapılan zulümleri tarihi kaynaklardan okumak bile insanın tüylerini diken diken ediyor.Ben de öyle olduğunu söylemeliyim. O bilgiler hem Islam Ansiklopedisi kaynaklarında var hem de eski tarihçilerin yazılarında mevcuttur. Çok değerli soydaşımız Ekrem Cemil Paşa o kaynakları araştırmış elemiş Güzel bir “Kısaca Kurdistan Tarihi” adlı kitabında bizlere sunmuştur. Ondan yararlanmalıyız. Esasen Kurdçe yazmış “Dîroka Kurdistan bi Kurtebîrî” adlı kitap Kurdçeden Türkçeye de çevrilmiştir. O kaynaklardan bilgiye ulaşınca insan insanlığından nefret ediyor. Bütün bunlara rağmen birileri İslam dinini kabul etmiş ve bugün için geçmişte Kurdlere yapılan zulmü görmezden gelerek inançlarıyla yaşamak istiyorlar.

 

Kurdlerin haklarını kullanmaları gerektiği gibi ve Kurdistan Birleşik Devletleri kanunlarınca korunması gerektiğini de kabul etmeliyiz. Ancak bugünü yaşamak isteyen inanç sahibi arkadaşların da Kurdistan welatının topraklarının sahibinin Kurdler olduğunu kabul etmesi gerekmektedir. Bu kutsal topraklarda, tarihte olduğu gibi, bugünü de yaşama hakkı yine Kurd ulusunun hakkıdır. Kendi kendilerini yönetmek, welat topraklarını ve ulusu korumak, geliştirmek yine Kurd ulusunun hakkıdır. Bunların neden Kurdlere hak görülmediğini de elbette ki öğrenmeliyiz. Ancak odaklanmamız gereken esas husus, devletimizin yönetimini kendimiz ele alıp, kendi topraklarımızda egemenliğimizi resmileştirmemizdir. İzah ettiğimiz gibi, dünya devletlerinin bugünkü dünya düzeninde etkili olanları gibi komşular da vardır ve komşulara destek olmuş, onlarla iş birliği içinde olmuş veya olmamış olan devletler de vardır. Bunların hepsini dikkate almalıyız.

Bizden farklı düşünenler, bize zarar vermiş olanlar, bizi haklı gördükleri halde uzaktan bizim için üzülmekle yetinenler vardır. Bunların hepsini bilmeliyiz. Ancak bunların hepsinin hesabını sormakla uğraşmak, bugün için emek ve zaman israfı olur. Bazı arkadaşlar, İsrail’in kuruluşundan söz ederler. Aslında o tarihi bilgileri doğru öğrenmemizde yarar var. Çünkü İsrail devleti, anlatıldığı gibi dünya devletleri tarafından karar verilmiş ve kurulmuş bir devlet yapısından ziyade, İsraillilerin kendi davalarını dünya devletleri dışında, dünya devletlerine sözünü geçirebilecek Amerika Birleşik Devletleri ile anlaşma yaparak bağımsızlıklarını kazandıkları bir devlettir. Tabii bugün için ortadaki gerçekler, İsrail devletinin kurulduğu yıldan farklıdır. Bunu dikkate almamız ve bunun gereğini yapmak zorunda olduğumuzu kabul etmeliyiz.Bazı arkadaşlar Kurdistani siyasi hareketlerin bazılarının yetersizliklerinden söz ederler. Onları da tartışmalıyız eleştirilerimizi de yapmalıyız. Ancak Kurdistani olduğu veya olduğunu iddia eden hareketlerin hepsinin Bağımsız Kurdistan Birleşik Devletlerinin oluşmasını kabul ederek ona odaklı çalışmalarını sağlamamız gerekiyor. Dünya devletlerinin hepsinin de bizim davamızı kabul etmelerini sağlamamız ancak kendimize müttefik ortaklar edinmemiz de zorunlu gereklilik olduğunu kabul etmeliyiz. Bazı arkadaşlar da zorlukları haklı olarak anlatırlar. Elbette ki zorluklar vardır, daha fazlası olacaktır. Kendi topraklarımızı bizim nasıl yöneteceğimiz bizim işimiz bizim kararımız ve bizim çalışmalarımızın sonucu oluşacak bir durumdur. Eğer biz müttefiklerimizi ortaklarımızı doğru seçmez ve doğru tercih etmezsek geçmişte yaşadığımız hayal kırıklıklarını yeniden yaşarız.

