Geçmişte, Irak yönetimi de Kurdistan kurtuluş mücadelesinin Kurd’lüğü mücadelenin merkezine alan liderlerini kalleşçe katletmeyi kendilerine hak(?) olarak görmüşlerdi.
Kurd halkının ölümsüz kurtuluş mücadele lideri Molla Mistefa Barzi, birden çok kez öylesi kalleş saldırılara hedef olmuştu.
Bir keresinde, Sayın Barzani ile görüşmeye giden Irak devlet heyeti ölümsüz liderimize hediye olarak Kuran götürmüşlerdi. Sayın Barzani Kuran’ı açınca, patlayacak şekilde ayarlanmıştı. Kuran patlamıştı ve Sayın Barzani o hain ve kalleş saldırıdan kurtulmuştu.
İran’ın Molla yönetimi de birçok kahraman Kurdistani lidere öylesi kalleş saldırılar yapmıştı.
Bizim jenerasyonun çok iyi hatırlayacağı gibi, Kurdistan’ın bilgili, yüksek eğitimli kurtuluş mücadelesi lideri Dr. Qasımlo’yu, Viyana’da barış antlaşması görüşmesine davet etmiş ve görüşme yerinde ölümsüz liderimizi alçakça ve kalleşçe katletmişlerdi.
Suriye ve Türkiye’nin yakın dönemde uyguladıkları alçakça, kalleşçe benzer tuzaklarla kahraman liderlerimizi katlettikleri örnekleri saymayacağım.
Osmanlı döneminden bugüne Türklük adına Kurdistan’ın kahraman liderlerine yönelik alçakça, kalleşçe hain tuzaklarla katlettikleri kahraman Kurd liderlerin sayısı bir ordu oluşturmaya yetebilecek sayıdadır.
Kurd’ün yaşamanın temel prensibinde mertlik ve yiğitlik vardır.
Yobazlığı, fitneciliği, kalleşliği, tuzağı, arkadan vurmayı bilmez, anlamaz, yapmaz ve kabul etmez, Kurd’lüğün asaleti.
Türkiye, İran, Irak ve Suriye gibi Osmanlı döneminden bugüne kutsal Kurdistan topraklarına ekilmiş olan pisliğin tohumu, her Kurd bireyi tarafından çok doğru okunmalıdır.
Ayrıca bu çirkefliğin sahipleriyle işbirliğinde ısrar eden soylu Kurd Halkı’nın siyasi yapılanmaları, bu gerçekle gözlerini, kulaklarını ve kalplerini kapatmadan konumlarını gözden geçirmelidirler.
Son dönemlerde faşist Türkiye devleti, Kurdistan Halkı’nın yerleşim alanlarını orantısız güç ile gereksizce yıkıp yakıyor tahrip ediyor.
Son olarak Şengal’de Kurdistan’ın bir ölümsüz kahraman liderini yine kalleşçe ve orantısız güçle katlettiler.
Zeki arkadaş Batman şehrimizdendir. Terbiyesiyle, nezaketiyle, alçak gönüllüğüyle, yiğitliği, mertliğiyle, kahramanlığıyla, özellikle de Kurdçü’lüğüyle tam bir Kurdistan Kralı’dır, Zeki arkadaş.
1995 yılında PKK’nin Avrupa kadrosunun durup dururken benim başıma özel bir sıkıntı çıkarmışlardı. O dönemde düşman güçlerinin itleri PKK’nin derneklerinde serbestçe havlıyorlardı. Birçok uyarılarımız yararlı olmadı.
Ben, Hollanda’da esir düşmeden(kalleşçe rehin alınmışlığım daha doğru tanım olur) önce, PKK önderi Sayın Öcalan’a durumu özetledim. Onun tepkisinden, kendisinin çok yanlış bilgilendiğini anlayıp, örneklerle izahat gereğini gördüm. Bunun üzerine, Sayın Öcalan, bana “en kısa sürede gel, bize misafir ol. Hem durumumuzu ve buraları yakından görmüş olursun, hem de bu konuları konuşuruz” diyerek “Ahmet arkadaşla görüşün, hemen buraya gelmeni organize etsin” diyerek, birkaç kez “geleceksin değil mi? diye” sordu.
1995 yılının 24 Aralık ayında Hollanda’da Türkiye’ye iade bahanesiyle sahte evraklarla yasal gibi gösterilen tutukluluk bir yıl sürdü. Sonra ev hapsi ve yeniden tutukluluk.
Ev hapsi sürecinde iken, anılan en son görüşme, Sayın Öcalan ile 1998 yılının Şubat sonundaydı. Ahmet arkadaş evime geldi. Durumu konuştuk. “Önderlik seni davet etmiş. İki hafta içinde hazır olursan, gitmen için hazırlık tamamlanır” demişti. Hazırlık bitmeden ben yeniden esir alındım. Bir yıl sonra da Sayın Öcalan tuzağa düşürüldü. Bu konuyla ilgili notlarımı kitap halinde yayınlamayı kararlaştırdım. Halkımız doğruları bilmelidir.
1995 yılında PKK’nin Avrupa kadrosunda var olan düşman klikinin beni rencide etmek, yok etmek amacıyla başıma sardığı oyun nedeniyle Hollanda’ya geldim ve sınırda esir alındım. Hollanda’ya gelmeden önce, Belçika’da Zeki arkadaşın ısrarı üzerine görüşmüştük.
Önderliğin, Ali Sapan’a çok kızdığını söyledi. Lütfen saldırgan bir adım atma. Önderliğin talimatı var. Senin istediğin doğrultuda düzeltmek zorundayız dedi. Öyle de oldu.
Zeki arkadaş ile daha önce de birçok kez görüşmüştük.
Özellikte sürgünde Kurdistan Parlamentosu çalışmalarıyla ilgili. Zeki arkadaş, benim için ölümsüz bir Kurd Kralı’dır.
Zeki arkadaşın ailesine saygılarımla bu mesajımı gönderiyorum.
1995 ve 2000 yılları arasında, Avrupa’da PKK derneklerindeki gelişmeleri ve şahsıma yönelik saldırıları, Londra’da ailemin etkisizleştirilmesi operasyonundaki gerçekler de detaylarıyla Halkımız tarafından bilinmelidir.
Bana yönelik saldırı ve Londra’daki operasyon tamamen faşist Türkiye devletinin, PKK içindeki maşalarının, Avrupa devletleri içindeki menfaat ve suç örgütleriyle işbirliği sonucu olmuştur. Elbette kardeşlerimin ucuz hesapların esiri durumuna düşürülmeleri de, düşmanın başarısına hizmet oldu. Ancak, PKK’nin, benim aileme saldırmak ve bana yönelik tuzak içinde yer alması, ya da PKK adına bazı kadrolarının öylesi bir tuzağın içinde yer almalarını önleyememesi, tahribatı derinleştirdi. Önderliğin esareti de o tuzağın parçasıdır.
Benim için o deneyimlerin acısı, sancısı Kurdistan Birleşik Devletleri projesine dönüştü.
Zeki arkadaş ve tüm Kurdistan kahramanlarının heykellerini, yaşamlarını Bağımsız Kurdistan’da kalıcılaştırmak sözüyle, saygılarımı Zeki arkadaş için yolluyorum.
Faşist işgal güçlerinin Kurd kahramanlarına böylesi kalleşçe saldırılar, Kurd Halkına aynı yöntemlerle karşılık verme hakkını verir. Her Kurd siyasi hareketin dikkatine.
Saygılarımla, Hüseyin Baybaşin
20-08-2018