Bugünlerde Türkiye’nin yöneticileri Musul’a gireceğiz. Deaş tehdidine karşı sessiz kalamayız. Musul yanarken yerimizde oturamayız, gibi ucuz naralar atıyorlar. Sarhoşlar naralar atarlar. Sapıklar, kaçıklar nara atarlar. Birde ucuz karakterler nara atarlar. Türkiye yöneticileri ucuz nara atanlar kategorisine giriyorlar. Bu konuda binlerce örnek gösterilebilinir. Ancak bu ucuz kişiliklere birkaç soruyla hesap soralım.
Deaş, Kürt halkının çoluğunu çocuğunu katlederken, çocuklarını kaçırıp pazarlarda satarken, Kürt şehir ve köylerini yakıp yıkarken sizler ne yaptınız? ‘Kobane düştü düşecek’ şeklinde ucuz naralarınızı dünya duydu. Deaş denen sapık teröristlere silah götürenlere engel olmak amacıyla görevlerini yapmaya çalışan polis, asker ve adli görevlileri cezalandırdınız. Bu tür çalışmalar dışında Deaş-İşid denen örgütlerin petrollerini parayla satın aldınız. İşidin sıktığı her kurşunda akıttığı her damla kanda sizin elleriniz var. İşid Musul’u işgal edip, Türk konsolosluk görevlilerini esir aldığında sizler, İşide karşı ne yaptınız? İşid, Suriye ve Irak’ta Türkmenlerin yerleşim alanlarını ele geçirip tahrip ederken sizler neredeydiniz? 2014-2015 yıllarında İstanbul’un merkezinde gruplar halinde namaz kılıp ‘kardeşlerimizin kurşunlarını hedef eyle ya rabbim’ naralarıyla İşide destek verenlere karşı sizler ne yaptınız? Onlardan kaçını tutuklayıp sorgulayıp cezalandırdınız? Bay Davutoğlu dahil bazılarınız, İşid yani Deaş terör örgütü için ‘onlar terörist değiller ki terörist diyelim. Onlar kızgın Müslüman gençlerdir’ dediniz. Halen İşid-Deaş ve diğer benzeri örgütlerle ilişkilerinizi örtbas etmek için halkın çocuklarını ve paralarını feda etmekten çekinmiyorsunuz? Suudi Arabistan ve Qatar ile suni çevreleri güçlendirmek sevdasına Daeş, El Nusra gibi örgütlerini büyütmeye çalıştığınızda, onların suni Kürt Müslümanlara, sizin silahlarınızla katliam uyguladıklarında pek sesiniz çıkmıyordu. Türkmenlere karşı uyguladıkları vahşete de sessiz kaldınız. Yoksa Türkmenler şii dirler diye mi tepki göstermediniz?
Şimdi hepiniz atıp tutuyorsunuz, devam edin atıp tutmaya ve barbarlığa alışıksınız. Sizin kirli zihniyetiniz budur. Bütün dünya gibi bizde bunları çok iyi biliyoruz. Barbarca tutum ve ucuz naralarınızla kendinizi avutabilirsiniz. Her yaptığınızın kayıtlarının önünüze geleceğini ve hesap vermek zorunda kalacağınız gün yakındır. Şimdiden size müjdesini vereyim. Kimseyi kandıramadığınızı bilin. Kimseyi korkutamadığınızı da bilin.
PKK ile ilgili ucuz politikalarınız PKK yi dünya gücü yaptı. Şimdi yine ucuz naralarınızla PKK nerede olursa olsun biz gidip ezeceğiz, PKK ye her kim destek veriyorlarsa onlardan hesap soracağız gibi atıp tutmalarınız kime karşıdır? PKK ile masa başına oturup plan proje yapanlar belli. Destekleyen belli. Başta bay Erdoğan olmak üzere PKK ile anlaşmalar yapmak için görüşenler, emir verenlerden yasal çerçevede hesap sorun bakalım. Tabii ki sizlerin, silahsız ve savunmasız Kürdistanlılara gücünüz yetiyor değil mi?
