Türkiye-Rusya İlişkiler ve Kürdistan

0
1485

24 Kasım 2015 tarihinde Rusya’nın uçağının düşürülmesinin ve peşi sıra Türkiye devlet yöneticilerinin açıklamaları, Rusya Türkiye ilişkilerinin düzelmesi ihtimalini yok etti. Türkiye’nin içinde bulunduğu sıkıntılara ağır bir sıkıntı daha eklenmiş oldu. Türkiye’nin F16 savaş uçakları Rusya’nın bombardıman uçağından çok daha fazla hızlı uçabildiklerinden ötürü, Rusya uçağının düşürülmesi yerine F16’ların paralel uçuşla ciddi uyarı ile Rusya uçağının uzaklaştırması mümkündü. Bu yöntem çok daha akıllıca uygar ve büyüklüğün kendine güvenin kanıtı olurdu.

Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği Ülkeleri, Rusya ile ilişkilerini diplomatik çalışmaların ötesine götürmediler şimdiye kadar, ve götürmezler de. Türkiye’nin bu süreçte böylesi bir adımı, Türkiye’nin çıkarına olmadı. Türkiye’nin yararına da olmadı. Ateşle oynamak yerine, ateşi zararsız hale getirip kontrol altına almak için çabalamak devlet işi olurdu. Devletin’de, devlet gibi davranması, devletin kalıcılığı, güvenirliliği ve saygınlığı için gereklidir.

Şimdi bu sürtüşmenin nereye varacağını tahmin edemeyiz. İlişkileri düzeltmek Türkiye’nin çıkarına onur. Bunu net olarak görmek zorundayız. Rusya Türkiye ile sürtüşmesine NATO’yu karıştırmayacaktır. Suriye İran üzerinden görüldüğü kadarıyla belki de Irak üzerinden bile Türkiye sıkıştırılacaktır. Durum bunu gösteriyor. Ekonomik alanda Türkiye’nin zararı büyük olur şimdiden onun belirtilerini görüyor ve yaşıyoruz. Siyasi ve askeri alanda Türkiye’nin yalnızlaştırma hedefleneceği görülüyor en tehlikeli olanı da Türkiye’nin içeriden karıştırılmasıdır. Bununda adımlarının görüldüğünü görmemiz gerekiyor. Türkiye’nin uluslararası yargıya çekilmesi ise, yapılan başka bir çalışma olduğunu kendim öğrendim. Türkiye bu krizi hiçbir şekilde kibirliliğe esir olmadan aşmanın yolunu bulmakla, bu sıkıntıyı aşar. Türkiye’nin Kürt halkına yönelik ayrımcı ve aşağılayıcı tutumunu derhal terk etmesi gerekir. Bu Türkiye’nin ayrı bir sıkıntısıdır. Devlet halkı kucaklayarak halkın temel insani haklarını yasal güvence altına alarak yıkımı engelleyebilir.

Kürt halkı mazlumdur ve diğer bir yanıyla da davasında haklıdır. Bu da Türkiye Cumhuriyetinin Devletinin yanlış politikaları sonucudur. Türkiye’nin Kürt halkına yönelik ideolojisinin politikasının 100 yıldır uygulanan çirkefliği de aştığını sayın Erdoğan’ın ve yakın çevresinin benden duymasını istiyorum. Elinizdeki, denetiminizdeki, güç sizleri; yani devleti yönetenleri körleştirmekle kalmamış, kirletmiştirler. 2012 yılından beri içerde savaş dışarda savaş politikasına sığınmış devlet yöneticileriyle karşı karşıyayız. Bizim beklentimiz ısrarla ricamız bur yıkıcı politikadan vazgeçilmesidir.

Kürt halkının da Türkiye’de Türk vatandaşlar kadar temel insani haklarının yasal güvencesini edinme haklarını tartışma konusu yapmamak halkın üzerinde bir demokrasi kılıcı gibi kullanmamak gerekiyor. Devlet bu tutumunda yanlış olmanın ötesinde suçludur bundan vazgeçmelidir. Kürt illerindeki kasabalarında mahalle kavgası Türkiye’nin batı büyükşehirlerine taşınacak gibi görünüyor. Bu gidiş, Türkiye’yi Suriye’nin içinde bulunduğu ortama sürükleyecektir. Mevcut gidişattan ve olası sonucundan Türkiye hiçbir şekilde kazançlı çıkmaz. Diyebiliriz ki yazıktır, günahtır, bu tutumdan vazgeçin. Ancak diğer taraftan da yazığın, günahın ötesinde artık olmazsa olmaz bir duruma gelinmistir. Türkiye bu yanlış politikalarından vazgeçmelidir. Sizler Türkiye’yi yönetenler devekuşu gibi kafanızı kumun altında tutmakla kör ve sağırı oynamakla kendi kuyunuzu kazıyorsunuz. Bunu net olarak benden duyun derim. Halkı yönetmek, halkın parasıyla halka hizmet etmek, demektir. Halkın başına bela olmak demek değildir. Türkiye’yi yönetenler bu felsefi izahı ciddiyetle kabul etmelidirler. Aynı şekilde halkın özgürlüğünü yaşama alanını imkânsızlaştırmak halkın özgürlüğünü sağlamaz.

