22 mayıs 2017 tarihinin gecesi, İngiltere’nin Manchester şehrindeki terör saldırısında yaşamlarını yitirmiş olan çocuklara ve gençlere üzülmek yeterlimidir?
Kurdistan’da on yıllardır, Kürd halkına kendi toprakları, kendi Vatanlarında soykırım uygulanıyor. Kurdistan’da hergün çocuklar, yaşlılar, kadınlar dahil sivil insanlar barbarca katlediliyorlar.
Fransa, Almanya, Türkiye’nin Ankara’sında, İstanbul’unda, Belçika’da, İsveç’te, on yıllardır Kurdistan’da, bugün İngiltere’de ve ABD gibi Dünya’nın diğer ülkelerinde sivil insanların katledilmelerinin kaynağı aynıdır. Böylesi her yeni bir olay olduğunda, oluşan olayı anlatmak ve üzüntülerin ifade edilmesiyle geçiştiriliyor. Ölenler geri gelmiyor. Ölenlerin yakınları acılarıyla başbaşa kalıyorlar.
Dünya’yı yöneten güçlerin bu barbarlıklara kalıcı çözüm bulmaları zorunlu hale geldiği kabul edilmelidir. Bugün Manchester’de katl edilen çocukların acısı ile Kobane’de Şengal’de Halepçe’de katledilmiş olan çocukların acısı da sebebi de aynıdır. Birleşmiş Milletler kurumunun bünyesinde hak ve hukukun korunması, haksızlıkların yasal çerçevede hesabının sorulması birimlerinin geliştirilmeleri ve birimlere işlerlik getirilmesi zorunlu hale geldiği kabul edilmelidir. Kabul etmeliyiz ki üzülmek yetmiyor. Üzülmek, yeni katliamları da engellemiyor.
Birleşmiş milletler kurumu nezdinde yeni yasal düzenlemelerle, savaş’lara neden olan gerekçeler ortadan kaldırılabilinir. İnsan’ların kendi vatan’larında temel insani gereksinimlerinin karşılanması sağlanabilinir. Bir ırk’ın, bir devlet’in diğer bir ırk ve devlet üzerinde baskı uygulaması engellenebilinir. Yeniden eğitim sistemi-öğrenim değiştirilerek, çatışma, çarpışma yarışı yerine, dayanışmayı esas alan anlayış benimsenebilinir. Bu çerçevede insan’lar arası dayanışma kalıcılaşabilinir. Birleşmiş Milletler Kurumu, yönetim, dayanışma ve eğitim alanında yeniden yapılanmak zorunda’dır. Bu sağlanamazsa, durum daha da kötüye gidecek.
Bir ırk diğer bir ırk’ı sömürme hakkına sahip olmamalıdır. Bir devlet bir diğer devlete baskı dayatma hakkına sahip olmamalıdır. Barbarlık, Zorbalık, sömürü kültürü red edilmelidir. Güvenlik, refah, barış ve istikrar, her halk, her devlet, her kültür ve her inanç için eşit olabilmelidir. İnsanlar, kendi vatanlarında bu olanakların yanısıra asgari geçim olanaklarına sahip olabilmelidirler. Uluslararası yasalar bu hakları eşit temelde korumalıdır.
Dünya’nın askeri güçlerinin hepsi bir itifak çatısı altında olabilirler. Yasal düzenlemelerle bunlar olabilir, olmalıdır.
Yarış, sorun oluşturmak için değil, sorunları çözmek için olabilmelidir.
İnsan’lara, diğer insan’ları öldürerek yaratana hizmet etmiş olup, cennet’te gidemeyecekleri öğretilebilinir. Bu, Dünya’yı yöneten güçlerin görmek ve çözmek zorunda oldukları bir sorundur.
Kurdistan örneği de önemlidir.
Kürd halkının ülkesini parçalayıp işgal edenler ve Kürd halkını terörize eden devletler, yapıyor oldukları barbarlığın kabul edilemeyeceğini, kabul etmelidirler. Birleşmiş Milletler kurumunun yasaları bu tür barbarlığa izin vermemelidir. Haksızlıkların ve sapkınlıkların sorunların temeli oldukları görülmeli ve giderilmelidir.
Bağımsız Birleşik Kurdistan Devlet’inin bir an önce resmileşmesi ve Dünya’nın sorunlarının çözümüne katkı sunması dileğiyle.
Saygılarımla, Hüseyin Baybaşin