Kürd siyasi hareketlerinin yöneticileri, mensupları ve halkımız, Kürd halkının ve Kurdistan’ın geleceğini nasıl bir statü ile oluşturacaklarını tartışmalıdırlar.
Sağlıklı ve verimli bir sonuca ulaşmak için bu adım şarttır. Siyasi hareketlerin yönetici ve mensupları kendi aralarında Bağımsız Birleşik Kurdistan Devleti’nin resmileşmesinin gerekliliğini tartışmalıdırlar. Kurdistan’ın farklı siyasi grup ve partileri gibi, Kürd halkı da bu konuyu ciddiyetle tartışmalıdırlar. Biz Kürd’lerin ve siyasi hareketlerimizin bu çok ciddi eksikliğimizi aşmak zorundayız. Her Kürd bireyi ve siyasi hareketleri Kurdistan’ın dört parçasında yaşıyor olan Kürd halkının haklarını da kendi şahsının ve bağlı olduğu siyasi hareketin sorunları ile aynı önemde düşünmesi, değerlendirmesi ve ilgilenmesi şarttır.
Biz bir halkız ve bizim bir ülkemiz vardır. Bizim ülkemizi parçalamışlar. Bizim halkımızı onlarca parçaya bölmüşler. Bizi aşağılayarak sömürüyorlar. Bizim kendimize yardımcı olmamız gerekirken, kendi dar ve ucuz hesaplarımızla ömrümüzü israf ediyoruz. Siyasi hareketlerimizin etkin olanları da siyasi aşiret yapısı anlayışına mahkum olmuşlar.
Her etkin siyasi hareketimiz Kurdistan ülkesini işgal etmiş olup barbarlığı dayatmış olan düşman devlete bağlanmayı hedef alıyor. Bu duruş, bu tutum, bu anlayış halkımız için ölümcül bir hastalık halini almıştır. Bu ölümcül hastalığın virüsü de bizim siyasi hareketlerimizdir.
Bu hastalıktan kurtulmak için yeni bir vizyon, yeni bir anlayış oluşturmalıyız. Yeni bir anlayış, yeni bir vizyon oluşturmaya çalışırken Dünya’nın bugünkü koşullarını doğru değerlendirmek zorundayız. Bu hususları tartışıp, eksikliklerimizi gidermek zorundayız. Eksikliğimiz olan bu duruş Kurdistan’ı işgal etmiş olan faşist devletlere hizmettir. Bizler bunun farkında olmayabiliriz ama bu gerçeği değiştirmez. Bu yanlışımızı düzeltmek zorundayız. Sonra da başımızın çaresine bakmanın en uygun yolunu oluşturmamız lazım.
Elbette bizim halkımızın satılmış kişilikleri vardır, çürük zihniyet taşıyan kişilikler vardır benim çağrım Kurdistan halkının hizmetine canlarını varlarını ortaya koymuş olan asil ve soylu Kurdistan’lılaradır. Kurdistan’ı işgal etmiş olup, Kürd halkına barbarca zulmü dayatmış olan devletlerin hiçbiri bir diğerinden daha iyi değildir. Bu devletlerin hepsiyle bir arada yaşamak için bizim halkımız çok denedi, çok çalıştı, mevcut siyasi partilerin hepsi çok denedi, çok çalıştı. Ben şahsen çok denedim. Türkiye’de demokratik bir yapının oluşması için çok çalıştım. Olmadı ve olmuyor. Hiçbir zamanda olmayacak. Çünkü Türkiye dahil
Kurdistan’ı işgal etmiş olan barbar devletler bizi Kürd olarak eşit halklara sahip olarak kabul etmek istemiyorlar, sıkıntıda budur. Bu gerçek ortada duruyor olduğu için bizim yaptığımız emek ve zaman israfı oluyor. Vizyonumuzu ve stratejimizi değiştirmek zorundayız. Kendimize sahip çıkabilmenin başka bit yolu yok. İşgal devletlerinin hiçbiri Kürd halkının temel insani haklarını bile tanımıyor.
Şimdi kendimize soralım:
Kürd halkı Türkiye’nin demokratikleşmesi için niye canını versin?
Kürd halkı niye Suriye’nin, Irak’ın güvenliği için canını versin?
Kürd halkı niye İran’ın faşist molla rejiminin değişmesi için canını versin?
Bu soruları tartışırken içinde bulunuyor olduğumuz Dünya düzeninin şartlarını Kürd halkının yararına dönüştürebilmeyi başarmak zorunda olduğumuzu kabul edelim. Bu çerçevede Kurdistan Birleşik Devlet’lerinin resmileşmesini sağlamak amacıyla kendimize yandaş ortak bulalım.
Bunu başardık mı arkası kendiliğinden gelir.
Saygılarımla, Hüseyin Baybaşin