TÜRKİYENİN KONUMU VE GELECEĞİ

0
1216

Türkiye’de insanlar sindirilerek susturulmuş gibi. Görüntü budur. Bu görüntü bile Türkiye’de ahlaki çöküntünün ürkütücü boyuta ulaştığının kanıtıdır. Türkiye nüfusunun büyük bölümünü suskun olduğu gerçektir. Bu suskunluğun üç ayrı nedeni olduğu görülüyor.

Birinci nedeni ve suskun kesimin çoğunluğunu temsil eden fırsatçı çıkar çevreleridir. Bay Erdoğan’ın anonim şirketine dönüşmüş olan Ak Parti iktidarından yararlanmak adına, bu iktidarın tüm çirkefliklerini ve ahlaksızlıklarını alkışlıyorlar. Böylece tüm çirkeflere, ahlaksızlara ve işleniyor olan suçlara ortak oluyorlar. AK Parti iktidarının yapısal çöküntüsünden ötürü en çok bu çevreler zarar göreceklerdir. AK Partinin yapısal çöküntüsü kaçınılmazdır ve çok yakındır. Ahlaki çöküntü derinleştikçe yapısal çöküntü daha çabuk ve kapsamlı olacaktır.

İkinci neden ise, bana necilik, bana dokunmayan yılan bin yaşasın gibi ucuz ve basit duruş sergileyen çevrelerdir. Rüzgâra göre yön alan bu çevreler ahlak erozyonuna uğramış ve bu mantıkla yaşayan çevrelerdir. Bu anlayışla yaşayan insanlar her türlü hastalığa maruz kalıp mutsuz yaşarlar. Hiç tatmin olamazlar. Ömürleri kısa olur. Şahsiyetleri, onurları, sorumlulukları canlarından önce ölür. Bu zavallı sürüsünün yokluğu varlığından iyidir. Bu çevreler insanlığın çöplüğü olarak kabul edelim. Gerçek bir devlet bu çevreleri adamdan saymıyor zaten.

Üçüncü suskun kesimin çevreleri ise emekleriyle geçinen tedirgin çevrelerdir. Ailesinin, çevresinin iyiliğini isteyip herkese karşı saygılı çevrelerdir. Eşim hastalanırsa, çocuğum hastalanırsa, annem babam hastalanırsa, ya onlardan biri işinden olursa, ya ben işimden olursam aman aman Efendiye bir şey olursa o zaman ne olacak gibi vesveseli ama temiz kişilikli insanlardır.

Bay Erdoğan Kasımpaşa ortamında büyüdüğünden her üç kategoride olan çevreleri nasıl kontrol edeceğini biliyor. Bu işi şimdiye kadar iyi becerdiğini kabul ediyorum. Bu madalyonun birinci yüzüdür. Birde madalyonun öbür yüzü vardır. Mevcut gidişatın çirkefliğine, ahlaksızlığına, sessiz kalmayan asil insanlar vardır. Bu soylu çevreler sokaklara çıkıp bağırıp çağırmıyorlar. Kırıp dökmekten hoşlanmayan çevreler, asaletlerinin gereği olarak yapıcı çıkış yolu bulmaya çalışıyorlar. Bay Erdoğan ve iktidar partisi bu madalyonun her iki yüzüne göre hesap yapıyorlar. Hepsine karşı kendilerini hazırlıklı görüyorlar ya da öyle sanıyorlar. Ancak bu madalyonun her iki yüzü de mevcut duruşları da artık işlevsizleşiyor.

Çünkü Bay Erdoğan, bu çevreleri samandan ördüğü korku duvarıyla idare ediyor. Sinmiş olan çevreler gibi emekleriyle ve temiz geçinen çevreler bu korku duvarının yıkılacağını Bay Erdoğan ve yalakalarının bu duvarla birlikte kendilerini tahrip ettiğini görüyorlar. Samandan örülmüş duvar, insanlığın mağduriyet ateşiyle tutuşmuştur. Bay Erdoğan ve çevresinin, fırsatçıların korkusu görülüyor. Bu da gösteriyor ki tutuşmuş olan alev bu çevreleri eritecektir. Baskı ve zulüm ile korkuya dayalı gücün sonu görünüyor.

Bu düzeyde hukuk dışı kararlar, denize düşenin köpüğe sarılmasıdır. Ak Parti içinde ‘düzelir’ umuduyla gayret sarf eden çevreler akıllıca bir çıkış yoluna hizmet ile tahribatın küllerinden yeniden yapılanmaya yönelmelidirler. Bizden söylemesi.

