Türkiye’nin batı bölgesinde başlayıp çevre illere yayılan yangın ile ilgili spekülasyonlara gerek yoktur. Çünkü ormanları yakmak konusunda Türkiye’yi yönetenler uzmanlaşmışlardır. Türkiye’nin işgali altında bulunan Kuzey Kurdistan’da, Türkiye’yi yönetenlerin emriyle, kırk yıldır sürekli olarak ormanları yakıyorlar. PKK savaşında ağaçlık alanda saklandıklarını, korunduklarını ve ağaçların meyvelerinden yararlandıklarını gerekçe gösteriyorlardı. Bu bahanenin bir benzerini de 1993 yılında Licê’mizi ev ev yaktıklarında, Tansu Çiller denen fahişenin Türkiye başbakanı sıfatıyla, Licê’de evleri yaktıkları görüntülenen askeri helikopterlerin PKK’ye ait olduğunu söylemiş olduğu gibi.
Bu hafta Konya’da sivil ve savunmasız Kurd ailenin yedi mensubunu da Türkiye’yi yönetenlerin emriyle katledilmiş olduklarını bilmeliyiz. İki gün öncesinde katledilen aynı aile bireylerini de aynı şekilde katleden, devleti yönetenlerdir. Türkiye’yi yönetenler iktidarda kalabilmek amacıyla bu olayları kendileri yaptırıyor ve Kurdlere daha fazla baskı yapmak amacıyla malzeme olarak kullanmayı amaçlıyorlar. Kurdlere yönelik saldırıları devleti yönetenlerin emriyle devlet elemanları yapıyorlar. Ama bilinçli olarak ülkücüleri suçluyorlar veya gizli devlet benzeri hayali çevreleri suçluyorlar. Türkiye’yi yöneten Ak Parti iktidarıdır, ülkücüler değildir. Gizli devlette değildir. Bu tür saptırmalarla vatandaşları çatıştırmayı organize ediyorlar. Vatandaşlar birbirleriyle boğuşurlarsa devleti yönetenler halkı daha rahat sömürebilecek, devletin bütün olanaklarını daha rahatça kendi çıkarları için kullanabileceklerdir. Yüzyıldır bu kirli oyunu oynuyorlar. Türkiye’yi yöneten sahtekâr, hırsız ve eli kanlı katiller hep bu yöntemleri uyguluyorlar. Biz bu kirli oyunları çok iyi biliyoruz. Kurd halkı da doğruların, doğruluğunu çok iyi biliyor. Kendilerini Türk olarak kabul eden çevrelerde yaşayarak bu oyunları çok iyi biliyorlar. Biz Kurdlere yönelik sistemli olarak barbarca zulüm uygulayan Kurdistan’da işgalci devletlerdir. Biz Kurdler bu konuda hiçbir şekilde kendimizi yanıltmamalı ve kandırmamalıyız. İşgal devletleri, bize zulmedenlerdir. Bize soykırım uygulayanlar, işgal devletleridir. Türkiye, İran, Irak ve Suriye suç örgütü olarak devlet adı altında Kurdleri terörize ediyorlar. Bunlar terörist ve suç örgütüdürler. Adları devlette olsa, yaptıkları budur. Elebaşları da, Türkiye terör ve suç örgütü devletidir. Soylu halkımız bu hususlara çok dikkat etmeli ve ona göre yapacaklarımıza alt yapı ve zemin oluşturmalıyız ki uluslararası boyutlarda bizler suçlu duruma düşmeyelim. Elbette biz Kurdler kendimizi savunacağız. Uluslararası kurumlara şikâyetlerimizi sistemleştirmeliyiz. Yani sürekli olarak her olaya karşılık savunma hakkımız çerçevesinde ilgili uluslararası kurumlara müracaatlarda bulunmalıyız.
Uluslararası yasaların ve kanunların biz Kurdlere tanıdığı her türlü hakları kendimizi savunmak için kullanmalıyız. Konya da barbarca katledilen sivil ve savunmasız Kurd soydaşlarımızın katili ve orman yangınlarının suçlusu suç örgütü ve terör devleti olan Türkiye’yi yönetenlerdir. Sürekli olarak kendi işledikleri suçları kendilerine muhalefet olan çevrelere yönelik suçlamalarla kurtulmaya çalıştıkları da biliniyor. Yani suçları kendileri işliyorlar ve suçları kendileri için tehdit oluşturan PKK’ye de böylesi suçlamalarla yaklaşıyorlar. Halkıda böylece kandırıyorlar. Diğer taraftan ülkücü çevrelerde bu Bahçeli soytarısının gevezeliklerinden itliklerinden ve yalakalıklarından bıkmışlar. Erdoğan’ın barbarlıklarından bıkmışlar. Onlarda bir çıkış yolu arıyorlar. Şimdi PKK ve ülkücü çevreleri çatıştırarak evinde keyifli keyifli izlemek istiyor Recep Tayyip Erdoğan denen keroğlu ker. Yani öyle bir duruma getirmişler ki, şimdi Avrupa’nın birçok ülkesinde meydana gelen sel felaketi için de bay Erdoğan denen keroğlu ker, PKK’yi suçlarsa hiç şaşırmayın.
Bizler Kurd halkı adına siyasi çalışmalar yürütüyor olanlarımız, Kurdistan Birleşik Devletleri’nin resmileşmesine odaklanmalı ve bunun için neyimiz varsa değerlendirmeliyiz. Soylu halkımıza ricamız budur.
Saygılarımla Hisên Baybaş