Türkiye, kuruluşundan bugüne, korkutma dayatmasıyla doğruların inkârını, normalmiş gibi uyguladı. Bu tiksindirici uygulama yerleşik anlayışa dönüştü. Yalan, iftira, doğruların inkârı, zorbalık, barbarca işkence ve benzeri olumsuzluklar popüler “kültür” olarak kabul görür hale geldi. Devlet politikası bu temelde geliştirildi. Anlamsız ve asılsız söylemler ve uygulamalar Devlet politikası olarak kabul görür hale geldi.
Soylu, asil ve geniş bilgi birikimi olan Sayın Özal şahsiyeti bu kirli anlayışı aşmanın yolunu açtı. Ak Parti’nin kurucu yöneticileri, Sayın Özal’ın açmış olduğu yolu takip ederek devrim düzeyinde başarılar kazandılar. Heyecanla umut rüzgârı esti ve aynı rüzgâr kayıp olup gitti. Yerini, eskisinden çok daha fazla kirli, çirkin ve yıkıcı kara bulutlar aldı. Bu doğruları, kendilerini Türk olarak kabul edenler biz Kürd’lerden çok daha fazla iyi bilirler. Bu doğrular ve olumsuzluklar Türkiye’nin Devletinin ve kendilerini Türk kabul edenlerin hem gerçek yüzleridir hem de çıkmaz sokaklarıdır. Çıkmaz sokak sorundur. Devletin politikaları, Devleti de halkı da çıkmaz sokağa sürükledi. Bu sorundur. Peki, çözüm nedir? Çare nedir? Çözüm geliştirmek zorundayız. Kısa vade, orta vade, uzun vade ve kalıcı çözüm gereksinimdir.
Ak Parti ve MHP çözüm adına yeni bir sistem üzerinde çalışıp anlaştılar. Başkanlık dendi. Şimdi Cumhurbaşkanlığına dönüştü. Parlamento da yeni sistemin içeriği de netleşti ve kabul oyuyla referanduma hazır hale geldi. Sistem midir? Rejim midir? Bu tartışmalar anlamsızdır. İçerik önemlidir. Sistem veya rejim değişikliği değil içerik önemlidir. Türkiye parlamentosunda kabul edilmiş olan içerik, Cumhurbaşkanına parlamentoyu ve parlamenterleri FESH etme yetkisini veriyor. Cumhurbaşkanı olağan üstü hal ilanı kararını verebilir. Olağan üstü hal kararıyla Cumhurbaşkanı yeni kanunların kararını verebilir. Diğer konuları bir tarafa bırakalım. Bu düzenleme ile Türkiye tek adamın inisiyatifini teslim ediliyor. Diyelim ki Bay Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi ve Türkiye için çok olumlu ve verimli çalışmalar yaptı. Bay Erdoğan’ın yerine geçecek olan şahıs iyi niyetli ve verimli olmazsa, daha da ötesi, olağan üstü hal ilan edip yeni kanunları kararlaştırırsa onu kim durduracak? Şeriat kanunlarını resmileştirirse, komünist kanunlarını resmileştirirse onu kim durduracak? Bu basit sorular olasılıkları işaret ediyor. Bay Erdoğan veya onun yerine geçecek olanlardan biri bunları yapar mı? Sorusundan öteye, isterse yapabilir mi? Mevcut düzenleme referandumda kabul edilirse eğer, yasal olarak yapabilir. Sorunda budur. Çözüm adına aylardır Türkiye’nin Devlet yönetimini seferberlik durumunda meşgul eden yeni düzenleme esasen sorun olacaktır. CHP bir çözüm geliştirebilir mi? Böyle bir olasılık yoktur. CHP’nin tarihi ve bugünkü işleyişi sır değildir. Ciddi ve uygulanabilinir çözüm projeleri de yoktur. Kürd sorunuyla ilgili çözüm kelimesinden haberleri bile yok. Anlamsız söylemlerin ötesinde ne parti tüzüklerinde ne de söylemlerinde çözüm – çare olan projeleri yoktur.
