Suriye’nin tek sorunu İdlib değil. Orta Doğu’nun tek sorunu da Filistin sorunu değil. İşid ve benzeri yıkıcı terör örgütleri de Orta Doğu’daki sorunların başlangıç nedeni değildir.
Dünya’nın yönetiminde söz sahibi olan güçler ve Birleşmiş Milletler Kurumu, Orta Doğu’da adil, hak ve hukukun korunması çerçevesinde düzen oluşturmak yerine, kendi çıkarlarına uygun çözümler dayattılar. Sorunun temel nedeni budur. Sorunun temel nedenleri, herkesin hak ve hukukunun güvence alınmasıyla giderilebilinir.
Birini Dünya Savaşı sonrası Orta Doğu haritası, İngiliz ve Fransız’ların öncülüğündeki savaş gücünün çıkarları ve talimatları doğrultusunda çizildi.
İkinci Dünya Savaşı patronları da, İsrail Devletinin varlığını resmileştirdiler.
Yahudi sorunu da öylece çözüldü.
Eğer, İkinci Dünya Savaşı sürecinde Amerika Birleşik Devletleri’nin desteğini alamasaydılar, bugün İsrail diye bir Devlet olamazdı.
Filistin’in Ürdün ile konfederasyon sistemiyle birleşmeleri, Filistin sorununun çözümüne alternatif olarak görülebilinir. Çünkü, Ürdün nüfusuyla birçok hak sahibidir.
Orta Doğu’da, kendi vatan topraklarında, hiçbir hak ve hukukları tanınmadan zulum altında sömürülerek yaşamak zorunda bırakılmış olan Kurd Halkı’nın sorunu çözülmeden, Kurdistan Birleşik Devletleri resmiyet kazanmadan, Orta Doğu’da sorunlar bitmez. Çünkü, Türkiye, İran, Irak, Suriye ve onların yandaşları, sürekli olarak Dünya’nın dikkatini Kurd u Kurdistan davasından uzaklaştırmak amacıyla yeni sorunlar icat ediyorlar. İran ve Suriye’nin oluşturmuş olduğu Lübnan-Hizbullah sorunu, Irak’ın oluşturduğu İran ve Kuveyt savaşları, şimdi İran’ın oluşturduğu Irak, Suriye, Yemen, Afganistan’da iç savaşlar ve İran’a bağlı yıkıcı terör odakları, Türkiye’nin Irak ve Suriye de aktifleştirdiği İşid, El Nursa gibi terör örgütleri, Türkiye’de Ergenekon, Fetö gibi organizasyonların organize edilip, sonra da suçlanmaları ve benzeri adımların hepsi, Dünya’nın gözünü dikkatini Kurd u Kurdistan davasından uzaklaştırmak amacıyla organizeli olarak atılmış adımlardır.
İdlib’deki gelişmeler de Dünya’nın dikkatini Kurd u Kurdistan davasından uzaklaştırmak amacıyla uzatılıyor. Türkiye’nin Erdoğan politikası İşid, El Nursa ve benzeri yıkıcı, sapıkların bir araya getirildiği terör örgütleri, güçlenen Kurdistan özgürlük hareketlerinin zayıflatılmaları amacıyla organize edildi. Irak’tan ve Suriye’nin diğer alanlarından uzaklaştırılan bu şiddet grubu, İdlib’de toplatıldı. Bay Erdoğan’ın askerleri de İdlib’i korumakla görevlendirildi.
Cerablus, Efrîn ve Münbiç saldırılarını ÖSO adı altında İşid, El Nursa, El Kaide gibi terör örgütlerinin mensuplarıyla yapıldı. Bay Erdoğan’ın fitne zihniyeti bu pislik unsurları, Kurdistan’ın Rojava güçlerine saldırtmakla meşgul.
İdlib’in etrafındaki Türkiye askeri noktalarda, İşid, El Nursa gibi terör örgüt mensuplarını askeri araçlarla Kurdistan’ın Rojava bölgesine taşımak amacıyla kullanıldı. Bay Erdoğan’a bağlı teröristler, Türkiye’ye askeri araçlarla İdlib’den Rojava’ya, oradan da Türkiye’nin içine taşındılar. Erdoğan, kendisinin ve yakınlarının hırsızlıklarını, Kurd Halkına yönelik işlemiş olduğu insanlık suçlarını örtbas etmek için Türkiye’yi de kendisiyle birlikte bataklığa sürüklüyor.
Şimdi, Türkiye’de yirmi beş bin civarında İslamist terör militanları yerleştirilmişlerdir. Bay Erdoğan, İdlib’deki teröristlerin ve ailelerinin Libya’ya gönderilmeleri için ısrar ediyor. Bay Putin, Bay Trump ile uyumlu ve koordineli çalışıyor. İdlib olayı Bay Erdoğan’ın burnunu kırıp, pisliklerini açığa çıkaracak.
Suriye’de var olan siyasi ve askeri güçler, Kurdistan’ın diğer siyasi ve askeri güçleriyle koordineli, uyum içinde hareket etmeye önem vererek, Amerika ve İsrail ile müttefiklik anlaşmasını geliştirmelidirler.
Kurdistan’ın Rojava’da var olan Kurdistan siyasi ve askeri güçlerini saygıyla selamlıyor, başarılar diliyorum. Bilinçli hareket etmelerini çok rica ediyor, bizi duymalarının önemini sevgili takipçilerimle paylaşmayı gerekli görüyorum.
Xwedanê me sizinledir. Kurdistan Birleşik Devletleri Hükümeti’nin kalbi, Kurd u Kurdistan davası için atıyor. Silav u rêz.
06-09-2018
Saygılarımla, Hüseyin Baybaşin