Savaşı sürdürmeyi dayatmakla savaş bitmez. Savaşın nedenlerini yok etmekle savaşı bitirmek bilimsel, mantıklı ve akılcı yöntemdir.
Savaşın gerekçelerini görmek için dahi olmak gerekmez. Sorunları realist çerçevede değerlendirip çözüm üretmeyi tartışırsak eğer, sorunları çözmek amacıyla ortak nokta oluşturabiliriz.
Realist tutum yerine demagojiyle oyalanırsak, sorunları kangrenleştiririz. Özelde Türkiye’de genelde Ortadoğu da gelinen ortam sorunların kangrenleştiği ortamdır. Aynı sorumsuz tutumun sürmesi yıkımı derinleştiriyor. Devlet’in sorumluluğu sorunları çözmektir. Sorunları yaratmak değildir ve olmamalıdır.
Kürd halkının inkârını, imhasını esas alan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin politikası Türkiye’ye ne kazandırdı? Bu dayatma politikasında Türkiye’nin tek bir kazanımı olmamıştır. Eğer Türkiye’nin bir kazanımı olmuşsa lütfen bize söylesin
Hangi insani, ahlaki, vicdani ve hukuki hak ve anlayışla Türkiye Devleti’nin Kürd halkına dayatmış olduğu imha politikasını haklı gösterebilir misiniz? Bu doğruları tartışmak zorundayız. Doğruları tartışıp var olan sorunların çözüm alternatiflerini de tartışıp ortak noktada buluşup anlaşmak varken, inkâr ve imha ile savaşı dayatmak niye ?
Türkiye Devlet yöneticileri “bizim gücümüz var ve zorla hakkınızı vermiyoruz” diyor. Kuzey Kurdistan’ da, PKK’ de, Kürd halkı adına “Türkiye Devletinden şu şu şu hakları zorla alacağım” diyor. Bu tutumun ikisi de yıkıcıdır. Zorla vermeyeceğim, zorla alacağım tutumu dolayısıyla insan kanı akıyor. Her gün insanlarımız ölüyor. İnsanlarımızın ölmelerinin haklı hiçbir gerekçesi olamaz. Bu gencecik insanlarımızın ölmeleri, var olan soruna hizmet etmez. Devlet güvenlik görevlisi olan bir gencimizin diğer bir kardeşi PKK saflarında. Bu durumda olup ölen onlarca insanımız var. Aynı soyadını taşıyor olup Devlet güvenlik görevlisi ve aynı anda PKK saflarında olup ölen insanlarımızın sayıları binlercedir. Aynı kandan, aynı aileden olan insanlar çatışıp ölüyorlar. Aynı dilde ağıtlar yakılıyor. Aynı dilde feryatlar, dua ve beddualar duyuluyor cenaze merasimlerinde. Bu durumun haklı tarafı olamaz. Bu durum başlı başına bir zulümdür. Bunu gidermek zorundayız. Ben bunu gideremem. PKK’ de bunu gideremez. PKK’ nin böyle bir yaptırım gücü yoktur. Dolayısıyla bu anlamda bir inisiyatifi de olamaz.
Bu sorunu çözümleyebilecek yaptırım gücü yalnızca Türkiye Devletinde vardır. Ancak hepimiz yüksek sesle çözüm alternatiflerini tartışabilmeliyiz. Aynı Anne ve Baba’nın çocukları gibi aynı ailenin aynı sülalenin dinamik ve yetenekli gençleri birbirlerini öldürmezlerse, aynı topraklarda yaşayan halka hizmet edeceklerdir. Bunu hepimiz biliyoruz. Peki, hangi akıla hizmet ediyoruz? Verimli ve yararlı olabilecek insanlarımızı ölüme sürükleyerek kime – neye hizmet ediyoruz?
Benim görüş, talep ve beklentim şudur: Bağımsız Birleşik Kurdistan Devletinin resmileşmesine Türkiye Devleti öncü olsun. Bu çerçevede çalışma yürütecek heyet kurulsun. Bu heyet bir yol haritası belirlesin. Bu yol haritası, Türkiye ve Kurdistan Devletlerini kalıcı bir yandaşlığa taşısın. Bu iki Devlet ekonomik, askeri ve sosyal anlamda kalıcı antlaşmalar imzalasın. Kurdistan’ın zenginlik kaynakları her iki ülke nüfusunu da refah içinde yaşatmaya yeterlidir. Bu zenginlik kaynaklarını birlikte değerlendirip, paylaşıp ve anlaşabilmeliyiz. Böylece iki ülkeyi de tahrip etmekten insanlarımızı da genç yaşta ölmekten kurtarmış oluruz. Kalıcı ve gerçekçi daha iyi bir projesi olan varsa onu da dinleyelim.
Dem xweş,
Saygılarımla,
Hüseyin Baybaşın