Devletin kurumlarını ve olanaklarını kendi çıkarlarına malzeme yapmaya alışmış olan bugünkü devlet yöneticileri, seçim sonuçlarını hazmedemeyeceklerdir. Hazmedemeyecekleri sonuçları kendi lehlerine dönüştürmek amacıyla saçma sapan bahaneler icat edeceklerdir.
Diyarbakır Bağlar ilçesinde Belediye Başkanlığını kazanmış olan şahıs için “kazanmış ama geçersizdir” demek, ahlaksızlıktır.
Devlet yönetiyorsunuz. Terbiyesiz ahlaksız Allahsızlar, ne demek oluyor “geçersiz” diyebilmek. Barbarlığınızı hatırlatmaktan başka geçerli bir gerekçeniz olamaz.
Mademki KHK kararıyla açığa alınmış olan devlet görevlileri, Belediye Başkanı olamıyorlar ise, Yüksek Seçim Kurulu şahısların aday olmalarını niye kabul etti?
Sizler; Maskaralıklarınızla, barbarlıklarınızla, züppece Halk ile alay etmeye alışmış olabilirsiniz. Ama Halk, sizlerin maskaralıklarınıza, barbarlıklarınıza ve züppece alaylarınıza boyun eğmeye alışmayacak.
Diyarbakır Bağlar ilçesinin dışında da birçok yerlerde bu uygulama yapılmış. Şahıslara bilinçli olarak göz yumarak aday yaptınız.
İkinci sıradakiler kazansın diye yobazca oyun oynadınız. Halkın oy hakkını bu yobazlığınızla gasp ettiniz. Ama, sonuçta, Halkın seçtiği şahıslar, görevlerine döneceklerdir. KHK denen uygulamalarla Halka eziyet etmenin uluslararası hukuk tokadı ile yanıtlanacağından emin olabilirsiniz.
KHK kararları, siyasi otoritenin kendisine malzeme yaptığı siyasi tuzak uygulamasıdır. Mahkeme kararı değildir ve geçersizdir. Hiçbir suç işlemediği halde hiçbir insana, sen suçlusun diyemezsiniz. Cumhurbaşkanı bir kağıt parçasına, kendi işine geleni yazıp imzaladığında, o karar olmaz. Kanun hükmünde kararname dediniz diye, kanunlaşmış olmaz.
Dikta rejimlerinde olabilir. İran Molla rejimi, kimin aday olup olamayacağına karar verebiliyor.
Bay Erdoğan’ın Türkiye’si İran Molla rejiminin uygulamalarını da geride bıraktı. Bu hususa değinmeyi gerekli gördüm. Türkiye’de devlet yönetiminin faşist uygulamalarına da şaşırmıyorum. Seçim yoluyla Türkiye’de Demokratikleşmenin olabileceğini de ihtimal dahilinde görmüyorum. Türkiye’de yapılacak seçimlere katılmak veya birilerini desteklemeyi de uygun görmüyorum. Ama, Türkiye’nin barbarca uygulamalarına sürekli olarak katlanmak zorunda olan Asil Kurd soydaşlarımın, kendilerine uygun davranışlarla adımlar atma haklarına da saygı duyuyorum. Bana ulaşan birçok yorum ve mesajları ciddi olarak değerlendiriyorum.
Bazı soydaşlarıma görüş ve önerilerimi ulaştırdım. Ulaştırmış olduğum görüş ve öneriler, bana yönelik sorulara ve taleplere direk yanıt olmuştur. Bu hassasiyetimizin göz önünde bulundurulmasını rica ediyorum.
Şahsen, içindeki çalışmalar için görevli olduğum Kurdistan Birleşik Devletleri projesi Hükümeti, Türkiye, İran, Irak ve Suriye devlet güçlerini, Kurdistan topraklarında işgalci olarak kabul eder.
Anılan işgalcilerin seçim ve benzeri çalışmalarla biz Kurdistan’lılar ile bir arada yaşamak amaçlı adımlarını, tuzak ve kandırıp oyalamak olarak görüyoruz.
Hükümetimiz, işgalcilerle Kurdistan sınırlarının dışına çıkmaları dışında hiçbir konu hakkında görüşmeyi istemiyor. Uzman kadro tarafından hazırlanıyor olan Kurdistan Birleşik Devletleri Anayasası, bu konuda açık ve nettir.
Kurdistan Birleşik Devletleri’nin resmiyet kazanması, Hükümetimizin ödünsüz politik kararıdır. Şahsımın ve siyasi hareketimizin karar ve duruşunu yeniden bilgilerinize sunuyoruz.
Bimînin di xêr u xweşîyê de.
Her bijî Kurd u Kurdîstan.
Dem xwel.
Hisên Baybaş.
15-04-2019