BARBARLIK VE BİLGİ KİRLİLİĞİYLE KURDİSTAN BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NİN RESMİLEŞMESİ ENGELLENEMEZ

0
931

Paylaşımlarımda, ısrarla Kurd u Kurdistan davası hakkında yazıyorum. Çünkü Halk olarak çok ağır sorunlarla uğraşmak zorunda kalmışlığımızın temelinde, ulusal sorunumuz vardır. Ulusal sorunumuzun temelinde de Devletsizlik vardır.
Devletimiz olmadığından dolayı Halkımız, devleti olan Halklar gibi olanaklara sahip değildir. Kendi tarihimizi kendi dilimizde, kendi eğitim kurumlarımızda kendi eğitmenlerimiz tarafından eğitilemiyoruz. Bu nedenlerle oluşan sorunlar, Halkımızın temel sorunlarını oluşturuyor.

Kurdistan topraklarını işgalleri altında tutuyor olan Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de Kurd dili, Kurd kültürü ve Kurd tarihi asla öğretilmedi.
Kurdistan topraklarının bu dört barbar devletin sadist ve faşist yöneticilerinin emrine verildiği 1923 yılından önce var olan Kurd u Kurdistan ile ilgili kültürel ve tarihi bilgi içeren kitaplar da yok edildi. Çok az sayıda bilgi ve kaynak niteliğinde olan eserler Halkımız tarafından korunabildi. Kurd u Kurdistan davasıyla ilgili bilgi kaynaklarını yok etmeye çalışmaktan çok daha fazla çirkin olan ise, işgalcilerin kendilerine uygun, kendi işlerine geldiği gibi yalan içerikte bilgilerle kitaplar yazıp yayınlamaları, kendi eğitim kurumlarında doğru bilgilermiş gibi öğreterek bilgi kirliliği yapmış ve halen yapıyor olmalarıdır. Bu işin başını Türkiye çekiyor. Bilgi kirliliğinin kaynağı, Türkiye ve yönetenlerdir. Yalan bilgiyi doğruymuş gibi göstermek Türkiye devlet patentidir.
İki örnek vermek istiyorum.

1- 1923 yılından itibaren Türkiye ‘de Kurd Halkı için kutsal önemde olan ve yeni yıl başlangıcı sayılan Newroz kutlaması yasaktı. Gizlice Newroz bayramını kutlayan Kurd soydaşlarımız “terörist”(?) suçlamasıyla hapsedildiler. Diyarbakır, Cizre, Nusaybin, Şırnak gibi Kurd yerleşim alanlarında Newroz kutlamaları, tanklarla engellendi. Kurd gençleri katledildi. Kurd anaları faşist Türkiye devletinin eşkiyalarının tanklarının altında ezildiler. Salt Newroz bayramını kutluyorlardı diye!

1995 yılında kurulmuş olan ilk Kurd u Kurdistan televizyonunun çalışmaları sayesinde bu çirkin görüntülerinin çoğu Kurd Halkı ile paylaşıldı.
Bende bu kayıtların çoğu var. Siz saygıdeğer takipçilerimden ricam, bu tür bilgi, belge, görüntü ve mahkeme tutanakları araştırıp bulmanızı, kopyalayıp bulundurmanız, delil olarak korumanızdır. Tarihimiz ve maruz kaldığımız çirkin barbarlığın ispatı olarak koruyalım ve Dünya ile paylaşalım. Günü gelince bunlar lazım olacak, hesap sormak için.

