Mersin’de yaşanmış olan bir olayın karşılıklı değerlendirmeler ve eleştirilerden ziyade atışmaya dönüşmüş olması nedeniyle biz bu atışma şekline dönüşen tartışmanın son bulmasını görmek isteriz.
Bir gerçekliği de kabul etmeliyiz ki; kırk yılı aşkın bir süredir silahlı bir savaş yaşanıyor. Bu savaşın son bulması hepimizin arzusudur. Bize göre savaşın varlığının ve devam ediyor olmasının nedeni; Türkiye devletinin Kurd halkına yönelik terör uygulamalarıdır. Türkiye devleti Kurd halkını terörize etmiştir ve bunu en şiddetli bir şekilde sürdürüyor. Kurd halkının sanatçıları, siyasi şahsiyetleri, iş çevreleri, işverenleri ve yazarları tek tek evlerinden alınarak katledildiler. Bugün Türkiye devletinin benzer uygulamaları nokta hedeflerle Kurd siyasi şahsiyetleri katletmeleri yine görülen bir gerçektir. Türkiye’nin sınırları dışında, Kurd halkının siyasi çevrelerine veya silahlı güçlerine nokta atışları, sürekli olarak orantısız bir şekilde savaşı sürdürmeye devam etmeleri Kurd halkının temsilcilerine karşı işlenen hem savaş suçudur, hem insanlığa karşı işlenen bir suçtur, hem de Türkiye devletinin de terör uygulamasıdır.
Türkiye’nin kendi sınırlarını korumasını bir tarafı bırakın. Türkiye’nin sınırlarının dışında Kurd halkının kazanımlarını etkisizleştirmek ve yok etmek için yapılan çatışmaların olmaması gerekirdi. Biz daha önceki açıklamalarımızda bu konuya değinmiş ve uyarmıştık. Siz bu nokta çatışmalarını sürdürürseniz, bunun karşılığını bulursunuz, demiştik. Mersin’de oluşan olay bu çerçevede görülmeli midir? Bunu değerlendirmek, bu böyledir veya değildir demek bizim işimiz değil. Ancak Türkiye devleti, Türkiye’nin sınırları dışında dâhil Kurd siyasi şahsiyetlerini, işveren çevrelerini, yazarlarını ve sanatçılarını nokta hedeflerle katletmeye devam ederse ve aynı uygulamaları Türkiye sınırları içerisinde Kürt şahsiyetlerine yönelik uygulamaya devam ederse ve bunun karşılığının bulmamasını düşünmek zihinsel körlüktür ve gerçekten zihinsel hesapsızlıktır.
Bizim Türkiye devletine bu çerçevede çağrımız; savaşın son bulması ve Kurd halkının topraklarından çekilmeyi görüşmeye hazır olduğunu beyan etmesidir. Bu gerçekleştiğinde, biz Kurdistanî hareket ve siyasetçilerinin de savaşın son bulması gerektiğini taraflara da çağrıda bulunuruz.
O zaman Kurd siyasi şahsiyetlerin de savaşların durmasına yönelik çağrıda bulunması ve hatta ısrarcı olmaları da mümkün olur. Ama Türkiye devleti Kurd halkını terörize ediyorken, Kurd halkının sınır dışındaki kazanımlarını yok etmeye çalışıyorken, orantısız bir savaş sürdürerek savaş suçu ve insanlığa karşı suç işliyorken, bizim Kurd halkının kurtuluş mücadelesini veriyor olan direnişçilerine, ‘‘siz karşılık vermeyin’’ diyebilme hakkımız yoktur ve böyle bir çağrımız da ahlaki olamaz.
Burada Selahattin’in beyanatlarının kendi adına olduğunu söylediğini de hatırlayalım ama Selahattin Demirtaş bağımsız bir şahsiyet değildir. Hala HDP içerisinde sorumluluğu var. HDP yönetimi veya parti çevreleri Selahattin’in açıklamalarını onaylıyorlarsa, bunu da belirlemeleri lazım. Kurd halkının da bunu bilmeleri gerekir. Selahattin HDP’den bağımsız kendi adına böylesi çağrılar yapıyorsa, o zaman HDP ile ilişkisini kestiğini de açıklamalıdır. Hem nalına hem mıhına olmaz.
