Kurdistan Halkı, işgalci devletlerin barbarlıklarına, kirli oyunlarına hedef olmak için suç işlememiş. Kendi topraklarında insan gibi yaşamaktan başka hiçbir talebi yoktur Kurd Halkının. Kurdistan topraklarını işgal etmiş olan Türkiye, İran, Irak ve Suriye 1923 yılından itibaren resmi devlet statüsü kazanmışlar.
Birinci Dünya Savaşı sürecinden sonra İran, Sovyet Rusya’sı sayesinde devlet statüsü konumunu koruyabildi. İran, Sovyet Rusya’sı ile İngilizler aracılığı ile anlaşma yaptı. İran ve İngiliz’lerin ortak hedefleri Osmanlı İmparatorluğunun yok edilmesiydi. Rusya ise yeni sosyalizme geçmişti ve Osmanlı İmpatorluğunun ortadan kalkmasını istiyordu. Sosyalist Rusya, Çar yönetimine karşı vermiş olduğu mücadelede en önemli desteği İngilizlerden aldı.
Birinci Dünya Savaşı, İngiliz ve Fransız’ların öncülüğünde Osmanlı’ya karşı gerçekleştirildi. Osmanlı ile birlikte olan halkların hepsi Osmanlı’ya karşı savaşmak için İngiliz ve Fransız’larla gizli anlaşmalar yaptılar.
Osmanlı’nın yıkılmasıyla Suriye, Irak, Ürdün, Mısır, Kuveyt, Yemen, Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn, Dubai, Abu Dabi, Libya, Tunus ve Filistin’liler, Osmanlı’ya karşı savaşmaya karşı İngiliz ve Fransız’lar ile birlikte savaştıklarından devlet olabildiler. Mısır’ın dışındakiler daha önceden devlet değildiler. Arabistan Osmanlı İmparatorluğunun bir parçasıydı. Şark cephesi denen doğu bölgesinde Osmanlı İmparatorluğuna karşı İngiliz ve Fransız’larla birlikte savaşmayan tek Devlet, Kurdistan’dır. İngiliz ve Fransız’ların tüm ısrarlarına, dayatmalarına rağmen Kurdistan Kral ve Mirleri Bağımsız Kurdistan statüsü için Osmanlı İmparatorluğu ile savaşa girmediler. 1514 Amasya anlaşmasına bağlı kaldılar. Bir de Yahudiler, İngiliz ve Fransız’lar ile birlikte Osmanlı’ya karşı savaşmaya tazı olmadılar.
Doğru tarih budur. Resmi kayıtlar hem Türkiye hem de anılan devletlerin ve Birleşmiş Milletler arşivinde mevuttur.
Türkiye de Fransız ve İngiliz’lerin emriyle 1916 yılında sınırları çizildi, sistemi belirlendi ve yöneticileri atandı. Mustafa Kemal ve beraberindekiler de İngiliz ve Fransız’ların koordinesinde Kuva i Milliye örgütünü organize ederek Osmanlı’ya karşı iç savaş yürüttüler. Aynı süreçte yine İngiliz ve Fransız’ların koordinesinde Erzurum, Sivas kongrelerinde Kurd Krallarını, Mirlerini, aşiret reislerini, “sultan ve saltanat Hristiyan işgali altındadır, birlikte gidip kurtaralım” diye ikna ettiler.
Osmanlı İmparatorluğu böyle yıkıldı. Türkiye de böyle kuruldu.
Eğer, Birinci Dünya Savaşı sürecinde Kurdler, İngiliz ve Fransız’larla işbirliği yaparak, Sevr anlaşmasıyla Bağımsız Kurdistan Devletini kurmayı kabul etselerdi, Türkiye diye bir devlet kurulamazdı.
Doğru tarih budur. Bay Erdoğan, ilk başbakanlığı döneminde CHP’ye “Türkiye’nin doğru tarihini niye gizliyorsunuz?” diye soruyordu.
Recep Tayyip Erdoğan, sen şimdi niye dansöz gibi kıvırıyorsun? Fırsatçı leş kargası kalleş, doğru tarihi açıklasana.
Erzurum ve Sivas kongrelerinin tutanaklarını Halka açsana.