Doksanlı yılların ikinci yarısında, Kurd Halkının Newroz kutlamalarına engel olamayacaklarını anlayan Türkiye’nin zavallı faşist yöneticileri hiç utanmadan “Newroz esasen Türk bayramıdır” diyerek bu kültürel varlığımızı çalmaya yöneldiler. Barbarlık sonuç vermeyince, bilgi kirliliği ile hırsızlık öne çıktı. Newroz aslında “Nevruz”dur demeye başladılar. Nevruz kelimesine bir türlü anlam vermediler. Bir Ergenekon hikayesine bir bahar bayramı yalanına sığınmaya çalıştılar. Bir türlü bilgi kirliliklerini kabul ettiremediler. Newroz, Kurd dilinde “yeni gün” anlamını taşıyor. Türkiye’nin zavallı faşist yöneticileri insan gibi davranmayı kabul ederek, “Kurd vatandaşlarımızdan özür diliyoruz. Bundan sonra Newroz bayramını birlikte kutlayalım” diyebilirlerdi. Kanlarında var. Barbarlık, çirkeflik, inkar kirliliğini yapmayı kendilerine uygun görüyorlar.

2- Osmanlı İmparatorluğunu 1514 yılından itibaren sahiplenip koruyan, Birinci Dünya Savaşı sürecinde İngiliz ve Fransız Emperyalist Devletleriyle iş birliği yaparak Osmanlı’ya karşı savaşmadıklarından dolayı Devletsiz kalan Kurd Halkı, Türkiye’nin Devlet statüsü almasına koruma görevi yapmış olan Kurd Halkı için, Mustafa Kemal Türkiye’si oluverince, 1923 yılından itibaren Türkiye Devlet Politikası kararıyla “Kurd yoktur” denildi. Kurd’ler esasen Türk’türler gibi ucuz bir yalan ve bilgi kirliliğine başladılar.

Kurdistan şehirlerinden etkin Kurd aşiretlerine zorla Orta Anadolu, Karadeniz ve Trakya’ya gönderdiler. Sonradan Ege Bölgesine de Kurd aileler sürgün edildiler. Sürgün edildiklerinde mal ve mülklerini zorla ellerinden aldılar. Tazminat vermediler. İş vermediler. Yeni yer vermediler. Sürgün yerine gidene kadar çoğu çocuk ve yaşlı olan Kurd’ler öldüler. Yaşayabilecekleri yerlere bırakıldılar. Ölenler öldü. Kalanlara da zorla “siz Türk’sünüz” diyerek bilgi kirliliğiyle o soylu Kurd insanlarının ad ve soyadlarını değişik olarak kayıtlara geçtiler. Zorla, uyduruk Türkçe öğrettiler. Her türlü barbarlığı, bilgi kirliliğini uyguladılar. Sistemli olarak Kurd Halkına yönelik soykırım uyguladılar. “Kurd yoktur” barbarlığı gibi, “Kurd’ler öz be öz Türk’tür” bilgi kirliliği de tutmadı. Ucuz hesapların esiri olmuş olan ve kendilerini haklı gösterebilmek için maskaralaştırılan bir avuç zihniyeti bozuk kendini bilmezlerin dışında soylu, asil ve kahraman Kurd Halkı’nın bireyleri, Emperyalist’lerin, barbarların ve bilgi kirliliğine sığınanların hesaplarını tersyüz ettiler.

Kurd u Kurdistan davasının mücadelesi 24 Temmuz 2018 tarihinde İsviçre’nin Lozan şehri LE CHÂTEAU d’OUCHY binasında Kurdistan Birleşik Devlet’leri Hükümeti ilan edildi.
Barbarlık ve bilgi kirliliğiyle Kurd Halkı’nı yok edemeyen, susturamayan faşist işgal güçleri çok iyi bilsinler ki, bir avuç Kurd insanını kendileri gibi çirkefleştirerek Kurd Halkı’nı ve kutsal Kurdistan topraklarını kendilerine mal edemezler. Edemeyecekler. Artık Kurdistan Birleşik Devletleri haritası, hükümeti ilan edilmiştir. Kurd Halkı’nın soylu kahramanları, bütün işgal güçlerini, barbarlıkları, bilgi kirlilikleriyle birlikte kutsal Kurdistan topraklarından kovulacaklardır. Kurdistan Birleşik Devletleri resmileşecek ve Dünya’nın neresinde olursa olsun, her Kurd bireyi kendi vatan topraklarında yaşama hakkına kavuşacaktır.

Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti Türkiye’de, Kurd Halkı sayesinde iktidar oldu. Kurd sorununu yasal güvence altına alarak çözeceğini vaad etti. Sonrasında barbarlın ve bilgi kirliliğinin en çirkef yapısına sığındı. TRT-6(TRT ŞEŞ) adında Kurdçe yayın ile bilgi kirliliğini sürdürdü. Bu televizyon kanalının kuruluşunu ben destekleyip alkışladım. Sonra, Kurdçe eğitim başlayacağını söyledi Bay Erdoğan. Önceki iktidarların Kurd Halkı’na yönelik zulmü doğru bulmadığını ve devlet adına özür dilediğini kendi ağzıyla ilan etti. Şimdi, halen Türkiye’de Kurdçe konuşup yazmak yasaktır.

Türkiye’de mevcut Anayasa’nın gereği Kurd diye bir Halk, Kurdçe diye bir dil yoktur. Erdoğan efendi bu hakikati Halk’tan saklıyor. Referandum ile Türkiye Anayasa’sını değiştireceğine söz verdi. Referandumdan sonra kendisine ve yandaşlarına barbarlığın, zulmün, hırsızlığın, soygunculuğun yolunu açan kanunlarını değiştirip yeniledi.
Kendisine diktatörlüğün koltuğunu edindi. Kurd’lük ve Kurd dilinin serbest bırakılması vaadinde TRT6 adıyla bilgi kirliliğine boğdu. TRT6 vardır. Kurdçe yayınlar da yapıyor. Ama yasal değil.
Kanunsuzca yayın yapıyor. İnsanlar Kurdçe konuşuyorlar ama Türkiye’nin mevcut Anayasa’sına göre yasaktır.

CHP’nin yazdığı Türkiye Anayasa’sına göre Kurdçe, Kurd yoktur.
Kurdçe konuşan, Kurd’üm diyecek her insan, Türkiye’de “terör örgütü üyesi davranmak” suçlamasıyla on beş yıl ceza alabilir.
CHP’nin Türkiye Anayasa’sına yazıp “değiştirilemez” şerhi koyduğu barbarlık kanunlarının bekçiliğini Erdoğan ve Ak Parti yapıyor.
Eğer bu yalan ise, çıkın “yalandır” deyin. Devlet gücüyle barbarlık yapmaya, bilgi kirliliğiyle Halkın bir kesimini kandırmaya diğer bir kesimini de aşağılamaya alışmışsınız. Barbar ve kirliliğinizle Dünya’nın en aşağılık mahlûklarısınız. Biz, Kurd u Kurdistan davasının hizmetçileri, bunları biliyoruz.

Kurdistan Birleşik Devletleri’nin resmileşmesiyle, hizmet kararımızın nedeni de, artık sizin barbarlıklarınızla, kirli çirkefliklerinizle, fırsatçılıklarınızla ve soygunculuklarınızla birlikte yaşamak istemiyor olmamızdandır.
Newroz ve Kurd vardır-yoktur şarlatanlığı, Türkiye yöneticilerinin karakterlerinin, seviyelerinin ölçüsüdür.

Bana mektup ve mesajlarla Türk-Kurd kardeşliği, Ay yıldızlı bayrak ukalalığı, Müslüman kardeşliği gibi gevezelik yapanlar, önce doğruları öğrensinler. Barbarlık ve çirkefliğin esiri olarak yaşamak istiyorlarsa, kendilerinden utansınlar. Yok insan gibi yaşamak istiyorlar ise, önce doğruları öğrenip doğruları kabul ederek, kendilerini haysiyetli Kurd insanının yerine koyup düşünsünler. Hayatlarında bir an için namuslu ve dürüst olsunlar. Sonra bana mektup ve mesajlarla yol göstermeye yönelsinler. Kurdistan Halkı, kendi Bağımsız Devlet çatısı altında yaşamak kararını vermiştir.

12-10-2018

Saygılarımla, Hüseyin Baybaşin