Asırlardır biz Kurdler, topraklarımızda güven içinde yaşamalarını sağladığımız, bugün kendilerini Türk olarak kabul eden çevreler tarafından daima görmezden gelindik. Tarih boyunca Anadolu’ya yerleşmelerine önayak olduğumuz bu çevrelerin yöneticileri, Kurdlerin katkılarını hiçbir zaman takdir etmediler. Şimdi ise öyle bir duruma geldiler ki, bu gerçeği hazmedemez hale geldiler. Örneğin, Malazgirt Zaferi olarak anılan olayda, Kurd krallıkları ve devletleri Bizans’a karşı savaşırken, birçok göçmen, o dönemdeki tabiriyle obalar da bu savaşa katıldı. Fakat bu tarihi öyle bir şekillendiriyorlar ki, sanki yalnızca Selçuklular egemenmiş gibi gösteriyorlar. Alparslan’ın, Orta Asya’dan gelip Bizans’a karşı zafer kazandığını iddia ediyorlar, oysa gerçekler bu değil.
Bu tarihsel çarpıtma yetmezmiş gibi, bugün de bizim diyarımızda 8 yaşında bir çocuğun hunharca katledilmesine ilişkin olayı örtbas etmeye çalışıyorlar. Bu, yalnızca bir aile meselesi olarak sunulmaya çalışılıyor; oysa olayın asıl sebebi, Kur’an kurslarından yayılan yozlaşma ve çirkefliktir. Çalışma arkadaşlarımız bu konuda bir araştırma yapıyor ve sonuçlarını paylaşacağız. Ancak bu olayın kapsamlı bir şekilde öğrenilmesi gerektiği açıktır.
Son yüzyılda Kurdistan’ın parçalanarak işgal edilmesi ve işgalcilerin barbarca zulmü, toplumumuzda bir çürüme oluşturmuştur. Türkiye’yi yönetenler çürüktür ve bu çürümeyi vatandaşlarına da yaymak için siyaset yürütmüşlerdir. Bu yozlaşma, değerli insanlarımızın bile bu yapıya hizmet etmesiyle daha da büyümüştür. Bununla birlikte, cihana bedel etkinlik gösterebilecek insanlarımız, maalesef ceplerinin ve çıkarlarının esiri olmuşlardır. Bu, küçük bir grup olsa da mide bulandırıcıdır ve ciddiyetle düzeltilmesi gereken bir sorundur.
Avrupa’daki Kurd yapılanmalarının ve derneklerinin suçlarını dile getirdiğimizde, bazıları bunu anlamakta zorlanarak çalışmalarımızı saptırmaya çalışıyor. Biz birlikten bahsettiğimizde, birileri çıkarak KDP ile PKK’yi kıyaslamaya kalkıyor. Kendinize gelin! İnsanlarımız katlediliyor, ulusumuz kimliğinden ve Kurdlüğünden uzaklaştırılmaya çalışılıyor. Bunun farkına varmalı ve bunun önünü kesmek için var gücümüzle çalışmalıyız.
Kurdistan’ın bağımsız bir devlet olarak tanınması hedefimiz olmalı. Birileri Ankara’da milletvekilliği yapıyor diye veya Ankara’ya bağlı terör yapılanmalarında üst düzey görevlerde bulunuyor diye kendilerini üstün görmemeliler. Aksine, bu konumlarından ötürü utanç duymalılar. Yine, parası olanlar da kendilerini kalburüstü göstermeye çalışmasınlar; gerçekleriyle yüzleşmeliler.
Bizim kimliğimiz, statümüz, ulusal varlığımız yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya. Bunu göremeyenler, kendilerini sorgulamak zorundadır. Biz, Kurdistan’ın bağımsızlığı için var gücümüzle çalışmalıyız ve bu hedefi gerçekleştirmeliyiz.