Kurd Halkı’nın sorunlarının büyük çoğunluğunun sorunları aynı sorunlardır.
Sorunların nedenleri de aynı nedenlerdir. Elli milyona aşkın nüfusa sahip olan ve Dünya’nın en eski, en köklü, en asil Halkı olan Kurd Halkı’nın kendi vatan topraklarında yaşıyor olmalarına rağmen hiçbir söz hakları yoktur.
İşgal güçlerinin barbarca zulüm ve sistemli soykırım uygulamalarından ötürü, Kurd Halkı, devletleri var olan halklar gibi yaşamlarını düzenli olarak organize edemiyorlar. Baskı dayatmaları, gereksiz-yersiz doğru olmayan suçlamalarla, suçlu duruma düşürülmeleri, haksız ve adaletsizce hapsedilmeleri, keyfiyet sonucu ağır işkenceye maruz kalmaları, bilinçli olarak işsiz bırakılmaları ve göç etmeye zorlanmaları gibi örnekler Kurd Halkı’nın yaşamlarını düzenli ve istedikleri gibi organize edememelerinin nedenlerindendir. Böylesi nedenler Halkımızın ortak sorunlarıdır.
İradesi zayıf, ucuz hesaplarla fırsat peşinde koşan basit insanlar da gereğinden çok, kendilerine ve çevrelerine yönelik yıpratıcı olabilmelerinin de temel nedeni, işgal güçlerinin Kurd Halkını kendi içinden biribirleriyle sistemli olarak uğraşmalarını organize etmeleridir.
Demek oluyor ki, Kurdistan topraklarının hepsini işgal güçlerinin elinden geri almak zorundayız. Kurdistan temel yasalarını oluşturmalıyız. Eğitim yoluyla insanlarımıza sorumluluklarını, kültürlerini, kendilerine ve vatanlarına sahip çıkmalarını öğreterek, Kurdistan temel kanunlarına ve Kurdistani insani değer yargılarına uygun olarak islah etmeliyiz. Bunları başarmak zorundayız.
Başaramazsak, her geçen gün Kurd’lerin yaşamlarında tahribat artacak.
Basit kişilikleri sayısı artacak.
Bu durum yalnızca Kurdistan’ı işgal etmiş olan barbarların işine yarayacak. Bu durum kader değildir.
Kurd Halkı bu zulümden kurtulabilir.
Türkiye’nin demokratikleşmesi gibi bir yutturmaca, Kurd Halkı’nın durumunu çok daha fazla kötüleştirir. 1960’lı ve 70’li yılların solculuk kliki “Türkiye demokratikleştirilmeden Kurd sorunu çözülemez” diye şişirme bir yalanla elli yıldır Halkımızı kandırarak oyalıyorlar.
Kendilerini Türk olarak kabul edenlerin “Demokrasi” diye bir dertleri yok ki, demokrasi arayışları da yoktur. Türkiye devletinin ve kendilerini Türk olarak kabul edenler 1923 yılından bugüne, diktatör kişilikler tarafından yönetilen faşizmin barbarca uygulamaları sayesinde devlet yapısını sürdürebildiler. Bu doğruları kabul etmekten korkmayalım.
Kendilerini Türk olarak kabul edenlerin Demokrasi diye bir sorunları varsa, bu sorunlarını çözmek için önce Kurdistan topraklarını işgal etmeyi sürdürmekten vazgeçsinler.
Zorla ve sahtekarlıkla işgal etmiş oldukları Kurdistan topraklarını terk etsinler. Mersin’den Edirne’ye kadar olan alanda istedikleri gibi demokrasilerini inşa etsinler.
Biz Kurd’üz. Kurdistan’lıyız. Bizim Demokrasi sorunumuz yoktur.
Barbar faşist devletlerin zulmü altında sömürülmek sorunumuzdur.
Kurd u Kurdistan davası sorunumuzdur. Bizim için Kurdistan’ın bağımsızlığı tek çözümdür. Tek çare budur.
İdeolojimiz KURDİZM’dir.
Kıblemiz Kurdistan Birleşik Devletleri’dir.
Faşist devlet’in itleri Licê’de kirli oyunlarla zor durumdaki insanları, ajanlığa zorlayabilirler. Mezopotamya Ajansı bu konuyu haber yapmış. Arkadaşlar bilgi olarak bana göndermişler.
Faşist Türkiye devleti bu kirli oyunları doksan beş yıldır Kurdistan’ın tamamında oynuyor. Bu yeni bir olay değil ki. Bunu haber yaptınız da, çare-çözüm nedir?
Halkımızı zor duruma sürükleyip, barbar düşmanın insafına terk edersek, Halkımıza sahip çıkmazsak, faşist Türkiye devletinin zulmünden koruyamamışsak, bizler suçluyuz.
Kendimize gelelim. Kurdistan Birleşik Devletleri’ni resmileştirmeye yoğunlaşalım. Kurd u Kurdistan her bijî.
Saygılarımla, Hüseyin Baybaşin
01-09-2018