Kurd halkı yanıltılmamalıdır. Görülüyor ki, PKK çevresi bu silahlı bir mücadeledir ve bizim eylemimizdir deyip sorumluluk kabul ediyor. PKK’nin süregelen politikası budur. Savaşın durması hepimizin isteğidir. PKK tarafı da savaşın durmasını istiyoruz diye çağrıda bulunuyorsa, geçmişte ben Türkiye devletinin yöneticileri ve PKK’nin yöneticileriyle, önderleriyle bizzat görüştüm. Türkiye devletinin üst düzeyde yetkilileriyle bir araya getirdim. Bunlar kitaplara ve televizyon programlarına konu olmuş şeylerdir. Sonra da bu çalışmaları yürüten şahıs olarak beni bir şekilde etkisizleştiren yine Türkiye devletinin Hollanda devleti ile yapmış olduğu ahlak dışı bir anlaşma sonucuydu. Biz burada 25 yılı aşkın bir süredir esir tutuluyoruz. Burada belli şahıslar dışında kimse bizim bu mağduriyetimize yönelik hiçbir söylemde bulunmamışlar.
Sonuçta Selahattin, kendi özgür iradesiyle istediği şekilde beyanatlarda bulunabilme hakkına sahiptir ve bunun anlayışla karşılanması gerekir. Eğer yapıyor olduğu bu açıklamalarda HDP adına konuşuyorsa bunu da kendisi HDP ile netleştirmelidir. Değilse o zaman HDP’den uzaklaşması gerekir veya HDP bu açıklamasını doğru bulmuyorsa HDP’nin Selahattin Demirtaş’ı uzaklaştırılması gerekir. Bunlar önemli konulardır. Tartışma süre gelirse Kurd halkının beklentilerine yanıt çerçevesinde bir hizmet getirmeyeceğini gördüğümüz için bu açıklamaları gerekli gördük.
Tarafların Kurd halkının beklentilerine yanıt olmaya çalışmaya odaklanmalarını rica eder ve taraflara saygılarımızı gönderiyoruz.
Biz özgür irademizle Kurdistan Birleşik Devletleri hükümeti adına doğru bildiğimizi ve siyasi politikalarımıza uygun olan çerçevede açıklamalarımızı yapmaya devam edeceğiz. Dileriz ki; Türkiye devleti aklıselim davranarak savaşı derhal durdurur. Cumhurbaşkanlığı makamına akıl hocalığı yapan çevreleri de bu kanın akıyor olmasının son bulması için savaşa durdurmaları gerektiğini yüksek sesle beyan etmesi halkın beklentisidir.
Bir taraftan; ‘‘bizi yok edeceğiz, Kurd sorunu yoktur, Kurd yoktur biz sizi yok edeceğiz’’ derken, diğer tarafında eline kolunu bağlayıp; gelin bizi yok edin, demesini mantık dışı buluyoruz. Böyle bir beklenti de olamaz. Bunun da anlaşılması gerekir.
Ben burada PKK’yi veya Selahattin Demirtaş’ı destekliyor veya karşısında karşısın da duruyor gibi görünmek istemiyorum. Ancak bizim değerlendirmelerimiz bu çerçevededir.
Türkiye devletinin; Kurdistan topraklarından çekileceğini ve Kurd halkının da kendi devletlerini resmileştirip yönetmeye yönelik çalışmaları odaklanmaları gerektiğini söylemeleri durumunda, biz ortaya çıkıp; ’’tamam arkadaşlar, savaş bitmiştir’’ diyebiliriz.
Maalesef bu noktada gönlümüz istese de, aklımız ve ahlaki duruşumuz buna engeldir.
Kurdistan Birleşik Devletleri hükümeti mensubu olan arkadaşlarımızın ısrarlı soruları üzerine, değerlendirmelerimizin bu çerçevede olduğunu duymalarını gerekli gördük.
Tekrarla taraflara saygılarımızla.