Türkiye devleti, Osmanlının yıkılışından sonra işgal güçleriyle anlaşıp devlet kurmayanlar ve kendilerini Türk kimliğiyle tanımlayan çevrelerin yaşayabilecekleri ülke coğrafyası çizildi ve adına Türkiye dendi. Bütün yöneticileri ve kanunları işgal güçleri tarafından belirlendi. Bu gerçeklerin inkarla unutulması için ”korku’’ devlet yapılanması oluşturuldu. Korku devletinin kendiside hep korku içinde yol aldı. Korkulacak nedenleri çoğu zaman devletin kendisi oluşturdu. Sürekli olarak vurmak için kendisine bir abalı oluşturdu, yarattı.
Osmanlıya karşı işgal güçleriyle anlaşmayan Kürd halkına karşı, cumhuriyet Türkiye’si hep suçluluk duygusunu taşıdığından dolayı, Kürd ve Kürdlüğü hep öcü gibi göstermeye çalıştı. Kürd ve Kürdlüğe karşı çok barbarca davrandı Türkiye.
Kürd aşiret ve etkin ailelerini birbiriyle çarpıştırmak ve bu çerçevede Kürd halkını güçsüzleştirmek Cumhuriyet Türkiye’sinin değişmeyen politikasıdır. Benim aileme karşı da çirkef yıkıcı politikalar uyguladı. Şahsımı, devlet adına çalıştıramadığı ve Türkleştiremediğinden öldürmeye yöneldi. Birçok etkin Kürd şahsiyetlerini katleden Türkiye devleti beni katletmeyi beceremeyince, Kürd halkından korktuğundan çok daha fazla benden korkup ürktü. Beni etkisizleştirmek için Türkiye devletinin tüm olanaklarını seferber etti.
Türkiye’de iki kez, Hollanda da yine iki kez, suikast timlerini oluşturup üstüme saldıklarını biliyoruz. Hollanda’daki bir teşebbüs için savcı Hugo Hillenaar Bey ”Biz Türkiye den gönderilen suikast timini biliyorduk ama müdahale etmedik, çünkü Baybaşin’in kendisini koruyabileceğini biliyorduk”, dedi mahkemede. Çirkefliğin çok önemli bir kanıtı olarak dosyada kayıtlıdır bu ifade. Savcının ifadesi ise çirkefliğinde ötesinde bir rezalet. Xweda yaratmış. Ancak Xweda alır bu canı. Korkak devlet ve uşaklarının kültür ve bilinç düzeyleri bu kutsal inancı kavrayamazlar.
Türkiye devletinin, suçluluk duygusunun kendisini sürüklediği korku utanmazlığından ötürü bizi katletme kararını uygulayamadığından karalama propagandasını geliştirdi.
Necdet Menzir Bey ölüm döşeğinden Gazeteci Burhan Kazmalı aracılığıyla bana gönderdiği ifadesinde, ”Biz Avrupa’ya bir ekip gönderdik ve uyuşturucu piyasasında çalışmalar yapıp hem çevreye hem de tutuklandıklarında Baybaşin için çalışıyoruz’’ deyin, dedik, diye yazmış. Beş sayfalık açıklaması, dünya devletlerince biliniyor ve dava dosyasında mevcuttur. Bu anlamda ve bu çerçevede Hollanda başsavcısının da ifadeleri var. Türkiye’den ve Hollanda’dan bu yönlü ondan fazla devlet görevlilerinin ifadeleri ve birçok belge dava dosyasında mevcuttur.
Susurluk parlamento soruşturma komisyonuna ifade veren dönemin Başbakanı Bay Mesut Yılmaz çok net olarak ”Uyuşturucu trafiği devlet kontrolü altında yapılmıştır’’ diyor ve o kayıtlar her kişisin ulaşabileceği arşivlerde, kitaplarda ve sosyal medyada korku devletinin yüz karası olarak dolaşıyor. Buna benzer birçok kanıta rağmen, korku devletinin çete medyası ve köleleri beni dünyaya korkunç bir kişi ve uyuşturucu kaçakçısı diye lanse etti.
Yirmi yıldır Hollanda Devleti beni tutuklamakla içine düştüğü çıkmazı aşacak yol arıyor. Türkiye’den kendilerine verilmiş olan sahte belgelerin hepsi dosyada mevcut.
Yirmi yıllık esirlik, çocuklarımı büyütme görevimi istediğim gibi yapamamış olmak en çok acı duyduğum husustur.
Korku devletinin çirkin politikalarına aldanıp kanunsuz yaşama yoluna yönelmiş bazı gençlerimizin düştükleri durum en çok öfkelendiğim husustur. Büyüğümüz kaçakçıydıysa veya kabadayı idiyse, ”bizde onun gibi olalım” tutumuyla bana çok derin acı ve öfke verdiklerini duysunlar. Bugünkü dünya düzeninde herkes için yasal yollardan para kazanmanın yolları ve olanakları vardır. Çok gelişmiş iletişim ortamı ile devletlerarası ilişki ve anlaşmalar para kazanmayı çok kolaylaştırmış. İstediğim, insanlarımızın yasal yollardan geçimlerini temin etmeye yönelmelidirler. Önemseyin.
Hüseyin Baybaşin