Fetö, dediğiniz Gülen cemaatini geliştiren ve büyüten sizdiniz. Bay Erdoğan, bizzat, ‘Fettullah Hocaefendinin aleyhinde konuşan vatan hainidir’ diyerek, bu cemaati suçlayanları tehdit etti. Bugün için, o gün savunduğunuz cemaate ‘terörist’ diyorsanız, onlarla ortak olan sizdiniz. Ne dediniz de yapmadık, ne istediniz de vermedik diyerek Gülen yandaşlarına sitem ederek açıklama yapan bay Erdoğan’ın kendisiydi. 2013 ve kısmen 2014 yılına kadar duruşunuz buydu. Onlar teröristse sizde onların ortakları olarak teröristsiniz. Onlar suçluysa sizler çok daha fazla suçlusunuz. Sizler, onlarla ortak olmakla kalmadınız, onlara devletin tüm olanaklarını sundunuz. Şimdi kendi pisliklerinizi örtbas etmek için ‘onlar’ diyerek işin içinden çıkabileceğinizi sanıyorsunuz.
AKP adına 2012 yılına kadar ülkeye taktir edilecek hizmetleriniz oldu. Dolayısıyla halk sizi desteklerdi. Kürt halkının Kürtlükten kaynaklanan sorunlarının çözümünü vaat ettiniz. Benim de AKP’yi destekleme nedenim buydu. AKP’nin kuruluşundan itibaren maddi manevi destekledim. Emeklerimi kirlettiniz. Tuh olsun size.
Şimdi saadete gelelim. Siz, bu tutumunuzla, bu gidişinizle Türkiye’yi Suriye’den beter duruma sürüklüyorsunuz. Kürt halkını bitiremezsiniz. Bu iğrenç tutumunuzla, maskaralıklarınızla Kürt halkını kontrol da edemezsiniz. Sizler Kürt halkını susturamazsınız bile. Şımarık ve boşboğazlıklarınız dünyada alay konusudur. PKK’nin varlık nedeni ve güçlenmesi Türkiye Cumhuriyet Devletinin Kürt halkına dayatmış olduğu ZULÜM çirkefliğidir. ZULÜM çirkefliğine öyle bir batmışsınız ki, ne bay Bahçeli, ne PKK ne de Başkanlık maskaralığı sizi kurtaramaz.
Tek çıkar yolunuz var. Derhal Bağımsız Birleşik Kürdistan Devletinin resmileşmesi için Kürdistan coğrafyasının tamamının siyasi temsilcilerini davet edip görüşmeler yapın. Birleşik Kürdistan Devletinin resmiyet kazanması projesine yandaş olun. Başkada seçeneğiniz yoktur. Hepiniz bunu benden daha iyi biliyorsunuz. Bu projenin alternatifi Xweda’nın gazabıdır. PKK ile de uğraşmayın. PKK’yi 1980 12 eylülünde devlet olarak siz büyüttünüz. O tarihten bugüne ‘PKK’yi bitireceğiz’ diyen Türk lider ve siyasi hareket bitti. Sizde bitersiniz. AKP olarak PKK’yi bitirme şansınızı kayıp ettiniz. PKK ile yapmış olduğunuz görüşmeler sürecinde PKK’den ayrı olarak Kürt halkının Kürtlükten kaynaklanan sorunlarını çözseydiniz, Kürt halkının temel insani haklarını yasal güvence ile netleştirip kararlaştırsaydınız, PKK’nin Türkiye’ye tehdit olma durumu kalmazdı. Siz, o treni kaçırdınız. Şimdi ise Kürt halkının bağımsız devlet dışında kabul edeceği hiçbir statü olamaz. Bu karar Türkiye’nin ve PKK’nin gücünü çok aşar. Eğer 2013 yılına kadar Kürt sorunu çözümlenseydi, PKK’nin varlık nedeni ortadan kalkmış olurdu. PKK güç olarak Türkiye devletinin bir parçası olurdu. Türkiye’yi yönetenler, Ergenekon, şu çete bu çete, o darbe bu darbe şimdi de Fetö gibi yapılanmalarla