HDP’nin Türkiye için yarım yamalak çözüm projeleri var. Türkiye’nin Demokratikleşmesi projeleri var. Parti tüzüklerinde ve söylemlerinde de çözüm adına plan projeleri var. Yetersiz ve realiteden uzaktır ama var. Ak Parti, CHP ve MHP partilerinden daha gerçekçi plan projeleri var. Ancak, kendilerini Türk kabul eden toplum, HDP’nin plan projesini onaylamadı. HDP’nin plan projesi Kürd halkının sorununa çözüm vaat etmiyor. Aksine HDP’nin Kürd halkı için plan ve projeleri, Kürd halkını Türkleştirmekten ibarettir. HDP, Kürd halkının kanıyla, emekleriyle ve oylarıyla edinmiş olduğu güç ve edineceği güç ile Türkiye’yi Demokratikleştireceğini vaat ediyor. Kürd sorunuyla ilgili bir çözüm plan projeleri yoktur. Kendilerini Türk olarak kabul edenler için, Türkiye’de var olan haklar işliyor. Uygulanıyor. Terminolojik tanımlaması faşizm’dir. Kendilerini Türk olarak kabul edenler, kendileri için bunu uygun görmüşler. Kürd halkı da kendilerine uygun ve gerekli olan haklar için çalışmalıdırlar. Kendilerini Türk olarak kabul edenler için, Kürd halkının Demokratik yapılanmadan söz etmesi veya çalışması gülünçtür. HDP’nin yapıyor olduğu gibi, Kürd halkının olanaklarıyla Türkiye’yi Demokratikleştirme çalışmaları şaka gibidir. Türkiye’nin Demokratikleşmesi için Kürd partisi? Okyanusta boğulmak üzere olan ve hiç yüzme bilmeyen bir insanın köpüğe sarılması gibi.
Realist ve kalıcı çözüm: kendilerini Türk olarak kabul edenlerin öncülüğünde Türk Devletinin Kürd halkıyla birlikte Bağımsız Birleşik Kürdistan Devletinin resmileşmesini sağlamayı başarmaları gerekir. Sonrası için de müşterek proje geliştirmeleri gerekir. Böylece hem Türkiye ve kendilerini Türk olarak kabul edenler gibi Kürd halkı, Kürdistan, bölge ve Dünya için realist kalıcı bir çözüm projesi olur. Havada su dövmeye devam etmenin anlamı, gereği ve mantığı yoktur. Kürd halkı adına siyaset yapan çevreler ile etkin Kürd bireyleri bu proje için çalışmalıdırlar. Birbirimizi kandırmaya çalışmakla, kendimizi kandırmaya çalışmakla, HALKIMIZI kandırmaya çalışmakla hiçbir kazanım oluşturamayız. Var olan sorunları yok sayarak kalıcı ve istikrarlı bir sistemin yürümesini, işlemesini sağlayamayız.
Türkiye Devletinin tutarsız ve yanlış politik uygulamaları sonucu PKK hareketi oluştu. Türkiye Devleti tutarsız ve yanlış politik uygulamalarını dayatmayla kabul ettirmeyi sürdürmesi de PKK’yı dünya gücü yaptı. Türkî Devletlerinin bu zorba dayatmayı uygulaması Türkiye’nin sorunlarına çözüm getirmedi. Yeni sistem veya rejim arayışı da bir dayatmadır. Referanduma hazır hale getirilmiş olan yeni sistem anlayışı da Türkiye’nin sorunlarına çözüm getirmeyecektir. Türkiye’nin temel sorunu Kürd sorunudur. Yeni sistem veya rejim, Kürd sorununa değinmiyor bile. Türkiye Devletinin PKK unsurlarını Kandil dağlarında ve diğer alanlar da imha etme kararları da başarılı olamayacak. Aksine iç savaşı geliştirecek. HDP, KCK, PKK ve aynı misyonun çevreleri de Kürd halkını, tutarsız politikalarla daha fazla dağıtıp yıpratmaktan vazgeçmesi gerekir. Bağımsız Birleşik Kürdistan Devleti, Kürd halkının tek çaresidir. Türkiye’nin Demokratikleşmesi de bu projeyle mümkündür. Bu realiteyi kabul edelim. Kürd halkının siyasi temsilcilerinin birlikte hareket etmelerini sağlayacak kurumları oluşturun. Bari bunu başarmak için çalışın.
Dünkü eksiklerinizden, yetersizliklerinizden ders çıkarın. Yarın ki çözüm beklentilerine cevap olmaya çalışın. Sorumluluk üstlenmişsiniz. Deneme kurumu değilsiniz. Kabul görecek projeler üretin. Bir Kürd bireyi olarak, beni temsil etmediğinizi benden duyun. Türkiye’nin Demokratikleşmesi iyi olur. Ancak Kürd sorunu için kalıcı ve kabul edilir bir proje olmadan, Türkiye Demokratikleşemez. İlkokul çocukları bile bunu bilir. Diğer taraftan Kürd halkının etkin çevreleri de ucuz hesaplarla Kürd halkını faşist bir yapının kuyruğu gibi sürüklemekten vazgeçmelidirler.
Kürd halkının soylu tarihi vardır. Kürd halkının Asil ve Zengin kültürü vardır. Kürd halkının kendi vatanı vardır. Bunları biliyor musunuz? Biliyorsanız eğer, Kürdistan Birleşik Devletinin resmileşmesine karşı gelmekten hiç utanmıyor musunuz? Kürd halkının kurtuluşu ve Türkiye Devletinin Demokratikleşebilmesi için tek çare Bağımsız Birleşik Kürdistan Devletinin resmileşmesidir ve selam. Korkunun ecele faydası yoktur.
Dem xweş,
Saygılarım,
Hüseyin Baybaşin