Türkiye’nin emir kulu sözde uzmanları, Kurdîstan coğrafyasının tarih, kültür ve Halkıyla ilgili bilgi paylaşmayı hazmedemiyorlar. Yukarı Mezopotamya, Orta Doğu ve Güney Anadolu bölgesinde yaşamış olan uygarlıklar, Devletler hakkında bilgi paylaştıklarında, Kurd Halkı ve Kurd Halkının bölgede kurmuş oldukları Devletler, İmparatorluklar ve inşa etmiş oldukları Uygarlıklar hakkında bilgi paylaşmazlar.
Bu davranışları, kültürsüzlüğün kompleksi ve Kurd Halkının çok değerli-zengin kültürünü hazmedemeyişleriyle bağlantılı olarak kabul edebilir miyiz? Aklıma başka nedenler gelmiyor.
Tahminlerimiz çerçevesindeki nedenler veya başka nedenler olmasının gerçekleri değiştirmeyeceği açıktır.
Soylu Kurd Halkının on iki bin yılı aşkın yazılı tarihinin bilgisi, Dünya’nın en çok güvenilir tarih uzmanları tarafından yazılıp kitaplaştırılmış. Rusya, Fransa, İngiliz, Arap tarihçilerinin yazmış oldukları bilgiler, İslam Ansiklopedisinde ayrıntılarıyla yazılmış.
Benim, on bir büyük Dedemin mezarları, Licê ve çevresindedir.
Licê’den Mardin, Rojava, Fırat-Dicle boyunca Araratlara, Kafkaslara, İskandinavya ya kadar uzanan Kurd u Kurdîstan tarihinin on iki bin yıllık yazılı tarihi, uluslararası uzmanlar tarafından, kesin bilgi verileriyle yazılmışken, Türkiye’nin çirkin resmi ideolojisinin köleleri, bilinen doğruları yazmasalar ne olur(!?)
Eyubi İmparatorluğu döneminden itibaren Kurd Halkının hoşgörü ve misafirliği sayesinde Kurdîstan topraklarında koruduklarına dair gerçek bilgiler varken, bugünkü Türkiye’nin emir kulu olan şarlatanlarının, bu gerçekleri yazıp yazmamaları neyi değiştirir.
Türkiye devleti, Kıbrıs’ta yaşayan, elli ile yüz bin arasında, kendilerini Türk olarak kabul eden nüfusun hakları için yaptıkları sır değildir. Bugünkü Türkiye’de yaşayan otuz milyon civarında Kurd vatandaşı, “YOK” saymaktan utanmamaktadır. Bu gerçekleri görmek istemeyen bazı kendilerini bilmezler, bizim, gerçekleri yazıp paylaşmamıza, terbiyesizce saldırıyorlar. İnsanlıktan nasibini alamamış bu terbiyesizler, aslında zavallıdırlar. Kendini bilen kişilikler, kendi hakları gibi başkalarının haklarına da sahip çıkarlar. En azından, bizim jenerasyonumuz olan, İsmail Beşikçi Hoca ve onun gibi saygıdeğer şahsiyetler de vardır elbette.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, faşist ideolojik yapısının işleyişi içinde yer almış olan sapık kişilikler, esas sorun olup, benim hedefimdirler.
Bu leş kargaları arasında, kendini bilmez Kurd bireyleri de vardır. Elbette esas suçlu olan, devlet ve faşizme dayanan ideolojik yapısıdır.
Dönüp dolaşıp, sorunların arasında boğulmamız gerekmiyor. Sessizce, kaybolmamız da gerekmiyor.
Her Halk gibi, Kurd Halkı da, kendi sorunlarını çözmeye kararlılıkla hizmet etmeye odaklanmalıdır. Planlı programlı olarak, adım adım çalışarak, Bağımsız Kurdîstan Birleşik Devletlerini resmileştirmeyi başarmayı becermek zorundayız.