Belirttiğimiz gibi, Bay Erdoğan, Kasımpaşalılık ruhu ve anlayışıyla madalyonun iki yüzünü de yönlendirerek yönetmesini becerdi. Türkiye’nin Kasımpaşa’dan büyük olduğunu kavrayamadı Bay Erdoğan. Madalyonun iki yüzünü de Kasımpaşalıkla yürütme dayatması, madalyonunu, madalyonun iki yüzünü temsil edenleri, Bay Erdoğan, AK Parti ve Türkiye işlevsizleşti. Türkiye Kasımpaşa’ya sığmadı. Söz konusu madalyonun iki yüzünde görülmeyen üç kısım daha var.

(i) Muhalefet
Muhalefet partileri birleşip iktidar olmayı beceremediler. Bay Erdoğan hepsini Kasımpaşa çöplüğüne bekçi yaparak birbirine düşürüp yeniden seçime gidip tek başına iktidar olmayı becerdi. MHP elindeki mevcut olanaklarla edindiği nimetlerle yetiniyor. CHP, bir türlü kimlik arayışını tamamlayıp kendisini tanıyamadı. Kendisine uygun bir kimlik edinemediğinden şimdi ötenazi arayışında. Japon usulü harakiri yapacak düzeyde onur ve cesaretleri olmadığından ötenazi doktorunu arıyorlar. HDP leşen bizim köylülerle köşede bucakta unutulmuş şehir çocukları romantik flörtü yaşıyorlar. 80 kişiden oluşan milletvekili grubu onlara fazla geldiğinden 50 kişilik sayı bize yeter diyerek aynı yıl ikinci seçimde bile romantizmden kurtulamadılar. Hâlbuki 80 kişilik gruplarıyla muhalefet partileriyle iktidar için mücadele edebilirlerdi.

Kürd halkının çıkarlarına hizmet yerine Kasımpaşalıyla sidik yarışıyla oyalandılar. Türkiye’yi de romantikleştirmeye çalışırken Diyarbakır’ın on bin yıllık tarihi de Kasımpaşa çöplüğüne dönüştü. Eşek sürmeye alışmış Kasımpaşa simitçi efendisi süvariliğe soyunmuş ve Diyarbakır Sur için inşa edecekmiş.  Kasımpaşa çöplük alanında modern inşaatlar yaparak uygarlaşamazsınız. On bin yıllık uygarlığı da Kasımpaşalılığa boğduramazsınız. Diyarbakır’ın uygarlık tarihini yıkarak, Kasımpaşa çöplüğüne uygun binalarla soylu Kürdistan halkını Kasımpaşalılaştıramazsınız. Muhalefet tamamen işlevsiz.

(ii) Türkiyelileşmiş
İkincisi, Türkiyelileşmiş kendilerini Türk kabul eden her sınıftan insanların olduğu kesim vardır. Bu kesim Ak Parti içinde olup, Türkiye’nin Kasımpaşa ya sığmadığını gören çevreler birleşerek Türkiye’nin temel insani haklara saygılı modern demokratik bir yapıya kavuşmasını sağlamaya çalışmalıdırlar. Böylesi bir gayret Türkiye’nin ihtiyacıdır.

(iii) Biz Kürdistanlılar
Üçüncü kesim ise biz Kürdistanlılar ve bizim gibi mazlum azınlıklardır. 25 milyonu aşan nüfusuyla Türkiye’de yaşayan halkımız artık kendileri için çalışmayı yaşam tarzı olarak benimsemelidirler. Türkiye de yaşayan 25 milyonu aşkın Kürdler kendi devletlerini kurmaya odaklanmalıdırlar. Kürd halkı Bağımsız Birleşik Kürdistan’ı kurmak zorundadır. Zor gibi görünebilir ancak inanın, Türkiyelileşmekten çok daha fazla kolaydır.

Eğer biz Kürdistan halkı olarak Birleşik Kürdistan Devletler Birliğini kurmayı hedef almazsak, Dünya’nın yönetiminde etkin güçler niye bizimle ilgilensinler…?

İsrail Devleti ABD ile güvenlik başta olmak üzere bağlayıcı anlaşmalar yapmamış olsaydı, şimdiye kadar Devlet olarak kalamazdı. İsrail ülkesi ve halkının bulunduğu ortam Kürdistan ve halkıyla benzerlikleri dikkate alarak örnek verdim. Ancak Kürdistan toprakları olağan üstü zenginlik kaynaklarına ve İsrail’den on iki kat fazla nüfusa sahiptir. Biz niye devletimizi kuramayalım.

Bağımsız Kürdistan’ı kuracağız vesselam!
Hüseyin Baybasin