Amerika Birleşik Devletleri’nin, İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırılara başlaması gösteriyor ki bu savaş, İran rejiminin sonunu getirene kadar devam edecek. Bizim arzumuz, kara savaşına ihtiyaç kalmadan bu sürecin tamamlanmasıdır. İran yöneticileri, bir an önce kendi aralarında uzlaşıp nükleer tesis faaliyetlerinden vazgeçtiklerini ilan eder ve taraflarla bu konuda müzakereye girerlerse, savaş sona erer. Aksi durumda İran’ın hiçbir kazancı olmaz; rejim zaten yıkılacaktır.
Ancak bu süreçte birçok insan yaşamını yitirir. Bu da oldukça üzücüdür. Ölen kim olursa olsun, sonuçta insan hayatı söz konusudur.
İran devleti, son 40 yılda Türkiye’de cinayetler işlemiş, Türkiye’nin yöneticilerini katletmiştir. Paris’te öldürülen üç kadın arkadaşımızın ölümünde de ciddi rolleri vardır. Orta Doğu’yu adeta bir cehenneme çevirmiştir. Her yerde kendi adına yapılanmalar oluşturmuştur. Hizbullah ve Hamas gibi organizasyonlarla İsrail’i kontrol altına alabileceğini düşünmüştür. Birçok Amerikalıyı katletmiş, birçok Avrupalıyı da rehin almıştır.
Bu rehinelerden biriyle ilgili olarak benden ilgi rica ettiler. Bu kişi, Amerika’nın emekli bir FBI görevlisiydi. O dönemde, tamamen yasal çerçevede tekrar kayıt oluşturmak istemişti. Ancak İran’da rehin alındı. 7-8 yıl boyunca tutuklu kaldı. Hillary Clinton’ın Dışişleri Bakanı olduğu dönemde bizden de ilgi talep edildi. Bizi hapishanede ziyaret ettiler; bu ziyaretlerin kayıtları mevcuttur.
Bizim de İran’da değerli dostlarımız var. Onlardan bilgi rica ettik. Hâlâ böyle dostlarımız mevcuttur. İlgilendiler ve sonunda bu şahsın Tahran’da çok gizli tutulan bir hapishanede olduğunu buldular. Bir video kaydedip ailesine gönderdiler. İran, Amerika’dan bazı taleplerde bulundu; aksi takdirde bu kişinin serbest bırakılmayacağını bildirdi. Bu tür bir utanmazlık, bir devlet adına yapılmaz.
Benzer onlarca dava bilirim. Bu kişiyle ilgili olarak ailesi ve Amerikalı yetkililerle, kendi dostlarımla birçok kez toplantılar yaptım. Bu toplantılar Paris’te ve Ürdün’de gerçekleşti. Sonuçta, bizim çabalarımız sayesinde şahsın yeri tespit edildi. Ancak Amerika’dan istenen talepler yerine getirilmediği için serbest bırakılmadı. İran, birçok insanı rehin alarak adeta bir pazarlık masası kurdu. Bu şekilde bir devlet anlayışı kabul edilemez. Elbette bunun bir karşılığı olacaktı, işte şimdi tam da oradayız.
Ayrıca birçok çevre, İsrail’i Amerika’dan bağımsız bir aktör olarak görmüyor.
özünde İsrail devleti, Amerika’nın bir parçası gibidir; adeta bir eyaleti gibi hareket etmektedir. Kuruluşundan bu yana Amerika ile yaptığı anlaşmalar bu çerçevededir.
Kurd milleti ise bu süreçte kendi yaralarını nasıl sarabileceğini düşünmeli ve buna yönelik adımlar atmalıdır. Biz de bu konuda uzman arkadaşlarımızdan aldığımız bilgilerle çalışmalarımıza devam edeceğiz.