Devletimiz yok ise, biz YOKUZ. Kendimizi kandırmaya gerek yok. Son yüz yıldır, Kurd Halkının maruz kalmış olduğu rezaletler, Devletsizlikten’dir. İşgalcilerin hepsi, işbirliği çerçevesinde, Kurd ve Kurdîstan’ı yok etmekle uğraşıyorlar. Kurdîstan’ımızın barbar işgalcileri, verimli Kurd şahsiyetlerini verimsizleştirmek için, sinsice, kalleşçe, alçakça oyunlar oynamakta kaşarlaşmışlar. Böylesi oyunların etkisiyle, bazı insanlarımız da boyun eğmişler. Köle gibi yaşamayı örtbas etmek için de, terbiyesizlikler yapıyorlar. Halbuki, en çokta, boyun eğmiş ve zavallılaşmış olan insanlarımız, perişanlık çekiyorlar. Kendileriyle bile barışık olamıyorlar. Yobazlıkla elde etmiş oldukları Dünya malı ile kendilerini de çocuklarını da zavallılaştırıyorlar. Buna yakın olan böylesi kişilikler de var. Kendi çirkefleşmişliklerini görmek istemiyorlar.
Yobazca, bana, kirli çirkef iftiralarla saldırıp, adam olduklarını kanıtlamaya çalışıyorlar. Halbuki kendi istedikleri gibi yaşamak herkes gibi, onların tercih hakkıdır. Ben de istediğim gibi yaşamak hakkına sahibim. Kendime çizdiğim yaşam tarzı, kendi tercihimdir. Benim için, Kurd u Kurdîstan davası, canımdan öncedir. Kendi çocuklarımın ve torunlarımın, onların torunlarının, güven, refah, barış ile istikrarları ortamda yaşayabilmelerini, Kurd u Kurdîstan davasının, Bağımsız Devlet ile ancak olanaklı olabileceğine inanıyorum. Yaşamım, bunu başarmak için çalışmakla geçecek. Bundan rahatsız olanların hepsinin canı cehenneme.
Bu ölümlü Dünya’da, köle gibi yaşamak, bana göre, benim inancıma göre, her gün için, binlerce kez pis pis ölmektir. Sonuçta, hepimiz öleceğiz. Ben, yaşıyor olduğum gibi yaşamak kararındayım. Bunun için hiç kimsenin iznine ihtiyacım yoktur.
Kurd u Kurdîstan davasının düşmanları ve Kurdîstan’da, işgalci olan barbarların, insanlık düşmanlarının, onların uşakları olan kuduz köpeklerinin bana saldırmaları umurumda değil.
Minneti yok. Hepsine tek tek nasıl ders vereceğimi de çok iyi bilirim.
Bazı şarlatanlar, devlet gücüne dayanarak it gibi havlayabilirler.
Bana ait olan sosyal medya sayfalarına da, havlamalarını taşıyorlar bazen. Hepsi sırasıyla cevabını alacaktır. Dedim ya, minneti yok. Ecel ve ölüm benim için, korku nedeni değildir. Kişinin zavallılaşması, yalanla dolanda çirkefliğini örtbas etmeye çalışması ve ihanet içinde olması, esasen korkulması gereken durumdur. Çünkü, bu duruma düşmüş olanlar, yaşayan ölüdürler. Bu kadar açık ve basit.
Düşman gücün çirkef saldırısı ve tehditleri, onların acizliği ve korku içinde olduklarının kanıtıdır.
İnsanlarımızdan ricam; Kurd u Kurdîstan davasına hizmet etmek istemiyorsanız, etmeyin. Yalanlarla kendinizi kandırmayın. Bir de, hizmet edenlere saygılı olun.
Kurd iseniz, Kurd u Kurdîstan davasına hizmet edenlerle hiç dalaşmayın. Kendiniz öne çıkın, iyisini yapın. Elinizi tutan mı var?
Kurd u Kurdîstan davasına hizmet edenler, benim gibi, sorumluluklarının ve risklerin bilincindedirler. Kurdîstan Birleşik Devletlerini resmileştirmeyi kararlaştırmış olan soydaşlarımız, işlerini başaracaklardır.
15-08-2019
Saygılarımla, Hisên Baybaş