Diğer bir yönüyle de Kürt halkının özgürlüğü için mücadele ettiğini söyleyen, yâda bu inançla hareket eden çevrelerde bunu görmelidirler. Yani diğer taraftan Kürt halkının özgürlüğü adına son dönemlerde yapılanlar Kürt halkına zulüm olarak uygulanıyor. Kürdistan coğrafyası, Kürt nüfusundan arındırılıyor. Kürt halkına günlük yaşamlarını idame edemeyecek koşullar dayatılıyor. Kürdistan coğrafyasının Irak, Suriye ve Türkiye sınırlarında kaçıp kurtulmayı tek çıkış yolu olarak görür oldu Kürt halkı. Yapılan budur. Amaç ve gerekçe ne olursa olsun, bu durum Kürt halkına özgürlüğüne hizmet değildir. Kürt halkının özgürlüğü adına mücadele ediyor olan yapılanmaların yöneticileri öncüleri oluşan bu tahribatı görmeli ve çözüm bulmalıdırlar. Zaten geçimlerini sağlayamayan fakir Kürt ailelerini nefes alamaz duruma getirmişsiniz. Halka rağmen, halka hizmet, olmaz olamaz. Sokak serserilerinin üslup ve yöntemiyle özgürlük mücadelesi tahrip olur, yok olur. Yani özgürlük mücadelesi adına sokak serserilerinin yöntemlerini kullanırsanız, özgürlük mücadelesini kirletirsiniz daha da ötesi tahrip eder yok edersiniz. Bu görün ve anlayın. Bu tutum başarıyı imkânsızlaştırır. Halk yerleşim alanını, işini kaybediyor. Böylece halk kendisine saygısını ve özgüvenini yitiriyor. Halkın günlük gereksinimlerini giderebilmeleri gerekir. Bunu engelliyorsanız, bu halkı hiçbir şekilde olumlu bir yolda ilerletemez. İşlerini görmeleri zorunludur. Halk günlük yaşamını idame edebilmesi gerekir. Bu anlamda KCK’dır, PKK‘dır, Kandildir, HDP’dir, BDP’dir veya diğer yapılanmalardır yıkıcı faaliyetleri görmeleri ve gidermeleri gerekir. Kürt yerleşim alanlarında sokak kavgalarını engellemeleri gerekiyor. Kendilerinin işi ve sorumluluğu da budur. Uzaktan seyretmek, ya da bizim denetimizde değil, ya da bizim dışımızdadır şeklinde sulu söylemlere sığınmamalıdırlar geçmişte bu sıkıntıları yaşadık. Kürt halkı sığınacak liman arıyor. Kürt halkı günlük yaşamını idame edebilecek ortamlar arıyor ve bunun için çok ciddi tehlikeleri göğüslüyor. Kürdistan coğrafyası Kürtler den arındırılıyor. Bu gidişatla Kürdistan halkına özgürlük vadetmenin anlamsızlaştığını herkesin görmesi kabul etmesi gerekiyor. Kürt kasabalarında, şehirlerinde huzursuzluk, Kürt halkının kendisine çok olumsuz ve çirkin bir dayatmadır. Halka sesini duyurabilen her birey ve kurum Kürt halkının sırtından sokak kavgalarını kaldırmaya yönelik acil çalışma yapmalıdırlar bunu ciddiye almalıdırlar. Yapılanlar halkın perişan kesimini yıkıma sürüklemektedir. Ayrıca bu tutuma tepki gelişir. Tepki geliştikten sonra siyasi ve idari yetkililerin konumu işlevsizleşir. Halkı karşı karşıya getirir. Halk karşı karşıya geldikten sonra, kimsenin; yani Kürt halkı adına mücadele eden, Kürt halkının özgürlüğü adına mücadele edenler, tamamen beklentilerinin amaçlarının mücadelelerinin zıttı ile karşı karşıya kalırlar. Halk daha fazla perişan olur. Herkes bu muhasebeyi yapmalıdır.

Sıkıntılara maruz bırakılan mazlum Kürt halkına yüreğimdeki acıların güven, refah, huzur ve birlik için hizmet olmasını diliyorum. Bu yüzyıl kesinlikle Kürdistan halkının özgürlük yılıdır. Bu Xwedan’ın kararıdır. Hiçbir güç bunu değiştiremeyecektir. Herkes buna inansın derim. Diğer taraftan Kürt halkının özgürlüğü adına mücadele ettiğini öne süren çevrelerde, Kürt halkına hizmet etmeyi amaç edinmelidirler. Kürt halkının başına bela olmayı sürdürmekten de vazgeçmelidirler. Belki bunu göremiyorlar birilerinin çıkıp söylemesi gerekiyor biz bunu yüksek sesle söylüyoruz.

 

Saygılarımla,
Hüseyin Baybasin

TEILEN
Önceki İçerikANKARA’DAKİ KATLİAM
Sonraki İçerikYeni Yıl Mesajı