uğraşarak başarılı görüntülerine aldanıp-yanılıp PKK’yi de aynı çerçevede kontrol edebileceklerine inanarak hareket ediyorlar. PKK diğer yapılanmalar gibi Türkiye devletinin bir parçası değildir. PKK’nin insan ve gelir kaynakları diğer yapılanmalar gibi Türkiye devletinin denetiminde değildir. PKK’nin askeri, ekonomik ve siyasi ilişkiler ağı Türkiye’nin kontrolünün dışındadır. Varlık nedeni mazlum Kürt halkının maruz kaldığı zulümdür. İşid Musul’u işgal edip neredeyse Erbil’e ulaştığında ABD’nin havadan müdahalesi olmasaydı Erbil kana bulanırdı. Tam o günde PKK hiç orada yokken Şengal’e kadar gidip oradaki savunmasız sivilleri kurtardı. İşid’i de oradan çıkardı. Dünya bunları biliyor. Türkiye olarak siz oyun oynamaktan vazgeçin. Cerablus, Musul derken Ankara’dan İstanbul’dan olursunuz. Rusya, Çin ve ABD ile birleşse bile Kürdistan coğrafyasında Kürt halkı var. Şimdi dünya düzeninde biraz çalkantı var ama bu böyle gitmez. Kendinizi kandırmayın. Bugün için PKK ile arası olmayan Kürdistanlılar bile PKK’nin zarar görmesini istemiyorlar. Bunu görün basit ve ucuz söylemlerle ve anlamsız, yararsız hesaplarla kendinizi kandırmayın.
Resmen ikrar edilmiyor ise de Üçüncü Dünya Savaşı var. Elbette ki bu bitecek Kürdistan’ın bağımsızlığı resmileşmeden Ortadoğu savaşı bitmez. Önemli olan Türkiye bu kararın ve savaşın neresindedir? Türkiye bu kararı iptal ettiremez. PKK de bu karara engel olamaz. Türkiye tamamen bir Başkanlık tutkusuna esir olmuş. Bu kadara zavallılık durumu var. Atı alan Üsküdar’ı geçmiş. Türkiye’de basın özgürlüğünü kısıtlayarak dünyanın politikalarını değiştiremezsiniz. Halkı doğru bilgilerle bilinçlendirerek, halkı kendilerini korumaya yöneltebilirsiniz. Bunları görmek için dahi olmak gerekmiyor. Halkı korkutarak ürküterek yönetemezsiniz. Bugün Türkiye’yi yönetenler bunu anlamaktan uzak duruştadırlar. Halkı yalanlarla kandırarak ta kontrol edemezsiniz.
Bay Erdoğan, ‘Musul ve Kerkük bizimdi’ diyebilirsiniz. Bunun doğru olmadığını da biliyorsunuz efendi. Musul ve Kerkük Kürdistan şehirleriydi ve Kürdistan kral ve beyleri Yavuz Sultan Selim ile anlaşarak Osmanlı ile birleştiler. Osmanlılar Kürdistan’a savaşla girmediler. Eğer siz bu anlamda Musul ve Kerkük bizimdi diyorsanız evet doğrusu budur. Bu çerçevede sizin Kürdistan’ın bağımsızlığının resmileşmesi ve Türkiye ile bugünkü şartlarda bir anlaşma yapılmasının sağlanması için çalışmanız gerekir. Türkiye parlamentosundan bu yönde bir karar aldırırsanız ve gereğini yaparsanız Türkiye’ye önemli bir hizmet yapmış olursunuz. Daha da ötesi Türkiye’yi kurtarmış olursunuz. Kendinizi de Türkiye’yi de Başkanlık maskaralığına esir etmişsiniz.
Samimiyetle, ben Türkiye’nin Suriye gibi harabe olmasını istemiyorum. Ama bu gidişle olacağı budur. Elinizde güç varken, bu gücü kötüye kullanmaktan vazgeçin. Yıkıcı tutumunuzla yıkımı dayatıyorsunuz. Kendinize gelin efendi.
Hüseyin Baybaşin