Mustafa Kemal’in İngiliz ve Fransızlar’larla anlaşmasının belgelerini açıklasana. Dansöz bozuntusu…
Şimdi sen ve çeten korkudan altınıza sıçıyorsunuz. İngiliz ve Amerika’ya yalvarıp duruyorsun. İsrail’e yalvarıyorsun. Rus ve İran’lılara yalvarıyorsun. Kendi pisliklerin ortaya çıkmasın diye Kurd’lere saldırıyı “beka meselesi” yalanına bağlıyorsun. Kurd’lerin sayesinde olmasaydı sen ve bütün sülalen Rusça konuşurdunuz. Halka doğru tarihi açıklamaya yüreğin yetmiyor.
Kurd Halkına da “teşekkür ediyoruz” diyebilecek kadar onurlu olamazsın. Bunları biliyoruz. Kurdistan Birleşik Devletleri’ni de resmileştireceğiz. Bunu, sen ve senin havlamalarına boyun eğen Kurdler de çok iyi bilin. Kurd Halkı kendi Devletini kurmak hak ve hukukuna sahip olduğu gibi bu güç ve yeteneğine de sahipti.
Kurd Halkı 1514 yılında Osmanlı ile müttefiklik anlaşması imzaladıktan sonra o anlaşmaya bağlı kalmayı namus, şeref ve yiğitliğin gereği olarak kabul etti. Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında Dünya’nın güçlü Devletleriyle Osmanlı’ya karşı hem de Osmanlı’nın devamı olarak gördükleri Türkiye’ye karşı olabilecek anlaşmalar yapmadılar. Türkiye’nin kurucuları ise İngiliz ve Fransız’ların emriyle hareket ettiler. Bu gerçeği sürekli olarak Türkiye vatandaşlarından sakladılar.
Şimdi de Türkiye’nin Erdoğan’ı ABD, İsrail, Rusya ve Avrupa Birliği ülkeleriyle yapmış olduğu işbirliği anlaşmalarının hepsini “Kurd’lere yardım edilmemesini” şart koyuyor. Aynı Erdoğan, Kurd Halkı’nın temsilcilerini Dünya’nın güçlü Devletleri işbirliği yapmakla suçluyor. Türkiye’yi yönetenler faşist, barbar, yalancı, fitneci olmanın yanı sıra utanmazca ahlaksızdırlar. Erdoğan ise bunların başındandır. En çok iğrenç olanıdır. İslam Dünya’sının başı olmayı hedefliyor. Eşekbaşı bile olamayacağını hepimiz çok iyi bilelim. Türkiye ve Türk’lüğü de malzeme olarak kullanıyor. Yolsuzluklarının hesabını vermekten kurtulmak için sürekli olarak ortalığı karıştırıp kendisini kurtarıcı olarak öne çıkarıyor ki çıkan başı kendisidir. İŞİD, EL KAİDE, EL NUSRA gibi terör örgütünün tamamına yakını aynı terörist başı olduğunu bütün Dünya gibi Türkiye’nin Polisi, Askeriyesi, Mit kurumları da çok iyi biliyorlar. Bu izahatları uzatabiliriz. Ancak biz Kurd’ler kendi hak ve hukukumuza Bağımsız Kurdistan şemsiyesi altında sahip çıkmayı hedeflemeliyiz. Kendi devlet şemsiyesi altında insan gibi yaşamak isteyen Türk vatandaşları da Kurd Halkının bu kararına saygı duymalıdır.
Biz Kurdler de Devletsizliğimizin suçunu kendimizde aramalıyız.
Başka Halklar gibi kendimize Devletimizi resmileştirebilmek için müttefik, ortak veya ortaklar edinmeyi başarmalıyız.
Türkiye, İran, Irak ve Suriye bizim zenginlik kaynaklarımızı başka ülkelere satıyor ve onun geliriyle bize zulüm ediyorlar. Bizler kendi vatanımızın zenginlik kaynaklarını kendi Halkımız için değerlendirebilmeliyiz. Bunun için de kendi Devletimizi resmileştirmeyi başarmak zorundayız. Zor da olsa başarmak zorundayız.
Hiçbir Kurd’ün esir olarak yaşamayı hak etmemiştir.
Basit çıkar hesaplarına esir olanlar ile sorumsuz ve korkak çevreler vardır. Onların mazeretleri de çoktu. Ancak, Kurdistan’ın esas sahipleri ve soylu kahramanları, Bağımsız Kurdistan Devletlerini resmileştirmenin kararını vermişler ve başaracaklardır.
Biz, değerli çalışma arkadaşlarımızla bu amaç ile hizmet ediyoruz.
05-01-2019
Saygılarımla, Hüseyin Baybaşin