Skeys-Picot antlaşmasıyla Osmanlı toprakları parçalanıp bölüşüldü. Birinci Dünya savaşı bitmeden, Osmanlı imparatorluğunun topraklarının nasıl bölünüp paylaştırılacağının hesapları yapılır.
Birinci Dünya savaşı koalisyonu Englo-Franco önderliğinde Osmanlı imparatorluğu hedef alınır.
Skeys, İngiliz komutan-sözcü, picot ise Fransa komutan-sözcüsüdür. 1916 yılında Osmanlı toprakları için, kendi devletlerinin talimatı doğrultusunda yeni harita çizimi yaparlar.
Türkiye, Irak, Suriye, Ürdün, Suudi Arabistan, Qatar, körfez emirlikleri, Lübnan, Mısır ve bunun gibi ülkelerin sınırları böyle çizilir.
Kurdistan ceoğrafyası da o karar ve çizim ile parçalanıp pay edilir.
Skeys-picot antlaşması o dönemin işgal güçlerinin öncüleri olan İngiliz ve Fransızlar arasındaki antlaşmadır. O antlaşma masasında Osmanlı imparatorluğunun görevlisi yoktu. Gözlemci bile yoktu Osmanlı adına.
Osmanlı imparatorluğunun skeys-picot antlaşmasında hiçbir inisiyatifi de olmadı.
Osmanlı’yı işgal güçleri parçalayıp böldükleri gibi aynı işgal güçleri Kurdistan topraklarını da parçalayıp böldüler. 1916’da skeys-picot antlaşması imzalandığında Türkiye diye bir ülke yoktu. 1916 yılında aynı işgal güçlerinin skeys-picot yeni Türkiye’nin de sınırlarını çizdiler.
O tarihte Mustafa Kemal, Osmanlı imparatorluğunun ordusunda küçük-düşük rütbeli subay idi. Yanlış hatırlamıyorsam, kayıtlara göre teymen olması gerekir.
Mustafa Kemal’in skeys-picot antlaşmasından haberi dahi yoktu. Askeri rütbesi ve görev konumu nedeniyle haberi dahi olamazdı.
Kaldı ki skeys-picot antlaşmasından Osmanlı hanedanının da haberi olamazdı. O gün için Osmanlı ile düşman olan işgal güçlerinin patronlarının kendi aralarında uzlaşıp, anlaşıp imzaladıkları bir karardır.
Tarihi kayıtların içeriği budur. Bu kayıtlar herkese açıktır. Bilgi edinme yasası çerçevesinde müracaat edecek olan herkes o antlaşmanın belgelerini alıp okuyabilir.
Birinci Dünya savaşı egemenleri, skeys-picot antlaşmasıyla bugünkü Türkiye’nin sınırlarını çizdiler. Aynı işgal güçleri 1923 yılında Lozan antlaşmasıyla da Türkiye’nin resmen devlet olmasını karara bağladılar. 1923 antlaşmasının masasında ise Mustafa Kemal’in tayin edip görevlendirdiği heyet-heyetler vardı.
İlk giden heyetler, Lozan antlaşmasını bir “İngiliz-Fransız dayatmasıdır” diye red ettiler. Daha sonra İsmet Paşa(İnönü) heyet başkanı olarak atanır ve antlaşma imzalanır.
Bu konuyla ilgili belgeler Türkiye Büyük Millet Meclisinin arşivinde-kayıtlarında vardır.
Mustafa Kemal’e atfen yazılmış olan “Birinci Adam” “Ebedi Şef” adlı kitapta da bu konuyla ilgili yeteri kadar izahat var. Ancak her şey yazılmamış. Zaten her şey yazılmış olsaydı yüz adet’ten fazla kitap olurdu.
Yine İsmet Paşa’ya atfen yazılmış olan “İkinci Adam” “Milli Şef” adıyla aynı yazar tarafından yazılmış olan kitapta da bu konuyla ilgili geniş bilgi var.
Mustafa Kemal ve yandaşları 1919 yılından itibaren, skeys-picot antlaşmasıyla sınırları belirlenip çizilmiş olan yeni Türkiye ceoğrafyasını Osmanlı imparatorluğunun elinden almak ve yönetmek için işgal güçleriyle koordineli olarak çalışırlar.
İstanbul’dan Samsun’a, oradan da Erzurum’a Kürd beyleriyle toplantılar ve kongre sürecinde Osmanlı devleti, Mustafa Kemal’i “vatan haini” ilan eder. Tutuklanmasının kararını verir ve yayınlar. Sonra Sivas kongresi oluşur. 1923 yılına böylesi bir başlangıç ile varılır.
Bu bilgiler sır değildir.
Erzurum ve Sivas kongrelerinde Kürd temsilcileriyle yapılmış olan antlaşma, Türkiye’nin, Türk-Kürd federasyon sistemidir. Daha sonra Mustafa Kemal ve yandaşları Kürd halkına ve temsilcilerine karşı tuzak kurup kalleşlik yapmışlar. Doğru tarih budur. Bugüne böyle geldik. Bugün için Barbarlığa son verilmesi ve uygar çözüm bulmamız gerekiyor. Barbarca dayatmanın sonu yıkım olur.
Dem xweş.
Saygılarımla, Hüseyin Baybaşin.