Birçok zaman arkadaşlar, özellikle Avrupa’daki yapılanmanın içindeki hataları, kusurları tartışmamız ve düzelmesini istememiz için bize isteklerde bulunuyorlar. Anlaşılmasını isteriz ki, benim bu derneklerden şahsi çıkarım veya beklentim yok. Ancak bu derneklerin hepsi Avrupa ülkeleri içerisinde, Avrupa devletleri ve vatandaşları tarafından Kurd temsilcilikleri olarak görülüyorlar ve Kurd temsilcilikleri olarak kabul ediliyorlar. Ben ve sizler ne dersek diyelim, biz Kurdlere nasıl bakarsak bakalım bu gerçek ortada duruyor. Orada yapılan hareketlerin Kurdlüğe hizmet olması gerektiği gibi, yapılacakların hepsinin Kurdlüğün tarihine, asil değerlerine yakışır olması gerekir. “Kendi hallerine bırakalım, ne halleri varsa görsünler” demek bir yarar getirmez. Gelinen durum, Kurdlüğe zarar vermektedir. Bizim Avrupa devletlerinden yararlı hizmet ya da iş birliği yapma çalışmalarımızın önünü kesmektedir. Bu yönüyle büyük resmi göreceğiz, büyük düşüneceğiz ve gerekli olan çalışmaları yapmak zorunda olduğumuzu da kabul edeceğiz. Öyle rastgele, “onlar zaten kötüdür ve düzelmezler” deyip sırtımızı dönmek de Kurdlüğe yalnızca zarar verir. Tabii ki o harekete de zarar verir.

Benim ve çalışmalarını yürüttüğümüz siyasi hareketin ısrarla yapmak istediği, ulusal kurtuluşun sağlanması, bağımsız devletin bir an önce resmileşmesi ve ulusumuzun da kendi değerlerini koruyup güven, refah içinde yaşamasını sağlamaktır. Esas olan budur. Bir hareketle veya bireylerle benim şahsi bir anlaşmazlığım olmuş olabilir ya da bir hareket ile farklı diyaloglarım olabilir, sempatim de olabilir. Ancak bunların hiçbir tanesi, Kurd ve Kurdistan davasının kurtuluş mücadelesine hizmetimi etkilemez. Sizi de etkilememelidir. Profesyonel çalışmalarla, uzmanlarımızla yürümeyi hedefe ulaşana kadar sürdürmek zorundayız. Farklı görüşler elbette olmalı, bunları konuşmalı, tartışmalıyız. Ama kimse senin yaptığın yarar getirmez, yetersizdir diyerek geçiştirmesin. Bizim yaptığımız yetersizse ya da yararı olmayacaksa neyin yararı olacak? Buyurun, söyleyin. Bir Kurd siyasi hareketinin bir tarafını tutup, diğer tarafına saldırmak… Bunu unutalım. Bu, yapabileceğimiz en büyük düşmanlıktır Kurdlüğümüze ve welatımızın kurtuluş mücadelesine verebileceğimiz en büyük zarardır; hatta ve hatta ihanettir.

Yanlışı olanların yanlışlarını düzeltmek zorunda olduklarını kafalarına vura vura söyleyeceğiz ve yaptıracağız. Gerektiğinde alternatifler oluşturacağız. Ama kurtuluş mücadelesinden vazgeçmeyeceğiz. Eksikleri, kusurları, yanlışları görmezden gelmeyeceğiz. İyi yapılanları alkışlayacağız. Aynı çevrelerin yaptığı yanlışları da elimizi masaya vurarak “durun orada” diyeceğiz. Asırlardır ayrı düşünceleri birbirimize karşı kullanarak birbirimizle çatışmışız. Bari bugün modern dünya düzeni ortamında bu kusurdan kurtulalım.

Bi xêr û selamet…